Yürümezsem Hak Yolda, Erimezsem Hak Yolda, Çürümezsem Hak Yolda, GÖK GİRSİN ?? KIZIL ÇIKSIN ??
Şair bir 23 Nisan günü Erzurum’da dünyaya geldi. Doğduğu gün aynı zamanda kurban bayramının da ilk günüdür. Bu yüzden kişiliğinin hem milli hem de dini sentezden oluştuğuna inanır.
İlk-orta ve lise eğitimini Erzurum-Aşkale’de tamamladıktan sonra, İnönü Üniversitesi Matematik Bölümünden okurken ailevi sebepler sonucunda çalışmak zorunda kaldı ve ön lisans aldı..
Daha sonra Bursa Uludağ Üniversitesinde çalışma hayatına başladı.
Aynı yı ...
Sürgündeki Sevdalara;
Boşuna heveslenme etmem sana intizâr,
Ben seni kaderime nakışlar gibi sevdim.
Bu ahsen-ül kıssa da değse de aşka nazar,
Nehirlerde tersine akışlar gibi sevdim.
Öyle bir sevda ki bu, ben sendeyim sen bende
Tek bir ruh taşıyoruz farklı iki bedende
Vefayla boyuyorum, gülüm aşkı sayende
Benimleysen eğer
Dört başı mamur bir belde hayatım
Bütün sokaklarım bayram yeri
Korkularım kelepçeli
Yüreğim panayır gibi şen
Düşlerim gülşen.
MÜSLÜMAN BİR TÜRK KADINI VE NENE HATUNLARIN TORUNU OLARAK ASLINI İNKAR EDEN SOYSUZLARA diyorum ki;
Başı daima dik, atiye giden
Zamanımızdaaile kavramı gün be gün yok olmakta, bir şekilde “sokak” hızla ailenin yerini almaktadır.. Sokak ailenin yapamadığını yaparken de adeta geleceğimize kast etmekteyiz.. Peki ya bu tehlikenin boyutları ne alemde…En korkunç şey de bu zaten. Bu dehşetin farkında bile değil çoğu anne baba… Ailenin yerini alan sokak kültürü(!) sayesinde, aile kendisini gün be gün yok etmektedir. Bizler en azından bilinçli anne babalar olarak en başta buna karşı durmalıyız.
Çocuklarımızı çok iyi yetiştirmemiz lazım. Onlar bizim istikbalimiz. Sırf bizim değil hatta, milletin, ümmetin istikbali olacaklar inşallah. Onlar sayesinde bu dava sahipsiz kalmayacak, gelecek mahzun olmayacak.. Bu nedenle bu devirde evlat yetiştirmek bir çeşit gazadır, cihattır. Zira cihadın en önemli şeklidir evlat boyutu...Milletçe en büyük eksikliğimiz de budur. Evlatlarımızın yetiştirilmesindeki bu yanlışlıklar, önemsiyorsak eğer yarınlarımız altına döşenmiş mayın gibidir. Milletim öncelikle bu bilincin farkına varmalıdır.
Zaten taraflı medya, yani televizyonlar, gazeteler, dergiler ve bunların alt yapısını oluşturan denetimsiz yayınlar yeterince gayri ahlaki uygulamalara zemin hazırlamaktadır. Bu denetimsiz yayınlar görsellik ve yazı dilini kullanarak neredeyse öz benliğinden habersiz bir gençlik yetiştiriyor. Bir de bunun sokaklardaki pratik uygulamaları söz konusu. Mesela reklamlar sayesinde çocuklarımız marka takıntılı ve özentili olarak büyüyor. Önce bizden başkalarının ürettikleri ürünlere rağbet ettik. Sonra da o ürünler sayesinde hayatımıza giren diğer etkilere. Çabasını her alanda gördüğümüz dil bozguncularının burada aldıkları sonuçlar tüyler ürpertiyor. Çocuklarımızın daha küçük yaşlarda iken (ki o yaşlardaki kontrolü tamamen anne babaya aittir) giydikleri giysilerle başlıyoruz mesela. Çoğu yabancı markalı ve üzerinde yazılan yazıların anlamını dahi bilmiyoruz. Hani tabiri caiz değil ama üzerindeki yazı küfür olsa dahi bilmeyeceğiz… Şöyle bir gezmeye götürüyoruz içimizdeki tüm sevecenlikle. Gideceğimiz yer belli. Tamamı ile yabancı kökenli olan alışveriş merkezleri ve orada elimizden kansız silahsız ve dahi gönüllü olarak alınan kültürümüz.. Afedersiniz, onlar almıyor, biz kendimiz teslim ediyoruz bu alandaki tercihlerimiz sayesinde… Sonuçta öyle bir hale geldik ki buralarda arza sunulan mamuller aslında memleketimizde üretildikleri halde de, sırf etiketleri yabancı olduğu için tercih sebebimiz oldu!
I
Ne kendime sahibim, ne tümden âzâdeyim,
Kays’ın ıssız çölünde gamlı harâmzâdeyim,
Bir müjdeyim deryada bazen de cezâdayım!
Ey Gönüller Sultânı, kemâli gerçek aşkın,
Hüznün kırık gölgesi duvak olmuş yüzüne,
Gözyaşındaki sitem desen çiziyor anne!
Durulmuş ipek sanki sükut düşmüş özüne,
Görünmez mateminden çile sızıyor anne!
Çehrendeki olgunluk ışıldarken her yana!
Merhametin nur saçar en karanlık vicdana,
Seni öyle sevmişsem, irâdemden azâde,
Aşktan büyük bir korla yanıyorsam kime ne?
Kime ne yüreğinden bin defa kovulduysam,
Cennet bilip gölgene kanıyorsam kime ne?
.
Gönlüme kor düşüren aşkının közlerini,
I.
Görmeye başladım göçtü kainat
Sitemim dilimde sükuta döndü
Fikrim bana asi zamana inat
Göğsümde güneşin ziyası söndü
Bilsen nasıl yüksüzdür seni yazmayan kalem
Hasrettir nur deryana kelamlar gül kokulum
Hem yetim hem öksüzdür seni anmayan alem
Boynu bükük dökülür selamlar gül kokulum
Kevser ırmaklarında toprağın arınmıştı
Şiiriniz çok güzel.Tebrikler...
Nuray Alper ile Sevim Yakıcı, Ehli beytin Fatma'sı ile Ümmügülsüm'ü gibi olmuşlar. Bu birliktelikleri hiç bozulmasın inşallah. şiir ve edebiyat yolunda sessizce yol alıyorlar. Başarılar. Bu benzetme içimden geldi. öylesine yazdım. haddimi aştım ise özür dilerim. dedim ya içimden geldi :)
ŞÂHİDİM SANA
(KARGÜLÜ ALMİLA’ ya)
Yürek coğrafyamda nadide yerin,
İslam ümmetinde kol Sevim Abla,
Tarihim içinde köklerin derin,
Türklük ağacında dal sevim Abla!
İmandan islâmdan taviz vermeyen,
Hara ...