Rüzgar bağdaş kurup oturmuş,
Gece sessizliği giyinmiş,
Yakamozlar dansı bırakmış,
Mehtap uyanmayı unutmuş.
Bülbül nahif gülü unutmuş,
Kızıllıkların alaca şafaklarında
Öpüşürken narin, ürkek bedenlerimiz.
Yetim vuslatların ayrılık kumsalında
Nazenin güller bahçesiydik biz ikimiz
Bir beyaz bulut, narin bir martı kanadı
Rüzgâr seninle eserdi bir zamanlar,
Kokunu saklardı benim için
Zeytin dalları arasından süzülen bayırlar.
Benden yana artık nedensizsin
Ve de yalnızlığımda hüküm giymeye sebepsin.
Bulutlar yağmuru unutmuş
O deli rüzgâr uyurlarken.
Sevda zincirlere vurulmuş
Kor yürek aşka diz çökerken.
Oysa ki, ben sende yaşardım
Ufuk mavisi gözlerini al benden
Bir onlar kaldı,
Bir de ümitsiz bekleyiş kaldı senden.
Olmayan sabahların bekçisi, ve aramadığın kişiyim.
Şiirler kızgın birer hançer gibi
Boş kalan yerlerine saplanıyor yüreğimin.
Hayatı nasıl degerlendirirsin ,
Kaderle mi ?
Severken ölmeyi mi ,
Ölürken sevmeyi mi istersin ?
Gecenin karanlık çığlığı mı ,
Son nefesin bitiş soluğu mu ?
Yanağına usulca çiy düşerken
Bahar kokusu sinmişti saçlarına.
Gönlüm suskun ümitlere koşarken
Hüznün gölgesi inmişti akşamlara.
Vedasız gidişini seyrederken
Hatırlar mısın bittik denilen o anlarda
Mavi ülkede doğduk, nağmelerle var olduk.
Nefes aldık şehvetle aşkın kanatlarında
Derin gök mavilerde sessizlikte yok olduk.
Hülyaları taşıdık nazenin omuzlarda
Sancıyla doğan güneşin seher vaktinde
Unutulmuş yalnızlıklar yeniden başlar.
Hüznün sardığı kelebek sessizliğinde
Işığa hasret gönüller uykuya dalar.
Şeyda gönül gezinir muhabbet dalında
Maziye uzanmakta, yorgun tükenmiş
yıllar, .
Saçlarıma elifçe, seherde yağan karlar
İsyanlarda değilim gülümsüyorum amma
Yorgun hatıralara gönül şikayetim var.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!