Söz değil kurşun
Anlımın ortasına
Vurulup vurulup
Düşen sevdam
Gururum dim dik
İçimden içimden kemiriyor
Yavaş yavaş kalanımı çürütüyor
Aklımın içindeki düşman
Ölüp ölüp yine diriliyor
Saati yok anı yok
Sanki mutlu bi anı yok
Gece siyah değil
Hüznüm sinmiş heryere
Soluğun yeter di bilsen
Ne olur sakın gitme
Yok sayamam seni
Yokluğunu en çok çiçekler bilir
Öylece kakmışlar güneşi anlının ortasına
Yeşildi bu yapraklar daha dün, gördüm
Ne sinsidir şu yalnızlık
Ayağa kalkmaya gör
Durur durur birden çarpar adamı
Bir duman gibi dağıldı hüzün
Uzandı dudaklarım yüzümün ortasına
Yükünü salıp tuzlu suyuna
Bitmez bu seferler bu yolculuğa
Yanık sigaram Kahve tadında
Neredesin baktım fal tabağında
Tam nakarat bölümüne girecekken uyandım.
Yutkundum ağzımda kalanlarını.
Akşam unutmuşum yatarken,
O da dönüp dönüp durmuş gibi
Kafamın içinde o şarkı…
Ne çok severdin o şarkıyı.
Sözlerini ters yüz eder giyerdin
Bi bahane bulur aklım çelerdin
İki elin kanda olsa gelirdin
Sevseydin gelirdin
Duramaz gelirdin
Geceler kısalıp, gündüzler uzayınca yaz gelir…
Işıklar kesildiğinde gökte ve yerde uzar sohbetler
Çok aydınlıkta görünmez hüzün,
Şiire az, şaire Yaz gelir…
Etine dolgun bir ay gökten düştü düşecek
Gözümdeki yaşları
Silmeye gelmez misin?
Elinle silmesende
Bir mendil vermez misin?
Benim yüzümden diye
Gökyüzü sabahın uykusunda,
Sabah parmaklarının üzerinde,
Tablodaki yerine yürüyor.
Akşamdan kalma sokak lambaları
İnsanlaştırıyor bütün makineleri.
Kaçak bir hayalet bulut
189 dan neden 20 küsüre düstü
189 şiir den neden 20 küsüre düstü
Merhaba
Neden şiirlerinizin sayısı azaldı acaba