Gecenin sessiz karanlığı vurmuş yüzüme
Dalıyor gidiyorum karanlıkta en derin duygulara,kendimi tanıyamıyorum
Uzun siyah saçlarım zeytin gözlerimle sessiz karanlıkta hayal oluyorum
Karanlıkta elimdeki kırmızı gülle aydınlanıyorum
Sessiz gecedeki gül yanıyor ışıl ışıl
Aşkın ateşini taşıyor
Üzerimde kırmızı elbise siyah gecede parlıyor
..
Bembeyaz bir sayfaydım ben
Üzerine hiçbir kalemin ucu deymemiş
Hiç kara mürekkep damlamamıştı tenime
Ve hiç beddualardan bahsedilmemişti
Beyaz meleklerim dolaşırdı etrafımda
Ben onları dinleyerek uyurdum geceleri
Onların eli kanlı katilisin sen şimdi
..
Siyah korkularım vardı benim
Üstüme karabasan gibi çöken
Zifiri karanlık korkular
Sonunda ışık beklediğim
----Siyah devrilişlerim
-------Siyah günahlarım
Siyahta kayboluşlarım vardı
..
herşeyin rengi siyah beyaz şimdi
ayrıldığımız günden beri.
..
GERÇEK askin atesi,gizli olur..icin icin yakar kora donusur kule donusmez.,saman alevi gibi yananlar,ondan cikan siyah dumanlar arasinda kaybolurlar.kendileri de bilmez gecici ayran gonullu yureklerinin, yanginlarin da isinamazlar bile.! ..
(kendi ozum kendi sozum)
..
Seher bülbülüyüm ederim feryat,
Siyah saçlarından eyleme sırat,
..
Geçmiş günlerden kalan izlerine rastladım. Hiç bulmak istemediğim tozlu defter aralarına gizlenmiş gözlerine… Eski gülümsemen gitmiş yerine başka bir yüz yerleşikti. Oysa gamzelerin çıkardı gülümseyişinle, boş bir bakış kalmıştı geriye… İzlemekle yetindim mazinin götürdüklerini gözlerinden… Siyah beyaz bir film görselliğiyle…
Şimdi nerelerde kimlerlesin bilmiyor olsam bile, salkım saçak düşlerime gelip konaklayışlarına bir kılıf biçmeye çalışıyorum… Bu kirli şehir ve sana çıkmayan sokak aralarına senden kalan son kırıntıların küllerini serpiyorum. Bir daha bulunmamacasına
..
Mavi Kadının,Siyah Düşleri Vardı. Düşüncesi Gölge Kadardı. Güneş Battı Yarım Kaldı.
Dokunsa Kendi Tenine Yanacaktı, O Üflemeyi Seçti. Çünkü Yara Kendisiydi.
..
işte Kartalım göklerde
en güzel siyah-beyaz renkleriyle.
uçtukça yükseliyor enginlere
biz Beşiktaşlıların sevgisiyle.
gururluyuz seninle,
başımız dik, her an, her yerde.
..
ve kar bütün kötülükleri örttü
giz ve siyah saklanıverdi
karın altına
gün geldi
güneş bütün iyilikleri eritti
..
Siyah tüllere bürünüp
Kanlı sunakları yumaya çağırma beni;
Obası talan yemiş
Yurtsuz bir bedeviyim,
Çıkınımdan bir ilahi çıkmaz benim,
İnkârın dişleri yırtmış sözcüklerimi...
Payesi meczupluk olan bir abdalım,
..
Açmış saçlarını, siyahtan daha da siyah;
Her telden gelen ses aynı: “eyvah, eyvah! ”.
..
Nurlar içinde kalmış seher bulutu gibi
Gözlerin siyah inci kirpiğin kutu gibi
..
Kar yağmaz siyah olsada gece,
Çözülmez muammadır hayat bir bilmece...
..
02.Ağustos.2006
Şimdi sen uyu
Bense gecenin köründe sensizliğe ağlayayım
Ne kadar uğraşsam da hıçkırıklarımı bastıramayayım
Şimdi sen uyu
Yakında bende huzur içinde uyuyacağım
..
Ucunda sallandığım idam sehpası gibisin.Gözlerim yağmur kalmamış bir duanın öfkesinde.Bulutlara küsmek gelmiyor içimden.Git düşlerimden,hadi ne duruyorsun hala.Madem yoksun artık.Madem vazgeçtin kendi hayatından.Ne diye benim hayatımın kıyılarında geziniyorsun.Dalgalar yüzdürmüyor gemileri.Kıyıya vuran denizyıldızlarını kurtaracak kahramanlar da yok artık.Bir gecelik uyku tadında bitivermiş sevda adına yaşanan öykü.Boynu bükük bir çekirgeyim şimdi,Zıplamayı unutan...Hem daha ağustosa çok var.Karıncalar kış uykusundan uyanmadı daha.Buğdaylar bit kadar.Yılan olmaktan vazgeç.Dolaşma ayaklarımın dibinde.Öykünme gelinciklere.Sen bahar değilsin.Ben yaz olsam da.Sen kuyu değilsin,ben aşk olsam da.
Bak ellerim kuytularında şehvetin.Dokunuyorum titriyorsun.Gözlerin alt katlarında dolanıyor salaş bir sevdanın.Biliyorum sen yüksekten korkarsın.Hep merdiven altlarında saklandın.Ve hep uzak yaşadın yaşamın büyüsünden.
