İnsan aklı bu,
Arada bir saçmalar.
İnsanla hayvanı,
Aynı sepete koyar.
Hayvanı da düşünmek,
Yalnızım, kolay değil unutmak gözlerini,
Çaresiz gönlümde kopacak fırtınalar.
Tanıyacaksın beni okşadığın yanaklarımdan,
Kaldırımlarımda terk ettiğin sokak çocuğuyum ben.
Neşenin ardından kaybedersin umutlarını,
Bir düzen kuramadım,
Yaşıyorum kaldırımlarda.
Bir gününü anlamadan,
Yıkılası dünyanın.
Güldürürdüm her yüzü,
Bilmeli gerçeği dost ve düşman,
Naramız duyulur dört bir yandan.
Gazilik, şehitlik, hepsi Tanrı'dan,
Uyan milletim yattığın uykudan.
Türk'ündür bu gökler, bu toprak,
Türk kahvesi, bu ismini renginden almış,
İçilince damakta hoş bir tadı kalmış.
Bulunmamış bir dönem, tiryaki onu arayıp bulmuş,
Bir fincan kahvenin, kırk yıllık hatırı olmuş.
Çekirdeği kavurup kapkara yapmışlar,
Gözlerimden akan yaşım,
İner Türklük diye diye.
Sevdalanmış yüce başım,
Diner Türklük diye diye.
Yoksa maddi imkânımız,
Beni bir anlayabilsen,
Sensiz olmak bana keder.
Sen, uğur böceğimsin sen,
Seninle uçmak ömre değer.
Rengârenk güzelliğinle,
Kendime mi yabancıyım acaba?
Aradıklarımı bulamıyorum.
Kimseyi göremiyorum etrafta,
Yoksa bekleyen ben mi değilim?
Kolay geçmiyor hayat,
Üsküdar hep yerinde durur,
Yolları ayıran ya Harem ya da Karacaahmet olur.
Seyretmek istersen vapurları, merdivenlere otur.
İşte karşında duruyor, seyret; Üsküdar’dan İstanbul’u.
Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi’nden yayılır Üsküdar'a dualar,
Sanki içimde eksik kalan bir şeyler var,
Yetişemiyorum zamanın hızına.
Aklımda üreteceğim bir sürü eser var,
Eriyen madenle şekillenen camda.
Metalle sevişiyor ellerim çekince inat,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!