Remzi Ece Şiirleri - Şair Remzi Ece

Remzi Ece

Eskilerin sıklıkla kullandıkları bir dilektir ‘‘ismiyle müsemma olsun’’
Daha ziyade, yeni doğan bir çocuğun ismi öğrenildiğinde, eğer isim değerli bir şahsı ya da yüksek bir seciyeyi işaret ediyorsa, ‘’ismine yakışır bir kişi olsun’’ manasında kullanılmaktadır.
Anadolu’muzda çocukların isimleri genellikle aile büyüklerinden seçilmektedir. Hatta bizzat aile büyükleri çocuklara isim koymakta ve genellikle bu egosu yüksek büyükler kendi isimlerini tercih etmektedirler.
Bir de eşler arasında çekişme var ise, erkek oğluna babasının adını koymuşsa, kadın da kızı için annesinin adını dayatmaktadır, hatta sırf rövanşı almak adına dördüncü beşinci çocuk dünyaya getirilmektedir.
Sonra çocuk bu, elbette büyüyecek ve bebek masumiyeti kaybolmaya başlar başlamaz, kusurları başına kakılmaya başlanacak.
Sözler klişedir her zaman, ‘’Ne olacak adını aldığına çekmiş.’ ’ Bu durumda çocuk, adını aldığı kişi ile ilişkisine paralel olarak ya o kişiyi daha çok sevecek ya da nefrete yönelecektir. Kendi ismine karşı bir antipati oluşturması ve psikolojisinin negatif etkilenmesi de olasıdır.

Devamını Oku
Remzi Ece

Neyin Bedeli?
Yıllardır gündemi meşgul eden bir meseledir bedelli.
Bu öyle bir sakızdır ki, bir türlü bayatlamaz. Kimileri için ümit, kimileri için övünç, kimileri için öfke, siyasiler için ise çoğunlukla istismar aracıdır.
Meselenin lehinde olan siyasî, kendince haklı olduğu noktaları öne sürerken, aleyhindeki diğer siyasî ise, ileride istismar edebileceği alanı daraltmamak için, doğru ve yanlışları irdelemek yerine tribüne oynamayı tercih eder.
Yıllar önce yurt dışında çalışan işçiler için planlanan dövizli askerlik, insanımızın üstün istismar yeteneği sayesinde bedelli askerliğe dönüşüverdi.
Bu arada kılıfına uydurarak, yurt dışında çalışıp döviz getirmiş gibi gösterip askerlik yapmayanlar, daha doğrusu 21 gün kışla tatili yapanlar övünüp şişinir olmuşlardı bile. İşi o kadar ileri götürüp, askerlik yapanları ahmaklıkla suçlayanları dahi görürdünüz.

