Karanlıktan korkarak ve pusarak yaşamak senden,
Yaşamak mı?
Yine tedirgin, nahoş İstanbul sokakları,
Terk ediyorum seni.
Gece itimdir, sessizlik çığlığım.
Ellerim kan kokarken,
Beyaz tebeşirlerle boyadım aşkını
Bu şehrin duvarlarına
Yani;
Sevinirim bazen hayır desen bana,
Öyle değil böyle desen boyun bükmeyip,
Bir bir saysan sevmediklerini..
Ceketimin renginden sana ne?
Taktığın küpe den bana ne?
Akıp giderken hayat yokuş aşağı,
Boşuna tırmanmışım zirvesine yalnızlığımın,
Adımlarımı saysam ne kadar çok pişmanlıklarım,
Deneyip yanılma ile tüm öğrendiklerim,
Şu an'a kadar neyi toplasam hayattan sana eşit değil.
Dinle küçüğüm, gitmeliyim
Bir sabah ezanıyla kış vakti
Güneş doğmazdan evvel.
Tam yol ileri bir şilep gibi,
Dalgalar yerine asfaltları yararcasına
Gitmeliyim.
Biraz yeşildi umutlarım.
Fotosentez'e girsin diye senle aşklarım,
Önümde sen vardın ve salata sevdalar,
Hep hıyarmış senden önce tattıklarım.
Sızma zeytin yağlar gibi kaygan,
Mavidir Ege gözlerin gibi güzel,
Özlemine kurşunlar attım dün gece,
Sevmelerim yankılandı
Duydun mu? avaz avaz özlemim
Kaplar bu şehri
Sana dair soyunurum bir pencerenin ardında
Dün gece ondört kişi öldüler senin için,
Bilmem kaç yerinden vuruldu Mehmed?
Ben şiir yazarken, sen saçlarını tararken,
İstanbul’da aşıklar sevişirken öldüler.
Henüz yirmilerinde, hem iki günde..
Tüm düşleri bir önceki istasyonda inerken,
Okudunsa beni
Dağıldınsa,
Sevdiğinle bir köşede yalnız
kaldınsa,
Ne mutlu bana! ! !
Çatılara yağan benim beyaz,
Martılara konan benim beyaz
Pencereni açtığında üşüdüğün,
Başına konduğumda yaşlandığın,
Kefen giydirdim Istanbul'a apak,
Bir yanımda senin cesedin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!