İdendeymiş be hey gülüm,
bütün varlıklar idende…
İdeallerindeymiş meğer,
var sandığın sevdiklerin
seni terk edip de gidende…
Öylece duruyorum,
yorumsuzlukla çizilmiş
sınırlı mekanlarda...
Kudurtuyor beni fakat,
sorumsuzlukla dizilmiş
Düşlerimi çektirerek;
çektiklerimden kurtulmak,
hekim tavsiyesi, anladım…
Oysa ki ben düşlerimi,
düşlerimdeki kendimi,
günde kaç kez fırçalardım…
Ah o Hira!
Mahavira gibi şimdi;
Ateşten alıp acıyı
Tene yüklüyormuş gibi
Bekliyorum kutsi sesi…
Ben sadece bir noktaydım:
Zamanın döndüğü mekânda…
İki doğru bende tekti.
İlki sen ki;
Sen benle son bulan doğru;
Düş kırıklıklarımın yarası,
aman vermeden kanıyor.
Ama yanmaktayım yine ben;
yüz karası yalnızlıkta,
seni bulduğuma inanıp
senden ıraklıklara düştükçe...
Bir türküdür be gurban;
Erzurum dağlarında
acı soğan, acı rüzgar yediğim
dert ilacı geceler...
Geceler uzun olur gurban
Hüsne varmayan umutta,
Kalemimden dökülenler
Hüzn-i talil yazıyorsa;
Ben miyim küsen yaşama,
Yaşamda hüsran mı gerçek?
Şu gözünde büyüttüğün
Düş fideleri kururken;
Umut, toprağında susuz
Kaldığı gün can kaçacak…
Bu yüzünde akıttığın
Yıl bin sekiz yüz kırk sekiz,
Haziran Ayaklanması.
Kapitalizmle ilk olan,
Proletaryanın kavgası...
Daha henüz o dönemden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!