İçimden bir çocuk gitmekte,
Bir kuyuya düşüyor, derin,
Beni terk ettiğini düşünüyor,
Beni terk ettiğini.
sevmiyor,
ya da öyle yapıyor.
gözlerinde bin yıllık bir sorgu var
kim bilir, belki kalbi
şey gibi: seviyor sevmiyor arası bir mezarlıkta volta atıyor.
Sen, sevmeyi ilk ne zaman bıraktın?
Hangi yolların kıyısında
Hangi şehirlerin taş duvarları arasında unuttun?
Şimdi, gökyüzü sessiz ve sabırsız bir kadın gibi bekliyor,
Ama ben artık beklemiyorum.
Bir gün beklemekten yorulursun,
Ertesi gün geç kalmaktan...
Ölmesi koymuyor insana, ama
Keşke morga kaldırmasalar adamı.
Bir kötü yanı olsaydı belki de,
Senden ayrılmayı hiç düşünmedim.
Senin o yanaklarıma dokunuşun vardı ya
sanki annesiz kalmış bir gecenin
çığlıksız ağlamasıydı.
“Duyuyor musun?”
demiştin.
bir öpüşün vardı
lav alevlerinin denizlere karışması gibi
imbatlara sürüklerdi çocuksu ruhumu
bir yaz akşamı kadar geçici ama
bir ömür kadar kalıcıydı.
o anlarda isimlerimizi unutur
Hissedince kim dokunabilir soğukluğuna?
Sorumsuzluk değil bu,
çıkmazlara sıkışmak,
aralarında kalmak—
Kentin arka sokaklarında yürürüm,
Kilitli kapılar susar, pas tutmuş tokmaklar.
Her taşta yitmiş bir adım,
Her duvarda silik bir yüz iz bırakmış.
Gürültüler, gürültüler, gürültüler
Kulaklarım sizin korkularınızı duyuyor,
gözlerim boşluğunuzu ezberliyor.
Sessizlikten yorulmuşum,
kendini bilmekten doymuşum en hıncına.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!