Fransa, sanatların, silahların ve yasaların ülkesi
Beni uzun zaman memenle besledin:
Şimdi, emzireninin çağırdığı bir kuzu gibi,
Adınla boşlukları ve ormanları dolduruyorum.
Bazı kere beni çocuğun diye kabul ettinse de
Banyoda, döşeme taşlarının üstünde
Umursamaz ayağımda
Görmekten hoşlandığım
Sarı ve gümüş rengi deri sandalet,
Her taraf siyaha boyanmış gibi,
Gölgeler karşımda dikilir durur.
Gecenin bu soğuk karanlığını
Perdeleri kapat, görmeyim n‘ olur !
Geçmişi sever misiniz
Ve çevre çizgisi silinmiş
Anımsatan tarihleri
Hayal etmeyi?
Çoktandır adım atılmamış,
Söyle bana nerede, hangi ülkedeler
Romalı güzel Flora,
Archipiades, ve de
Onunla kardeş çocuğu olan Thias,
Irmağın, dahası, küçük gölün üstünden,
İnsan olmalarından çok güzellikleriyle söylenen
(Sone)
Baş döndüren ağılı şenlendiren, kuru otun içindeki
Siyah gelincikler ve solmuş mavi kantaronlar,
Saygıdeğer atalarımın ceddime, bir zamanlar
Yeminlerini ettikleri sararmış mektupları,
İşte hayat budur diye övdüğün,
Bahtlıya saadet oyuncak gelir.
Anasıza sevinç vermez toy, düğün,
Analıya hastalık da hoş gelir.
Göğsümde ağrısın, gözlerimde kan
Sen beni kuşatan çizgi gibisin.
Aklımdan çıkmayan düşüncesin sen
Havada uçuşan kuşlar gibisin.
***
Yanağın gamzeli, dişlerin inci
Paris, elbette, bir hârika;
Ama, eğer olsaydı onda
Siyah inciden gözleriniz,
Olurdu küçük bir Marsilya.
Annem, ne güzel bir gün! Her şey pırıl pırıl, ışık saçıyor.
Havada, kuşlar ötüyor, böcekler vızıldıyor;
Gümüş renkli dereler çakıltaşlarının üstünde yuvarlanıyor,
Çiçekler gökyüzüne güzel kokularını salıyor,
Zambak yarı açmış;
Çiy ise damlasını, korudaki yapraklara gece bırakmış,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!