Menzile koşup her gün yaklaşır insan
Hatta her saniye ve her geçen an
Uyanık gördüğün rüyadır ömür anla
Hakikat ölümdür doğduğun yalan.
Etrafını saran yer, gök yahut ne varsa
Teni buğdaysı diyorsun başak gibi boyu
Ahmet ağabey bahsettiğin kadın yoksa bu mu
Bir kadın taşındı ki, afyonlu mahalleye
Kurduğum hayaldi düştü gözlerime
Yok böyle bir şey ne yazsan anlatılmaz
Konuşamadık bir türlü
Vakitsizlikten değil elbette
Hiç kaybeden olmadı
Yokluğunu yaşadık
Cesaret bulmanın
Toprağında rengi var karıncanın yükünde kendi
Açan çiçekte kokar bu şehrin sakinleri
Yatarlar gölgesinde serin ve sessizce
Biten hayatlar şehridir yolu düşen düşene.
Şu sessiz serinlikte bilinmez ne var
Utanırdın ellerim eline değince
Kızarır yanakların allanırdı
Kaçsa da, gözlerin gözlerimden
Titreyen ellerindi kalbinin aynası
En sevdiğim halleriydi Aşkın
Öyle saf yansıması.
Seven bir kalbin sessizce ağlaması gibidir
kanat çırpmaları
Kendime yakın bulup sevmiş
O yüzden üzülmüşümdür kelebeklere hep.
Yani ince bir kalp misali kısadır ömürleri
Sen uyurken pembe düşlerinde
gizlice odana gelsem
Hiç kimse görmeden kimse bilmeden
Tanrı bile görmemezlikten gelse
ve girsem usulca senin cennetine.
Alev saçan gözlerinin hali ne
Bu korlar neyin aks-i
Vücudun kime cehennem
Uşağın kim, kölen kim bu gün senin
Kime yanar, kimde söner ateşin.
Hangi rüzgar oynaşır saçlarınla
Ben öyle küçük sevdaların adamı mıyım
Yeter mi sanıyorsun küçük denizlerin dalgası
Boğulmak isterken okyanuslarında
Hangi deli sevdalardan geçtimde geldim karşına
Hangi yaratıkları devirdim serçe parmağımla bir bilsen
Ben aşındım, ben oyuldum akarsuların soğuk yatağında
Cep telefonumuz yoktu mektuplaşırdık
Msn de neymiş clark bakışlar atardık
Kısa mesajdı bunlar hiç kontörsüz yollar
www değildi adres direk kalbe yazardık.
Monitör başın da değil yol çatında beklerdik
tebrik ederim arkadaşım..zekan ve nüktedan tavrın bu şiire de bulaşmış..saygıyla eğilirim :)