Hancı ver bana oradan bir kadeh şarap
Uzun, uzak yollardan geldim, yorgunum
Yolculuk, hayat, sevdiğimin gözleri beni sarhoş etmişti zaten
Ne çıkar birkaç kadeh üzüm şarabından
Beni tanıdın mı hancı, düne gitme hatırlamak için
Yarınlara bak, bak ki hayatın neresindeyim
Merak ederim haritaları
İçlerinde kaybolurum bazı zamanlar
Gezmek isteyip de gezemediğim
Görmek isteyip de gidemediğim
Mekânları gezerim gözlerimle
O anda bütün duygularımla uzaklarda
Ölümün varisi ey hayat
Zamana mahkûm dizeler
Erimeye mahkûm karlar
Doğmaya mecbur güneş gibi
Ölümün varisi ey hayat
Ağrı dağı bir efsanedir
Onu anlatan dengbejler sayısız
Onda tarihler gizlidir sahipsiz
Ve onda aşklar gizlidir emsalsiz
Güneş ağrı dağına mahkûm
Aysa ağrı dağına sevdalı
Zencefil kokuyordu anılarım
Zamanın yorgunluğundan mıdır ne
Anılar daha bir boynu bükük
Yaşanmışlıklar direniyor tarih olmaya
Dünlerin dinginliği ve yalnızlığı
Bu günlerin sarhoş başı dönmüşlüğü
Anahtar
Zaman kapı deliğinin aydınlığında tutsak
Doğmayı bekler güneş, anahtar paslı…
Alaturka bir hüzün sarmış yüreğimi,
Bıyıkları sararmış bu mevsimin sabahında.
Ne yöne dönsem sıvaları dökülmüş suratsız duvarlar
Ne zaman sarılsam yalnızlığıma
Sensiz ömrün anlamsız yolculuğuna
Düşerim gurbet kokulu heybemle
Düşlerin körleştiği yolsuz yerlere...
Anıların boynu bükük…
Öyküler üşüyor bu sıcak mevsimde…
Bilincin ve geçmişin unutulup kaybolduğu yerde
Delilik tarihinin öyküsü başlar…
Geçmiş nöbetini tutuyordu geleceğin…
Anlar yalnız, zaman kendi genişliğinde kaygan…
Yolculuk...
Biçimsiz bir yaşam öyküsü
Kimi yolu olmayan yolların
Kimi de vatanı olmayanların düşü
Düşü olmayan düşüncelerin de olabilir
Gözlük çerçevesinden başka penceresi
Ne garip duygu hali, seli bu
Ayın karanlık yüzüne dönük hislerim,
Korkunun ince teline bağlanmış kopmayı bekliyor
Ahşap bir evin yangın korkusu yaşar gibi…
Zamansız bir sel gibi tahrip ediyor içimi
Hasretliğini büyütüyorum saksıda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!