Bugün deniz yine kudurmuş bir hayvan gibi.Hani ‘’seni almaya geldim’’ dediğin o gün...Elimi tutup körpe bir sevdanın eşliğinde, seni almaya geldim,artık sensizliğe dayanamıyorum,sensiz yaşayamıyorum dediğin o gün.Eylüldü ve yapraklar çılgın bir sonbaharın altında çığlıklar atarak uzaklaşıyordu sevdiklerinden.Ağaçlar kış uykusunda unutmaya hazırdı gidenleri.Annem, sonbaharda aşık olma derdi hep...Sonbahar ayrılık mevsimidir.Yüreğin bir ömür yanar.Ama aşk bu,ne zaman gelir kestiremezsin.Ne gelişi ne de gidişi hazırlıksızdır.Sorgusuz sualsiz....Karanlıkları yırtarak,kulakları sağır eden bir çığlık gibi,asırlarca susup da bir gün ansızın patlayan bir dağ gibi...Gelir yakar ve gider.Tam alışmışken üstelik...
Benim için yaşamalıydın yar.Bırakıp gitmemeliydin beni ağustos böceklerine.Siyah gözlerinden akmalıydım her gece sessizce.İnmeliydim yüreğinin benimle dolu düşlerine. Biliyorum tek beni sevdin...Ben seni terketmedim,terkettiğim kendimdi.Bu 15 yıl gecikmiş bir itiraf belki de.Ama korktuğum intiharlara meyilli bir aşktan ziyade,ölümündü ellerimde.
Saçlarını nereye bıraktın.Okşamaya doyamadığım siyah saçlarını...Kirpiklerin,kaşların hangi ilaç kokularında kaybolup gitti.Bu rezil hastahanenin hangi katil odası aldı son nefesini.Canın yandı mı? Ellerini tutamamış olmanın hüznünü satamıyorum geçmişime.Hesabını veremiyorum yarım kalmış bir şarkının kimseye.Gözlerimdeki yarım gülüşlerin sırrını soruyor herkes.Ve ben yaşadığım en büyük depremin izlerini silemiyorum bir türlü.Hep kopuk cümlelerim birbirinden.Yarım bırakmak,yarım kalmanın bir hediyesi olsa gerek, sığıntı bir hayata.Kendi yazdığım senaryoda figüranlık bile yapamamak bu olsa gerek.
bir rakı masasına pike yaparak geldi ölüm, hiç tanımadan hayatı aldı gitti ruhumu... Hep sarhoş hatırlamak için sanırım hayatımı,,! ! !
...İçimdeki aşık kadın dellendi yine.Nefesindeki rakının kokusudur kıskandığım,inince gözlerine.Ne efexor yarıyor işime,ne çılgınca söylediğim şarkılar.Ne de deliler gibi koşmak geleceğim diyerek geçmişime.Hep iniş hep iniş...Hiç çıkış yok mu hayatın penceresinde.Korkaklar çabuk ölürmüş sevgilim...Cesaret satıyorum.Gelsin ve birisi dokunsun izbe odalarda sakladığım Züleyha'nın sesine
..
Karanlığa binlerce isim taktılar
Yuvaları yıkıldı aydınlığın
Geceyi hep zindan yaptılar
Kimilerine ak
Kimilerine siyah
Kalpte hep aşk mı var
Yoksa kalpmi aşkı arar
..
siyah kar taneleri düşer hayalinin üstüne
ben kış olurum, sense ilkbahar
şurada, gözlerinin önünde kardan bir adam var
varlığının güneşiyle erirken, yokluğunla nalan
anılar bir mahkumun kalbine nasıl düşerse
ve nasıl zıpkın gibi saplanırsa duygular
..
Hançer olup battı göl kenarındaki saz gibi kibriklerin
Kanlarım durmadı aktı çare olmadı sesi öten ibibiklerin
Gerdanındaki siyah siyah sıralı olan benleri
Damarımdan sıçrayan tane tane kan damlaları inanki..
..
Gökyüzünden Gelen Hisler
Gökyüzüne baktığımızda neden farklı şeyler hissederiz ve söyleriz. Ne var gökyüzünde ve bize nasıl yansır. Gece hali gündüz hali neden faklı şeyler hissettirir. Hadi birlikte bakmaya çalışalım.
Gündüz gökyüzü açık bir tondadır. Açıklık içerden dışarıya doğru bir hareket içerir. Üstümüze üstümüze gelir. O yüzden sanki uzansak, iki adım ileri gitsek bulutları elimizle tutacağımızı sanırız. Açıklık bize yakındır. Biz açık olmasak da bize açık olan insanları daha yakın bulmaz mıyız? İşte renkler de öyle. Açıklık öndedir her zaman, açıklık önemlidir.
Güneşi genellikle sarı ile resmederiz hep kağıtlara. Bize doğru gelir sarı. Güneş sıcak ver parlaktır. O kadar parlaktır ki bakamayız uzun süre. Bize doğru taşar. Sarı renkte taşar, aydınlıktır. Sarının sorumsuz çekiciliği bayanların sarı saçlarında görünür. Ve gene sarının sorumsuz çekiciliği güneşe her baktığımızda bize 8 dakika daha yaşayabileceğimizi hatırlatır. Fakat durmadan sarıya bakamaz insan. O yüzden gökyüzünde çok geniş yer tutmaz. O yüzden o kadar küçük görünür bize. Israrlı ve saldırgan karakter etkisi bizde çok işe yaramayacaktır. Saldırganlık bize göre değil. Bu yüzden o kocaman ateş topu bize olabildiğince küçük görünmelidir.
..