Devamını Oku
Remzi Ece

Yazı ile birlikte adetim üzere yapılmış yorumları da okudum. İlk defa bir yoruma başlık atmakta zorlandığım için başlıksız yazıyorum. Sn. Yazarın, oldukça güzel başlayan makalesiyle zihnimde yeni pencereler açacağını zannetmiştim. Ancak, diğer yorumcu arkadaşların da üzerinde durdukları gibi, yazar Orhan Pamuk'un tu kaka edildiği iddiasıyla ahenk bozuldu ve bu konu irdelenip karara bağlandıktan sonra yazıya devam edilebildi. Orhan Pamuk'un kendi ortaya attığı iddiaların içini doldurmadığı ve birçok zihni isteyerek yada istemeyerek bulandırdığı halde ''edebiyat dehası'' ilan edilmiş olmasının sorgulanması gerekmektedir. Deha olabilmek için tek başına radikal söylemlerde bulunmuş olmak yetersizdir. Söylemler eğer üstün zekaya sahip diğer insanların, meselelere yeni paradigmalarla bakabilmesini sağlıyorsa o söylemin sahibi için dehadan söz edilebilir. Söylemin üstün zekalı kişiler tarafından kavranamaması, bir bakıma onların dahî aptal yerine konulmuş olması, edep ile edebiyat arasındaki bağın yitirilmiş olduğunun delilidir. Gelelim Nobel ödülü meselesine. Kendi güvenliğini sağlamak adına, elinde bir çakıl taşı dahi bulunmayan kız çocuklarını, vahşice katletmiş bulunan bir devletin cumhurbaşkanı, geçtiğimiz yıllarda aynı komiteden barış! ödülü almıştı. Tek başına bu örnek bile bu ödüllerin reel kriterleri olmadığının ve uluslararası stratejik meselelerin manipülasyonu için kullanıldığının delilidir. Şimdi buradan yazıya dönelim ve kalemimizin yettiğince okuma meselesini irdeleyelim. Halk arasında yarı argo bir tekerleme dolaşır ''oku da adam ol oğlum baban gibi eşşek olma'' cümlenin içinde iki adet virgül var özellikle koymadım. Kullananlar hinliklerinden, vurguyu tam yapmıyorlar. Bakıyorlar ki karşıdaki tepkili, gözlerinin üzerine yumruğu patlatacak, cevap hazır, yani baban gibi adam ol demek istedim. Adam olmanın kriterleri şu anda dahî tam olarak ortaya konmuş değildir. Meslek sahibi olmuş olmak kimine göre yeterliyken, kimilerine göre de kariyer edinmiş olmak gerekiyor. Kendisinin, hayatında şu kadar bahşiş dağıttığını şu kadar alem yaptığını nümayişle anlatan ve bunu adamlığın göstergesi olarak gören onlarca kişiyle karşılaşmışımdır. İlk gençlik yıllarımda en büyük sıkıntım bu sorunun cevabıydı. Hangi sorunun demeyin işte yazıyorum. Biraz haylazca, bazen bir şeyler kıran, bazen söz tutmayan, yerine göre hırçın çokça da çekingen davranan, hataların karşılığında okkalı sopalar yiyen bendenizin, sopa yemediğim nadir zamanlarda karşılaştığım şu soru: ''Oğlum sen ne zaman adam olacaksın? '' Öyle kızgınlıkla sorulup geçiştirildi sanmayın, adamakıllı sorguya çekiliyor ve cavap bekleniyorsunuz. Tabi korku var, adam olmak nasıl bir şey? diye sormanın cesareti varda o psikoloji ile aklınıza gelmiyor. Sonuç ne mi oldu? baktı ki herhangi bir cevap alma imkanı yok babam sormaktan vazgeçti. Bugün ulaştığımız noktada adam olmanın aşağı yukarı bir kriterini tespit etmiş bulunuyoruz. Acizane tarifimize göre adam olmak, Aynaya baktığında, ne idim ne olmak istiyordum şu anda neyim, seviyor muyum, seviliyor muyum, yarına ilişkin bir idealim var mı türünden soruları kendine sorabilmek ve aldığı cevaplardan sonra kendisiyle barışık olabilmektir. Okumanın, bu sorgulamayı yapabilmeye ve kendisiyle barışık olabilmeye katkısı yadsınamaz. Çünkü okumak hayatı yorumlayabilmektir.

Devamını Oku
Remzi Ece

Bir dostumuz var idi,
Varmıştık ziyaretine.
Nasipleniriz demiştik,
Ne varsa hanesinde.

Döndük hanemize,

Devamını Oku
Remzi Ece

Başlığı attıktan sonra irdeleyerek bir bağlantı kuracağımdan emindim nasılsa!
Şimdi Karadeniz'in hızlı müteahhitlerinin yaptığı bazı tesislerde, çatı ve dış cepheyi öncelikle kapatıp, içeriyi peyderpey yapmak da moda ya. Ondan esinlendim sanırım.
Bizim devlet teşekkülü de biraz öyle olmuş; Lakin birçoğu mecburiyetten.
Yeterli zaman ve en önemlisi yetişmiş kadrolarımızın olmayışı.
Bu nedenle yıllardır, alelacele kapatılmak zorunda kalınmış bir çatının iç mimarisiyle ilgilenmek zorunda kalıyoruz.
Bu iç tadilat faaliyetlerinde sıklıkla ele alınan kurumlarımızdan biri de H.S.Y.K.

