Doğduğun yer ve an, senin önsözün.
Bilmelisin meram, rengidir sözün:
Sağlığını düşün, aklını kullan...
Geçen bir ömür ki, kırpışı gözün!
Sen, serap içinde ibret,
Gerçek dışında kural gördün.
Dağlardan yuvarlanan merak dolu,
Kayalar gibiydin.
Öyle ki;
Her verilmiş cevabı,
Cevap aramıyorum, köz var soramıyorum.
Düşte gördüklerimi, artık yoramıyorum.
Söze can verirken de, özü eşemiyorum.
Yorulunca yerlere, bilsen düşemiyorum.
Düşlerken tam bunları, maya çaldık sohbete;
İrfanımızla geldik, çay kattık muhabbete.
Tazelik ruhunda, güneşle pişen;
Eksik olmaz daim, görünce neşen.
Yeşillik mavilik, özüdür onun.
Ardı şen önü şen, gel gör Ardeşen...
Gökyüzünde kayan, bir mislimiyan.
Kuş gibi süzülür, olur aşiyan.
Genişleyen arzı, nedir taşıyan?
İlahi bir yapı; gör ayan beyan.
Mümine;
ayettir alemler.
Şiir ki;
alemi okurken
sırdaşım oldu.
Sırdaşım olan şiirler
İpek Yolu’nda billur, bir güzellik tahtı var.
Alemin imrendiği, gönül tutan bahtı var.
Işıltıları Ay'dan, kamaşması Güneş'ten;
Üç taraftan çevrilmiş, örtüsü var gümüşten.
Mavilikler kayar hep, gökyüzünden aşağı.
Beline bağlamıştır, Fırat - Dicle kuşağı.
Bursa'nın içinden, duyulur sesi.
Nilüfer, İnegöl; müthiş güftesi.
Nağmeler bu güne, yorum katıyor;
Daim kaim olur, Kavim bestesi.
Kütahya'yı kuşatan, çizim üstüne çizim;
Açılmamış bir ceyiz sandığımız var bizim!
Kültürü insanında, ermiş ete kemiğe.
Tarihin akışını, nakşetmiş seramiğe.
Daldan bir öz mü?
Baldan bir öz mü?
Yoksa bir göz mü?
Daha önemli!
Doğduğun yer mi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!