Yüreğim uçmak ister semalara,
Bir yanım hep lal.
Ne ister şu gönül?
Çözülme dur, orada kal.
Lal dediğim görünmeden, çözülür kalpte,
Sessiz bir kıyı neden özler ki hırçın dalgaların tokadını?
Şimdilerde kendi koynuma sapladığım mızraklarla, uykuların en uykusuzunun peşindeyim.
Kapanmamaya ant içmiş yüreğimin dizginlerini, uyanık gözlerimin rüyalarına salıverdim.
Ben sensizken, bir vapurun sirensiz hali gibiyim.
Sensizliğimde en umursamazlığıma gizliyim.
Hani martılar dolanır ya sadakatle çevremde,
Gittiğinde martılara bile sırtımı çevirdim.
Koca bir vapurken sudan korkar oldum.
Kördüm, körlük ile yolları fethettim.
Laldim, deryada dilleniverdim.
Küçüktüm, düşe kalka, çığ gibi büyüdüm.
Korktum, cesarete hızlıca koştum.
Hey lütfüna sataştığım hayat!
Ben isterken bale pabucu,
Sen koydun önüme arazi gocuğu.
Ellerim beklerken gül goncası,
Sen verdin bana oduncu baltası.
Yükseklikten korkmadan yaşanmalı aşk!
Düşmeyi göze alıp düşmeden,
Serinliği bilip üşümeden.
Vuruldukça yıkılıp serilmeden yaşanmalı.
Çıplak yalnızlığın şamarından kaçmadan.
Hey koca İstanbul!
Gündüzün ben kadar aydınlık,
Gecen ben kadar karanlık oldu mu hiç?
Boğazından heybetle akan sular,
Kursağında kaldı mı hiç?
Kendine değer biçmeyen, biçilen her değeri de üzerine giymeyenim.
Saltanatın renklerine değil, asaletin sadeliğine gönül verenim.
Sözde değil özde yaşatan, yaşattığını da gözden sakınan biriyim.
İyiliğin kötülüğü yeneceğine inanır, bu yolda çaba veririm.
Düşene tekme atmam, yerden kaldırmayı görev bilirim.
Dilin dudağa koyduğu mühür fenaymış
Bunu kalemler asırlarca yazmış.
‘Söz sesin mührüdür’ derdim,
Bu mühür sahteymiş, yeni öğrendim.
Tam dersin ‘en fenayı buldum.’
Hal vardır haller vardır.
Ruhta saklı mahaller vardır.
Kimi yaşlı kimi genç,
Seyri çok seven düşler vardır.
Secde etse iki göz bir anda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!