Bahar gelende dağları dolaşsam,
Hasret ile nice gitsem, yol aşsam,
Mâil olsam aşka, yâre ulaşsam,
De ki bu nazm’ola, yoksa hâl midir?
Zaman bir su gibi akıp da geçer,
Alan da sen, veren de sen,
Her hâleti gören de sen,
Yok mu gönül veren desen;
Misk-i amber gibi güller derilmez mi yâ ilâhî,
Sen gibi güzele gönül verilmez mi yâ ilâhî…
Yine bir bakışla terk etti beni,
Dumanlı başımdan kar gitmez oldu.
Nasıl varacağım bilmem ki yâre,
Dalgın gözlerimde yol bitmez oldu.
İçime sızarken aşk ağır ağır,
Bir letâfet kıl ki cânâ; düşmüşüm berdârına,
Tâ ezelden âşığım ben gonce-i dîdârına
Ol kadîm aşkın cefâsından telezzüz eyleyen:
Bir dahî minnet mi eyler âlemin sâgârına.
Yetmez mi ki sînende devâsız kanayan gül,
Hâlâ nedir ufkundaki sır perdesi, tül tül.
Aş dağları, enginleri, vuslâta gel artık;
Lâl oldu gönül bahçesi, nâz eyleme bülbül...
Gurûba vardıkça daraldı yolum,
Bu sevdâ ömrümü tüketti artık.
Kırıldı kanadım, kırıldı kolum,
Ey felek, canıma tak etti artık.
Ben bir yabancıyım, dünyâ yabancı,
Kolay değil unutmak,
Kolay değil bir anda silip atmak her şeyi…
Bunca insan, ağaç, taş, toprak, deniz,
Senin yerini tutamadı.
İçimdeki boşluk dolmak bilmiyor,
Kim alacak seni kalbimden
Türküler çığırdık durak bilmeden,
Elimize bir düş sazı geçirdik.
Mevsimler değişti kurak bilmeden,
Bu hayâl içinde yazı geçirdik...
En güzel şiirim sen olacaksın,
En güzel hayâtı vaad edecek bakışın.
Umutlarım olacak gözlerinde yeşeren…
Bir martının çığlığında mutluluk,
Bülbülde yalvarış olacaksın
Sonra;
İçim içime sığmaz, büyür gözbebeklerim.
Bir sevdâ yanık yanık tüter gecelerimde.
Her akşam gurûb vakti sûr sesini beklerim,
Bir ömür parçalanır, biter gecelerimde.
En yasak sevdâların günâhını anarım,
Sevgili Dostum Tekin;
Nereden, nereye... Önce adın geldi aklıma ve internetten ismini yazıp arayayım dedim. Bu siteyle çıktın karşıma uzun bir aradan sonra.. Ve yine 'işte o ağacın altında buldum aradığım şiiri'...
İyi ki seni tanımışım, ve iyi ki varsın Tekin!