Âhımı duy, yüreğim feryâda düştü ey yâr
Sana kavuşmak, âh, ne güzel bir düştü ey yâr
Aydınlık yüzünün arkadaşlığı nerede?
Üzerime ıssız geceler üşüştü ey yâr
Feyz ü nûrsun, esselâm ey Son Nebî, bâkî selâm
Saf huzûrsun, esselâm ey Son Nebî, bâkî selâm
Bir güneş eyler zuhûr, ufkunda vahyin, nûr saçar
Ol zuhûrsun, esselâm ey Son Nebî, bâkî selâm
Gönül, hiç âşığın bir ânı mâşuksuz geçer miymiş?
Seven ol yâri hoşnûd etmeden burdan göçer miymiş?
Bu dünyâ imtihan dünyâsı mü’minler bilir elbet
Zehirdir hubb-u dünyâ ehl-i îmân hiç içer miymiş?
Nazar et gel kerîm yâr yoksa âlemler esen olmaz
Gülüp misklerce esmezsen bu zümrüd bahçe şen olmaz
Lâtîf bir yel eser rahmetle şefkat yüklü sînenden
O sel coşmazsa dünyâmızda ot bitmez çimen olmaz
Geldi şâhım geldi sultânım semâdan müjdelerle
Aşkının hayrânı kalblerden selâm olsun o câna
Sırf sevinçtir şimdi dünyâ nûra ermiş beldelerle
Aşkının hayrânı kalblerden selâm olsun o câna
Geldi yârim sevgilim Son Elçi rahmettir cihâna
Gel gönül sevdâyı İstanbul’da bul gel aşk dile
Erguvânın sevgisinden mest olur gökler bile
Derd ü gam olmaz bu dem gel erguvânın devri bu
Gönlü seyrân ettirir göklerde bir sevdâ ile
Gelmiş de bahar aşka boyanmış yine her yer
Gönlüm yine ey dost o şirin lâleyi ister
Sevdâ beni İstanbul’a bağlar da derim hep:
“Göster bana ey belde güzel lâlemi göster”
Gel sevgili gel sevgili nîmet olarak gel
Gözler seni bekler bize cennet olarak gel
Şânınca selâm kutlu Rasûl âşığınız hep
Ey müjdeci Âlemlere Rahmet olarak gel
Ben göçüp gelenlerin çocuğuyum, göç vakti
Göçüp gidenler gibi, Endülüs'ten öç vakti
Gözyaşları ateşti, özyurttan çıkılırken
Suskun, korkulu, kara bir gecenin geç vakti
Bir saka kuşu öter, dinler meyve yaprak dal
Arılar vızıldaşır, dinler kovan petek bal
Her çiçekte başka tat, mest olmuş kelebekler
Çimenlere örtülmüş, çiyden örülmüş bir şal
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!