Bir şeyin mi var, iki günden beri yoksun
Seni göremediğim anlar nasıl olurum bilemezsin.
Kırkikindi yağmurları gibi akar gözlerimdeki yaşlar
Nemrutun başı misali dumanlı olurum.
Burun deliklerimden bir topal sinek girer beynimi kemirrmeye başlar
Hz. Yusuf olur yüreğim kör kuyularda görür bir ışık süzmesi
İlk önce kainat ve melekler yaratıldı sonra dünya daha sonra da insan
Yaratan öyle tasarlamıştı.
Onun içindir ki bu araştırma isteği insanlarda
Yaratan için seni sana veriyorum ey aşk.
Tüm meleklere itaat emri verilmişti Yaratan tarafından
Şeytan itaat etmemişti, ateşten yaratılmış olmayı
İçkiler su misali akıyor Gemliğe, geceye, yalnızlığıma dair. Sarhoştum, bir çocuğun anne kokusunu kaybetmişçesine çaresizce ağlıyordum hıçkıra hıçkıra bir gözümden sen akıyordun, bir gözümden ise hasretin akıyordu. Bedenim ilk defa bu kadar içtim diye küfür ediyordu. Birden her şey sustu bedenim küsmüştü artık bana, konuşmuyordu ve aynı anda kapı çalmıştı iki defa…
Postacı git başımdan diyordum yalnızca. Kapı çalması tekrar edince, anladım ki postacı değilmiş yavaş yavaş kalkıp, doğruldum kapıya doğru yöneldim ve kapıyı açtım…
Yaşlı, dilenci amcaydı kapıdaki, karnım aç bana para verir misin diyordu. Amca diyordum, hiçbir dilenciye para vermem ama buyur gel yemek var. Geldi içeri ben yemeği ısıtırken o da banyoda ellerini yıkamıştı. Yaşlı adam yemeğini yerken bir yandan da sohbet ediyorduk. Bilindik sorularıma hiç tahmin etmediğim cevaplar veriyordu.
Aynalar yürek acımı neden gösteriyorsunuz ilk ayrılanlar biz miyiz?
Git diyen ben değildim ay ışığında gel diyen de ben olmayacağım
Güneş aya küsmüş ayın bundan haberi yok
Sessizlik bozulsun, dursun dünya, akmasın zaman
Ağlama duvarı önünde…
“Ayrılmayı düşünüyorsan bunu üç güne sığdır
Hayata bakış acımız aynıdır insanlarla yazarak üreten kişilerin
Her sabah günaydın deriz yanımızdaki kişilere işe gideriz, işten döneriz.
Diğer insanlarla, biz yazarak üreten kişiler arasındaki tek fark küçük nüansları görmemizdir.
O yüzdendir pek fazla konuşmayız,
O yüzdendir gözlerimiz ferfecirdir izler, dinler etraf‘ını…
Nereden aklıma geldiyse bilmem
Güzelliği ile Karanlığı Utandıran Sevgili
Bir gün her canlı gibi yaşamamı tamamlayacağım,
Sorgu meleği gelip başıma iyi miyim, kötü müyüm onu belirleyecek.
İyiysem cennete gideceklerin arasında olacağım
Ya kötüysem tüm şairlerin arasında olacağım
Yanacak sana yazan ellerim yalan olan aşkı
Ağladım dün gece anladım ki
Sen benim olmayacaksın şiirlerle sevdiğim kadın
Gezdim bir derviş misali bin parçaya bölündü bu yürek
Her bir parçasında sen ve aynalar vardı.
Geceydi ismim, yürüyordum kendi içimde yarattığım yalnızlığa
Güneş ay’a aşkını serenat halinde söylerken
Araf iki dünya arasında bir yer değil mi?
Ölümsüz olan ruhlardır
Hesap günü gelince ceza mekanizmasını işletecektir Tanrı
İşte o zaman dil dile gelecek
Göz ise ayna olacak organlarını doğru kullandın mı diye.
Yalvaracak insan, yakaracak insan ama nafile
İçimdeki kelimelere seni sordum seni, anlatmasını istedim
Dinle o zaman tıka kulaklarını sadece onun sesini dinle.
Yankılar oluyor kulaklarımda, uzağı yakın eden
O senin sesin o dedi içindeki aşkının sesi.
İçimdeki kelimelere seni sordum, seni göstermesini istedim
Kaybedecek neyim kaldı ki şu hayatta?
Seni severek insanlığımı kaybeden insan olarak
Seni kaybederim diye düşünmüyorum artık…
Çünkü içimdeki yarasın seni içimden söksem atsam
Kırsam sırça köşkümü yıkılsam virane bir ev misali
Sonra yaksam içinde sen bulunan şiirlerimi
Harikasınız üstadım...