Ateş böcekleri, hay mübarekler
Ne güzel de yanıp yanıp sönerler
Hayatımda ilk defa görmüş gibiyim
Annenin oğluna hasretinden öteyim
Erkenden uyanmak yeni bir güne
Garson Hey! !
Al hesabı artık
Vakit doldu. Kalkmak vaktidir
Düzen bu yatmak vaktidir..
(14.07.2004, İstanbul)
Öyle isterdim ki, babamı mutlu edebilseydim
Daha farklı baksın bana gözleri, daha güvenli
Daha sağlam görsün beni gözleri, yeşil yeşil
Gözlerinin içi gülsün isterdim, beni görünce
Ateşler içereyim, kor olacağım sönünce
Yaşanmaz oldu bu hayat
Tüm yalanlar artık bayat
Sana, bana, hepimize ölüm var
Hepinize geniş bu dünya, bana dar
Zaman çok uzun benim açımdan
Daha yakın olmalıydı ölüm
Sen benim ay yüzlüm, ay ışığım
Ben senin kutsal ışığına aşığım
(21.02.2003, Emirdağ)
Her insan, ağladığında akıttığı gözyaşlarından oluşan denizde, bir gemidir.
Bazıları hızla yol alırken sevda rüzgarlarıyla, bazıları sığ denizlerde oturur karaya.
Maksat karaya ulaşmaksa; denizin derin, rüzgarın bol olmalı.
Bu yolculukta, derin denizlerle birlikte, senin rüzgarların esti hep karaya doğru.
Hasretler sadece birer dalgadan ibaretti; kırdım, geçtim onları.
Fırtınalar da atlattım ama yunuslar oldu arkadaş yoluma.
Pek Muhterem Pederim, Kıymetli Valideciğim;
Merak buyurmayınız; Afyon Emirdağ Taburunda ve sıhhatteyim. Şu anda kuşluk vaktidir ve hava ziyadesiyle soğuktur. Lakin vatan borcu olan görevimi bir lahza dahi aklımdan çıkarmayarak, burada da görev şuuruyla sabahları akşam, akşamları sabah etmekteyim. Size karşı samimiyetimi anlatmakta kelimelerin kifayetsiz kalması, size yazmamı her daim muhal hale getirmektedir. Bilhassa gönlümün derinliklerinden gelenlerin sözcüklerle ifade edilmesi mahlukat-ı beşerin hiçbir ferdi tarafından sağlanamayacak ebatlardadır. Namütenahi sorunlarla geçirdiğimiz bu sınavın ziyadesiyle küçük bir bölümünü yaşadığımızı biaynelyakin bilmekteyim. Bedbaht olunacak ve yeise düşülecek hiçbir vaziyet vaki değildir. Binaenaleyh, durumumuz sefil bir tablo arz etse de gönüllerimiz her daim neşe ve huzur içindedir. Münavebeten ifa ettiğimiz nöbetler bile bizim için birer dinlenme fırsatıdır. 45 günlük kısa bir sürede yeniden hep beraber olacağımız düşüncesiyle avunuyor, bu vesileyle, bu süreyi kendimde müşahede ettiğim tüm hataları düzeltmek için fırsat biliyorum. Kendi lehime; tüm içtimai sorunlarımı birer birer çözüme kavuşturuyorum.
İçinde bulunduğumuz çetin şartlar ve zaruretler sebebiyle daha evvelden bildiğimiz pek çok mefhum altüst olmuş durumdadır. Bunlar arasında en mühimi “zaman” ve “sürat” mefhumlarıdır. Ömrümün askerde geçen son altı ayında aynı Türkiye Cumhuriyetinin farklı mıntıkalarında birbirine asla ve kat’a benzemeyen “sürat” ve “zaman” mefhumlarının yaşanmakta olduğunu ibretle idrak etmiş bulunmaktayım. Payitahtta, saat ve takvim ile takip edilen “zaman” ve “sürat”; elan bulunduğum mekanda bambaşka kıstaslara göre ayarlanmaktadır, sabır ve tevekkül, saat ve takvim yerine kullanılmaktadır. Zannımca, aynı memalik içinde birbirinden bu kadar farklı zaman mefhumlarının kullanılması şimdi içinde bulunduğumuz vahim ve hazin tablonun baş müsebbibidir.
Böylece; izafi addettiğim bu mefhumların içtimai meselelerime de etki etmesi sebebiyle, eski ben ve yeni ben arasında mutlak surette bir farklılık temaşa edilecektir. Ümitvar olmak gerekir ki; bu, tamamen karakterimin inkişafı olarak görülmelidir. Zat-ı alilerinizden öğrenmiş olduğum edep ve adap kuralları ve tüm hayatım boyunca kazandığım bilgi birikimi sayesinde, şu elim şerait altında, kumandanından neferine tüm efradın beni hiç kimseyle müsavi tutmayarak, aksine yücelttiğinden sizleri haberdar etmekten bahtiyar olacağım. Zafer-i Nihayi, şahsım için Yüce Rabbim’e kavuştuğum andır. Mamafih, bu mekandan ayrılacağım gün zatım için belki, hatta katiyetle, yeni bir başlangıç olacaktır. Bu vesileyle, bir lahza dahi bulunduğum vaziyet bana elem ve yeis getirmemiştir.
Mektubumu nihayete erdirirken, sizlerin gönlünüzde daima bulunan bu yüce sevgiye layık olmak için tüm hayatım süresinde sa’y ettiğimi ve mutlaka bunu, her ne şart altında olursa olsun, koruyacağımı bilmenizi isterim. O mukaddes ellerinizden hasretle öpüyorum.
Oğlunuz
Saatler ilerledikçe karanlık odanın içinde
Beni bir hüzün kaplar, şiirler yazarım adına
Bir aşk ki onanmaz yara içimde
Seni düşünür, her an seni anarım
Sen bir Anka kuşu, Kaf dağının tepesinde
Kendi celladım kendim...
Her insanda olduğu gibi...
Kederime idam ettim başımı
Arkamdan döktüğüm gözyaşımı
Topladım ve ağladım
Arşa hakim olmaktansa, sana sahip olmayı yeğlerim...
Bir tutam zeytin dalı
Bir kızgın tutum
Bir buse emri-vaki
Vurduysa can onikiyi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!