Şu sahile vuran dalga,
Çeker seni benden alır.
Gidip yâd ellerde kalma,
Hasretin içimde kalır.
Gitme gülüm gitme n’olur!
Teninin yokluğu düştü elime,
Gözlerim titredi kalem konuştu.
Depreşti yüreğim döktü kelime,
Sözlerim titredi kalem konuştu.
Yaşayıp gideriz arzı bilmeden.
Nice kervanlar geçti
Göğüs kafesimden.
İz verdiler, iz aldılar
Sinemin yorgun patikalarında!..
Ve yürüdüler adım adım,
Her akşam
Kızıl Güneş’in düştüğü yerde,
Mor eteğini giyinirdi dağlar.
Ve gök kubbe
Yakardı kandillerini
Karanlığa meydan okurcasına...
Yürüdüler zalimler,
Kara bir bulutun gölgesinden!
Yürekleri soğuk,
Yürekleri katı
Ve öfke kustular,
Karabağ meydanlarında.
Asil bir insandın Avşar boyundan,
Türkmenlerin başı han Karaman Bey…
Doyulmamış senin tatlı huyundan,
Yüreklerin yaşı kan Karaman Bey.
Gidip Toroslar’da posta oturdun.
Hasretinden ahım çıktı fezaya.
Dertlerim sıralı geldi hizaya.
Kara sevdan çekti beni cezaya,
Eller yolumuza ağlar döşedi.
Bu kadar acıyı yürek mi taşır?
Yüreğime kar elenir,
Sensiz geçen yazda bile.
Şirin cana kor belenir,
Zemheri ayazda bile.
Mevsimler tersine döndü,
Bir geyik izledin dergâha vardın,
Gizli sırlar gördün Kaygusuz Abdal.
Bilge erenlere gönül verdin,
Hidayete erdin Kaygusuz Abdal.
Toroslar’da gezip sürdün avını.
Asırlar öncesinde İda’ydı senin adın,
Zeus ile Hera’nın sunağısın Kaz dağı.
Truva savaşıyla tarihlerde var yâdın,
Mazinin çözülmeyen yumağısın Kaz dağı.
Athena, Venüs gibi tanrıçalar doğurdun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!