Kısılmış gözlerin seyrettiği,
Sonsuz ufuklara akan köpük köpük dalgalar;
Bir huzur sessizliğindeki denizin,
Hırçınlıklarını anlatıyor insana.
Turkuaz maviliğinde serinlik rüzgârları,
Dede bana bir masal anlat,
İçinde bizden bir şey olsun.
Kapkara sakal, ak beyaz olmuş,
Dedem korkut niye unutulmuş.
Fitne fesat girmiş içimize,
Ömrünü Kıbrıs’a adamış Denktaş;
Dirilse Roma, dirilse Bizans,
Tek başına savaşır mücahit Denktaş;
Verir mi Kıbrıs’tan size bir küçük taş?
Kıbrıs’la anılır bu ulu lider,
Sıcak alnını pencereye dayamış,
Seyrediyor dünyayı.
Kahraman diye taşıyorlar,
Açlıktan ölmüş meftayı.
Sami Sefer Coşkun
Hayallerimin, adresini bulamadığı,
Bir yaşamı tüketiyorum tek başıma.
El sallıyorum çaresiz üzgün etrafa,
Hem de dünyanın baş şehri İstanbul’da.
Her şey sütun, heykeller mermerden,
Çağlar üstü bir yaşam sevincini,
Gök renginden almış bir bayrak.
Şafaklar gibi sökerek göklerden,
Altında insanca severek yaşamak.
Büyük acılar, isli siyah dumanlar,
Biz gönül verdik bu renklere,
Coşar, coşar gideriz.
Sarı kırmızı forma ile
Koşar da koşar gideriz.
Cimbom yine çekti başı,
Acımasız bir türküdür göç,
Sevgileri, umutları tüketen.
Sonsuz aşıkları birbirinden ayıran,
İstemeden terk ettiren bir duygu.
Hıçkırıklarımız karışmış ağlamalarımıza,
Avaz avaz haykırıyoruz birlikte çaresizliğimizi.
Sorgusuz sualsiz koşuyoruz sanki tutsaklığa,
Bir ışık bekliyoruz milletçe Gök Tanrı’dan;
Yüz yılda bir görünen Gökbörü gelsin diye!
Sami Sefer Coşkun
Gerçeği dönüştürmeye başlıyor yaşam,
Çocukluk dönüşürken gençliğe.
Dünya güzelliklerini görmeye başlıyorsun,
Yeni bir anlamı düşleyerek gencecik.
Umutlarını çiziyorsun beyaz bir kâğıda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!