Yazmak istiyorum çocuğum geleceğinize,
Görmek istiyorum istikbâlinizi Yaratan izin verirse.
Siz ki gönlümdeki iki sevgiden her biri,
Sevmek istiyorum çocuğum tül gibi ince teninizi.
Her sabah gündüzün verdiği kederi,
Alıp götürdü gözlerim beni maziye,
Yeşili aradım İstanbul’un yedi tepesinde.
Çamlıca sırtlarından boğaza bakıp hayran kaldığım,
Güzel günlerine hasret kalıp ağladığım İstanbul!
Farkına varamadık İstanbul; yazık, yok ederlerken doğanı.
Bir tahterevalli sanki yüreğim,
Yukarı aşağı inip çıkıyor İstanbul.
Bir hatıran geçiyor aklımdan,
Gözlerimde canlanıyor mazin İstanbul.
Bir tepeden bakıyorum çevrene,
Yıllar böyle geçmez,
Bir dargın bir barışık.
İnsan kalır tek başına,
Yalnızlığa da alışır
Beyazlık çöker yüzlere,
İkimiz de kaçağız galiba,
Kaybedecek vaktimiz yok gibi.
Neden, kimden kaçtığımızı bilmeden yaşıyoruz;
Ama sorumlulukları bilerek,
İkimiz de kaçağız galiba.
Kapılar; geniş, dar ve alçak girişli kapılar,
Tanıdık tanımadık herkes geçer çatısından;
Bazen giren çıkmaz, çıkan geçmez arasından.
Kapılar nicedir açık kalmaz geceleri;
Soysuzdan, hırsızdan, uğursuzdan.
Kapılar açılır kapanır,
Kapımı açtığımda ne göreyim?
Bahçemde her yeri kar sarmış!
Ya kuş olsaydım Tanrım,
Bu soğukta ben ne yapardım?
Boyunlarını eğmiş dallar kardan,
Solgun bir bahçede,
Sanki üst üste dizilmiş
Kocaman kocaman mermer taşlar.
Kavgasız, sessiz ve sonsuz bir yaşam,
Karacaahmet’te başlar.
Öyle zor ki küçüğüm sana anlatmak,
Seni ve özelliklerimi.
Sen büyüdün artık gidiyorsun,
Danışmadan, sormadan;
Tıpkı doğuşundaki gibi,
Kaç yıl geçse aradan,
Unutmayız Turan’ı.
Ufuklardan doğacak,
Türk’ün yeni şafağı.
Baş eğmeyen Türkleriz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!