her şeyin bir sahibi vardır diye düşünüyorum. mesela, kainatın sahibi Allah’tır. . sahipler, iyi sahip olmalıdır, sahip olduklarına!.madem kainatın sahibi Allah’tır,elinin altından kaçırdığı ne çok şey vardır!.depremler, fırtınalar, seller, toplu ölümler, uzay cisimlerinin özgürce dolaşımları, savaşlar bunlardan bazılarıdır. yani diyorum ki; bazı şeylerin önüne geçememiştir!..biliyorum, bunları söylemek demek, tehlikeli sularda yüzmektir!..oradaki timsahlara, yılanlara, yiyici balıklara yem olmaya niyetlenmektir!..dahası, Allah’a tepeden tırnağa biat edenler tarafından ateistlik, deistlik gibi sıfatlarla yaftalanmaktır...daha dahası, ölümle tehdit edilmektir...oysa Allah benim Allah’ımdır ve benim Allahım hiç kimsenin Allahı değildir!..onu eleştirmek, onunla arkadaş olmak, onu bağrıma basmak, ondan nefret etmek, ondan yardım istemek, ona sığınmak ya da uzaklaşmak sadece benim hakkımdır!..benim hakkım olan şeyleri hiç kimse ile paylaşamam!..ona aşık da olurum, terkederim de!..hatta saklambaç, körebe bile oynarım!..özellikle de körebe!..bazen onun gözü kapalı olur, bazen benim gözüm!..kime neee!...
ve herkesin Allahı kendisinindir!..ve Allah bir değil, ona inanan sayısı kadardır. çünkü; herkesin Allah algısı farklıdır!..yani benim allahım, algıladığım kadarıyla benimdir!..bu da aklın işidir!.yani diyorum ki, aklı olmayanın Allahı da yoktur!..
şimdi, bu da ne demektir diyenler olacaktır; olsun tabii!..soru sormak da, akıl işidir...aklı olmayan kişi soru soramaz çünkü!.ve soru sormayan kişinin Allahı da yoktur!..
bir hikaye vardır; nasihat gibi hem de!..nedir bu derseniz,testi derim.
hani, baba çocuğunun eline bir testi verip, su doldurup gelmesini ister. ister istemez bir de tokat atar çocuğuna!..
nedeni, testiyi kırmadan su doldurup gelmesi içindir!.nasıl bir nedense bu; anlamak mümkün değildir aslında ama olan olmuştur!..
unutup besmeleyi
şarkı kattım yemeğe
yepyeni bir ses
yepyeni bir beste
nohut nohut nota
tambur, trampet tencere...
“tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır”
bu gün duyduklarım karşısında, bu atasözünü hatırlayacağımı düşünmemiştim doğrusu!..ama hatırladım işte!.hatırlar hatırlamaz, dikildim yılanın girdiği deliğin başına!.ne olur, ne olmaz diye de, lastik çizmeleri geçirdim ayağıma, soktum paçalarını içine!..sekiz karışlık bir sopa da kaptım, kızılcık ormanından; kavimi kavi!.vurduğum her şeyi halleder valla!.bahar geldiğinde yatak, yastık bile kabartırım onunla artık!..ne gerek var yani öyle hallaca mallaca de mi!.böyle bir sopan varsa eğer, istediğin gibi kullanırsın, kime ne!.ister fasulyeye kazık yaparsın, ister kapı arkasına dayak!.daha da olmadı, köpek kovalar( kıyamam onlara), yılanın başını ezersin!.😀
dedim de; ah canım, yılana kıyamaz tarafın varsa eğer, başka bir yöntem bulursun kendine...yani tatlı tatlı dil dökersin ki; böylece, yılanın da yaşam hakkı olduğunun bilincine erişirsin...aynen atasözünde değinilen tatlı dilini çıkarıp, tatlı tatlı konuşmaya başlarsın!..e yani, tatlı dilli olabilmek kolay iş değildir!.tatlı dilli olabilmek için tatlı yemelisin değil mi!.😀mübarek, tatlılar olmuş altın!..tatlı almak, tatlı yemek, tatlı dilli olabilmek mümkün değil artık!.bu nasıl pahalılıktır beh!..madem ki tatlı bile alamıyoruz,ben yeni bir moda yaratılsın istiyorum...yok yok, modalar yaratılsın!.
memleketin yanağını öpen üç beş adam
beni de öpüyor ara sıra!.
“matematiğim yok” desem de
yine gönderiyorlar
hesap sormaya!..
dağı
ormanı
özgürlüğü unutup
tavşan da yanında olur
kuyruğunu tararsan eğer!..
bu gün acayip bir mutluluk içindeyim!..çiçek açmış ağaca, balkonlara asılmış çamaşırlara, miyavlayan kedilere, bisiklete binen çocuklara bakıp bakıp gülüyorum!..hele hele sokakta yürürken saçlarımla oynaşan rüzgara daha çok gülüyorum!.yanımdan gelip geçenlere siz de gülün diyorum!.bazıları uyuyor emrime, bazıları uymuyor; olsun!.
gün gelir, gülmeyenler de kapılır bir rüzgara deyip, kendime teselli veriyorum!,umarım, onlarda sever, beni mutlu eden, alabildiğine güldüren bu rüzgarı!..
rüzgarın adı boykot!.
şimdi efendim, kendime göre kafa bozukluğumu ortaya koyacak bu başlığı okuyanlar ne düşünür acaba? düşünsünler bence...çünkü düşünmek, insan oldumun en belirgin özelliğidir...düşünmekle çözeriz bütün problemleri, yoksa yaya kalırız...atı alan sadece Üsküdar’ı değil, denizleri,okyanusları, hatta atmosferi geçer!..düşünmeyenler ise, hele hele toplumca düşünme yetisini yitiren toplumlar ise, tilkilerin peşinde gider!..hatta, peşinde koştuğu tilkileri bile sever!..
😀
ben topal kedi
acıkmış bir karınla
gezdim bütün kuşhaneleri
“bokunda boncuk var” dediler
aldım geldim
kuşların en güzel ötenini!.
tren mi bizi bekliyor, biz mi treni; ne için!..trenle gelecek olanı mı, trene binecek olanı mı; kimi!..biz miyiz yoksa trenle gidecek olan!.
mademki tren merakımız vardır; geldi tren, durdu!.atlayalım bakalım içine ama hiç merak etmeyelim tren bizi nereye götürecek diye!..sessiz olalım, pencereden bakalım sadece!..elbet bir gün tren de durur!.ya tırmanamaz yokuşu, ya da uçurum korkusu dolar yüreğine!..
işte o zaman ineriz trenden; arkamızda kalmıştır artık bindiğimiz istasyon, aldığımız yol!..belki de aramızdadır gelmesini beklediğimiz kişi; neden olmasın!.
Tayyibe hanımi yıllar yıllar öncesinden tanırim ..kelimeleri yan yana getirmekteki ustalıği tartışılmaz .
Canım öğretmenim
Günümüz kutlu olsun.Hep güzellikle,sevgiyle ve çocuk yürekleriyle dolu olalım.
Ama ben okumayı özledim...
Öğretmenimi..........