Biz/im Kür-şad lara....Gururla...
'Selam darağacı' bildin mi beni?
Ben yanan ateşim Tanrı dağında.
Altaylardan gelir şânım, şöhretim?
Gönlümde gizli sevdam alnımın yazısıydın
Nazar ettiğin yüzün dermansız sızısıydın
Yüreğin inci mercan sedefler dizisisiydin
Hayalimde suretin, düşümde ninni sesin
İki cihan helalim seni kimse bilmesin
Şüphe yok İSRA ve Mİ’RAC mucizesi peygamberimizin en büyük mucizelerinden birisidir.
Ehli- sünnet bilginlerinin çoğunluğuna göre, Peygamberimizin aynı gecede hem ruh hem de bedeni ile uyanık olarak gerçekleştirdiği bu mucize, aynı zamanda gerçek müminin imanı için bir mihenk taşı olarak da, O’na ve onun şahsında ümmetine verilen emsalsiz bir hediyedir.
Bu muazzam mucize neticesinde; 'Bunu o söyledi ise, ben şahâdet ederim ki söyledikleri doğrudur' diyen Hz.Ebu Bekir, 'SIDDIK' lakabını alırken, ne yazık ki yeni müslüman olmuş bazı sahabeler de müşriklerin ve şeytanın aldatmacasına kanarak imanlarını koruyamamışlardır. Özellikle Ebu Cehil’in elini başının üzerine koyarak, alay etmesi ve etrafındakileri de bu eylemine teşvik etmesi ise onun safının belirlenmesindeki ölçütlerden biri olmuştur. Bu iki hakikatte de günümüz insanları için çok büyük anlamlar vardır.
Seherlerde nur yağar, gül bahçesinde şebnem.
Helal saatler başlar, sır alınır geceden.
Gülün kalbinde sızı kadın kirpiğinde nem,
Tebessümler çalınır sırça köşklü eceden,
Rahmet iklimlerinde kendini gizler matem!
Benim kitabım hoşgörü ezemem hiçbir kalbi
Cihana sultan olsam da hakir göremem kelbi
Kırılıp incinirim de olamam kula sulbi
Merhametim Yaratan’dan her ana şükrederim
Bela gözlerini çek üzerimden
Sen nazar ettikçe ben eriyorum
Can sana sığınmış bir serçe kuşu
Başkasına uçmaz söz veriyorum
Sevda seni sordu düşünce cana
Çok bilinen ama bu zamanda uygulaması biraz da zor olan bir hadistir:
“İslamca haram olan bir fiile gücün yeterse elinle, yetmezse dilinle, o da yetmezse kalbinle çok buğz et. Fakat üçüncüsü imanın en zayıfıdır. “ Ayrıca elinle düzeltmeye gücünün yetebileceği yerde dille düzeltme caiz olmadığı gibi, dille düzeltme imkânının olduğunda da kalbî buğuz caiz değildir.
Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz. Şayet günlük yaşantınızda karşılaştığınız bazı durumlar size, karakterinize prensiplerinize ve esasında hepsini içerisinde barındıran inançlarınızla vicdan hürriyetinize aykırı geliyorsa bu kim olursa olsun susmak zûldür. Elinizle, dilinizle kalbinizle gerçeği haykırınız.
ne yana baksam gözlerin
ne yana dönsem heybetin
ölüm kadar yakınsın bana
hayat kadar uzak
hatırlıyorum da
maviyi ne çok severdin
S-O-N-E
Rü’yetine talibim candan özge cananım
Yalnız seni düşünmek ve kanmak istiyorum
Gafletimin hükmüyle lekelenince anım
Yürek pınarlarında yıkanmak istiyorum
ECEL-AMEL-EMEL
Hala emellerinin, ardından koşan gönül,
Kalktı ömür kervanın, menzilimiz ahiret,
Şu ölümlü dünyada bi-teveccühle anıl,
Şiiriniz çok güzel.Tebrikler...
Nuray Alper ile Sevim Yakıcı, Ehli beytin Fatma'sı ile Ümmügülsüm'ü gibi olmuşlar. Bu birliktelikleri hiç bozulmasın inşallah. şiir ve edebiyat yolunda sessizce yol alıyorlar. Başarılar. Bu benzetme içimden geldi. öylesine yazdım. haddimi aştım ise özür dilerim. dedim ya içimden geldi :)
ŞÂHİDİM SANA
(KARGÜLÜ ALMİLA’ ya)
Yürek coğrafyamda nadide yerin,
İslam ümmetinde kol Sevim Abla,
Tarihim içinde köklerin derin,
Türklük ağacında dal sevim Abla!
İmandan islâmdan taviz vermeyen,
Hara ...