Sinkir sinkir ağlıyordu kaderine
Oysa yanlıştı
Kader diye bir şey yoktu
O yaşanası dürtüsünde yaşamın
Doruklarına çıkmaktı ereği
“İş bu kavanini muktaziyenin
Mevadı esasiyyesi gereğince”
Gülhane Parkında unutulmuş
Tuğrası kırık bir ulu çınarım
Ağır basar hep bozguncu yanım
Sultan Hamit’in hafiyeleri bile vazgeçti Perestroykadan beri beni takipten
Sonbahar rüzgârlarında kararsız uçuşan
Bozuk bahçelerin son yapraklarıdır ki onlar
Çocuk bayramlarından geriye kalan
Yerlerde kirli sarı balonları çağrıştırırlar
Rengi solmuş eski yeşil bahçelerin
Gün kaybolur
Uzaklar mor alev
Sesler yankılanır
Türkülerin yanıklığınca
Mutlu bir hüzün düşer
Kana batmış bir hançerin keskin ucu
Her gün batımında canımdan can alır
moraran akşamların kör bakışı
Denizlerin yeşerdiği anlarda seni getirir
Ve yağmurlar yağar yağabildiğine sellerce
Geçer gidersin sular gibi
Seneler asırlar gibi
Geçti gitti yakıp yıkarak
Bilmedik gençliğimizi
Pır pır eden hep kalbimizdi
Şimdi soruyor gençler
Tuvallerde kalan gülücüklere Meydanlarda sıkılan yumruklara bak Yirminci yüz yılın son aldatılmışlığında Dinle bak yergileri yaşamak üstüne
Kurşunlar vuruyor insanları
Dinle bak kalbim vuruyor
Son yüz yılın son yalnızlığında
Vatan kurtaran aslanlar bunlar
Önce kendilerini kurtarırlar
Sonra da yakınlarını
Bunlar da vatan batıran aslanlar
Önce milleti batırırlar
“Bu boğanın ölümünü
İspanyol kadına adıyorum”
Toreronun en büyük iltifatı
Masum bir boğayı öldürmekti
Sivri uçlu keskin kılıçlarla
Gün batımında
Yüzlerinde kızıl güneşlerle
Akşamın alaca karanlığında
Gözlerinde isli alevlerle Sabahın tan yerinde
Bedenlerinde ayazlı ürpertilerle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!