Devamını Oku
Remzi Ece

Megaloman Yazıları 1
Hanımefendi;
Belki siz unutursunuz, her ne kadar megalomanlar eksik ve kusurlarını kabul etmeseler de bizim de unutma ihtimalimiz var.
Bu nedenle sözleri yazıya emanet etmek en iyisidir, diye düşünüyoruz.
Siz bizim sorunumuzu anlamak zorundasınız demedik hiçbir zaman. Bizim sorunumuzu çözmek zorundasınız da demedik. Peki dediğimiz şey nedir? Siz bizim sorunumuzun ne olduğunu tespit etmeğe ve ilim edep ve eğitiminizin elverdiği ölçüde çözüm aramaya mecbursunuz.
Sizi yetiştirenler kaç senede yetiştirdi, ve kendileri kaç senede yetiştiler bilmiyoruz elbette. Bilmeye muvaffak olduğumuz bir şey var ki, hemen tüm megalomanlar, karşısındaki düşünceyi dinlemeseler dahî, kendilerinin düşünme yetileri var ve bunu iyi kullanıyorlar.

Devamını Oku
Remzi Ece

Yonca 1 yonca 1 Yaprak!
Yaprak dinlemede
Radyo kontrol
Beş net
Yukarıdaki diyalog, klasik bir ses kontrol yöntemidir. Son zamanlarda çalıştığım şantiye ortamında,amele arkadaşlarım dahi telsiz kullandıkları için, toplumun büyük çoğunluğu bu diyaloğa aşinadır.
Beş net ifadesi, ses alış verişinin sorunsuz en üst seviyede olduğunu anlatmak için kullanılır.

Devamını Oku
Remzi Ece

Dediler
İnsanlar iz sürdüler; Buradan ayı geçmiş dediler.
İnsanlar tuzak kurdular; Çita yakalanmış dediler.
İnsanlar dalış yaptılar; Belgesel yaptık dediler.
İnsanlar yüzyıllarca hep dediler, dediler, dediler.
Bir gün bütün hayvanlar bir piknik alanında toplandı ve!

Devamını Oku
Remzi Ece

Tarihte meşhur kişilerden biri; tanıyanlar elbette çıkacaktır.
Bu bir mahlas, yani künye. Arapça’da hikmetin babası anlamına geliyor.
Bir de, Amr Bin Hişam var; Hişam’ın Oğlu Amr. O’nu tanıyanların sayısı bir öncekine göre daha fazladır.
Bunlara ilave olarak bir de Ebu Cehil var. Cehaletin Babası, ya da Cahillerin Babası. Bunu tanıyanların sayısı da ikinciye göre daha fazla.
Biraz da tersten okuyalım.
Üçüncü kişinin ikinci kişi olduğunu bilenlerin sayısı üçüncüyü tanıyanlardan daha azdır.

Devamını Oku
Remzi Ece

Şeriat tarikat yoldur varana
Hakikat marifet andan içeru. (Yunus Emre)
İlk gençliğimizden itibaren Hacı Bayram-ı Velî Camii ile özdeşleşen, Merhum İsmail Karakaya Hocaefendi’nin sohbetleri aynı sıcaklığı ile kulağımızda yıllardır.
Bu sohbetlerin birinde Hocaefendi şöyle demişlerdi:
‘’Allah C.C’ın kullarına yüklediği emir ve yasakların bütününe şeriat, bu emir ve yasakları nefse sevdirmenin okuluna da tarikat diyoruz’’
Rahmetle anıyoruz.

Devamını Oku