Hayır, bırak beni, yalvarıyorum sana :
Çok genç ve çok sevimlisin, boşuna
Kalbimi canlandırmak istiyorsun ;
Üzgün olduğumu, görmüyor musun,
Bu solgun ve genç olmayan alnım
Artık mutluluğa gülümsemesin ?
Piyano ve şan için.
Senin Erard'ın dişi, takma fildişi (1) ,
Hem biçer hem öğütür, sinir bozar tik-takları
Bir başka klavye, dişlerinin gamı...
Şubat ayı kardan ve kırağıdan beyazlaşmış tirtir titriyordu;
Yağmur, dalga dalda, çatıların köşesini kırbaçlıyordu ;
Ve sen, daha önce şöyle diyordun : “ Tanrım !
Ormana menekşe toplamaya ne zaman gidebilirim ? ”.
Çocuk ! Kral olsaydım, verirdim krallığımı,
Arabamı, asâmı ve diz çöken halkımla
Altın tacımı; kızıl somakiden hamamlarımı
Ve denizin yetmeyeceği donanmalarımı,
Bir tek bakışınıza!
Önce bir kafes çizin
kapısı açık olsun
ondan sonra
herhangi şirin bir şey
herhangi basit bir şey
herhangi güzel bir şey
Biz birlikte oturuyorken
Bir zamanlar bizim tepede,
Su akar, çalılar titreşirken
Koruluğa deyen evde.
O on yaşındaydı, ben ise otuzumda;
Bizi bekleyenler, usandı beklemekten,
Ve öldüler onlar geleceğimizi bilmeden,
Artık uzatamayacakları kollarını kapattılar,
Bize hatıra yerine pişmanlık bıraktılar.
Ricalar, çiçekler ve nazik hareketler,
Hiç bir şeyin sevindirmeyeceği geç kalmış hediyeler;
Biz ikimiz, aşkımız için sırra başvuralım,
Hoş görüşmelerimizi saklayalım bütün gözlerden;
Zira aşk, düşünsene, yalnız bir çiçektir,
O bir kuştur kaçar, kıskananların gözünden .
Yer yer gri renkli, kasvetli,
Kimi yeri ışıklı, beyaz gül gibi.
Çoğunun yanında, yavruları var,
Yavrusuz diğerleri.
Bazısı zayıf, tül gibi olmuş,
Köyün küçük kızları oynayın,
Güzel aşk türkülerinizi söyleyin
Çabuk çabuk, heyhat ! bir gök fırtınası
Karartacak bu güzel günümüzü.
Sizi görünce, hatırlıyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!