Taşların arasında saklı bir nefes,
Her dokunuşta titrer kalpler,
Gölgelerin sırrına ermiş,
Bir dua gibi yükselir duvarlar.
Şimdi uzaklardan gelir sesim,
Mesleğimiz tevazudan mürekkep,
İlmiyle amel etmeyen olur merkep.
Bak mevsim bahar,
Her tarafta haşir var,
Diriltiliyor çiçekler ve yapraklar,
Meyveler ve ağaçlar,
İşte böyle haşredilir insanlar.
Atıldım bir meydan-ı imtihana,
İki kapı açıldı bu hana,
Tevazu kapısından girdi itaat ve taat,
Kibir kapısından çıktı isyan ve şenaat.
Gafleti atarım, ülfeti aşarım, hikmete koşarım,
Kur’an’ı diriden gizleyip meyyite okuyana şaşarım.
Ne haddi aşar mezhepleri reddederim,
Ne de onları müstakil bir din zannederim.
Tayy-ı mekân n’ola?
İhlâs gerek kula.
Mim Şın’ı bula,
Bir adım bin adım ola.
Uzak yakın ola,
Devam eyle yola!
Bilinmez âşık aşkı mı anlatır?
Yoksa aşk âşığı mı anlatır?
Eğer gaye ise,
Görmek bir mûcize,
Bak kendine öyleyse,
Gör binbir mûcize!
Müctehidin gayesi odur
Olur marziyat-ı ilahi,
Mübtedi’nin gayesi odur
Olur marziyat-ı insani.
Değildir tesettür tarz,
Nass-ı Kur’an ile farz.
bir konu iki dize yedi kelimeyle ancak bu kadar güzel anlatılabilir. yüreğinize sağlık.
bazı şiirleriniz şifreli olduğundan anlayamasamda anladıklarım üzerinden şiirlerinizi beğendiğimi söyleyebilirim.
kaleminize sağlık.