Yine sensiz gece sessizliğinde
Ve soğuk bir Kastamonu
Gecesi örtüyor üstümü
Sana gelmek imkânsız değil
Yollar karlı, hava ayaza
Kesmiş olsa da bu gece
Hadi git, gidebildiğin yere, yare
Kaç zamandır kaçak bakıyordun gözlerime
Kaç zamandır kaçmak için yollara bakıyordu ayakların
Çıkıp gitmek için örmüştün zaten birbirine günlerimizi
Sözcüklerin dilinde tüy bitti,
Tümce bile olamıyorlar artık ardı sıra bakmaktan
Sevdanın en namahrem yerine dokundum seninle
Tanrıların bile el süremedikleri bir bilgelikle ve
Tanrıçaların kıskançlıktan isyan çıkartıları bir zaman aşımında
Bütün yolların kesiştiği bir hayat yolculuğunda buldum seni
Kaç zaman oldu bu yola çıkalı seni bulmak için
İnan ki bilmiyorum sevgili,
Kaç hikâye bilirim öksüz
Ölmeden kalemiyle mezarını
Kazıyan şairleri anlatır
Onun denizi olup da martısı olmayan
Şehirleri, kasabaları, yolları...
İnsanın özgürken tutsak oluşu
Ne kadar da anlamlı bir anlamsızlık
Güneşin ortasında karanlıklara boğulmak gibi
Sevda çölünde hasret kalmak gibi ateşe
En çok ne zaman özgür oldum bilir misin?
Tutsakken seni yaşamaya çalıştığımda
Yağmur yağıyor gecenin bu serin deminde
Saçaklarda serçeler üşüyor, içerde ben
Kırık bir aynanın yüzünde kendimi görüyorum sonra
Pencerenin buğusunu gösteriyor bir tarafı
Bir tarafı yüzümdeki ölüm çizgisini, hayal meyal
Yağmurun sesi serçeleri ürkütüyor ben hüzünleniyorum
Dar sokaklar, kalabalık caddeler ve köprü başları
Mekanlarımdır benim, mendil açtığım….
Üstümde biraz yırtık, çoğu yamalı elbiseyle
Babaannemin çeyizinden kalma bir mendille
Toz, toprak içinde saçlarım ve kir pas içinde elim yüzüm
Dilenciliğin kanununda bunlar var
Hüzünlü bakışların duru bir su misali
Dağların eteklerinde süzülür yüreğime
Kuş gibi çırpınır…
Şimdinin Yarın olma hüznüyle sarar beni
Ve geçmiş günlerin acısını çıkarır gibi
Bak ben buradaydım senin olmadığın dünlerde
Yadigar şehrin solgun ışıkları çağırdı beni
Uzaktılar ve uzaktaydılar, ağaçların dallarında meyve gibiydiler
Üflesen sönecek gibi duruyorlardı ve beli bir saat sonra sönüyorlardı zaten
Sokakları dardı şehrin, kapıları büyük
İnsanları mertti çoğunun ve namert kedileri vardı
Dar ve karanlık sokaklarında
Gecelerin en uzununda hayata gözlerini açmak,
Sancısına tutulmuş bir annenin doğum sancısı feryadı geceyi bölerken…
Zamanın MAYA” yalandığı bir demin yirmi yedi yıl öncesinde,
Kovalanırcasına günümüze kaçışın günü, gecesi bugün.
Doğumun ölümle müjdelendiği bir varlık realetisinde
İlk doğduğun günkü kadar tatlı ve sevecen bir tebessümle,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!