Hasret odu yaktı artık canımı
Bende dayanacak mecal kalmadı
Bekleye bekleye nazlı yârimi
Bende dayanacak mecal kalmadı
Fotoğraflar beni teselli etmez
Kanadı kırılmış bir kuş gibiyim
Viraneye konmuş baykuş gibiyim
Hiç içmedim amma sarhoş gibiyim
Sorarsan, bir garip haldeyim işte
Gözlerim yollarda, kulağım telde
Deniz azgın bir canavar
Sanki karada hıncı var
Almak için saldırıyor
Hiç durmadan yırtınıyor
Dilerim yüce mevlâdan
Gözlerin yaş,
Tekerin taş,
Memleketin savaş görmesin.
Cebinde bitmesin para
Geçmez oldu gurbet elde günlerim
Sıla diye söyler durur dillerim
Gurbet elde yaman oldu hallerim
Ben gurbeti, gurbet beni bırakmaz
Aklıma düştükçe yadı sılanın
Kimseye kalmamıştır, hanlar, hamamlar, saraylar,
Bâki değildir evlâdım, şanlar, şöhretler, makamlar.
"Çok iyi bir kimse idi", diyorlar ise arkandan,
O zaman, öbür dünyada yapışmaz kimse yakandan.
Gökten düşen bu beyaz kar
Bizim gibi çok günahkâr
İnsanoğlu üzerine
Daima yağar.
Yağar amma temizlemeye yetmez
Kalktım gider oldum, gurbet göründü
Gel sevdiğim tanışalım biz bize
Ayrılık derdine merhem edelim
Gel sevdiğim konuşalım söz söze
Ayrılığın zorluğunu bilmezdim
Ey kahpe Moskof titre
Sen ey korkak yunan kaç
İşte geliyor Türkler
Yıllardır savaşa aç
O uzamış dilini
Merhaba,
Rüzgarlı Sinop'u Nükleer Sinop'a dönüştürmek isteyenler var. Güzel şiirinizin anlamının sürekli kalması kalması için 'RÜZGARLI SİNOP' tan yana kalın.
Dost selamlarıyla.