Refika Doğan Şiirleri - Şair Refika Doğan

Refika Doğan

- Anımsamalar...Hayat, bildiğimiz hayat; hayatı bulandıran da durulayan da insanın kendisi değil mi? -

*
1968 ilkyaz, Erzurum...
Baharların kısa, karakışların uzunca hüküm sürdüğü yoksul ve yoksun bir coğrafyanın; yolsuz, susuz, ışıksız köyünden, Ankara gibi büyük bir kentin bin bir yüzlü bilinmezliğinde on çocuğuna ışık arayan bir baba…

Devamını Oku
Refika Doğan

Merhaba...

Yaşamın bir tesadüfler zinciri olduğunu bilirim bilmesine ama, çokça da kendi miskinliğimizin gölgesinde göz ardı ettiğimiz güzellikleri, güzel insanları da...
Saygıdeğer dost, şiir yorumunuzla kavşağınıza düştüm ansızın! İyi ki düşmüşüm ya da; iyi ki, Sevgili Özbek hanımın kavşağın da çakışmışız! Sizi tanıdım, sevdim ve içtenlikli insancıllığınıza inandım! Ne güzel! Yaşam budur işte, bilinmezlikler dehlizi..
.
Son derece dürüst, yalın ve aydınlatıcı değerlendirmelerinize teşekkür ediyorum. Beni benim kadar tanımış, özümsemiş güzel usunuza, yüreğinize saygıyla... Söylemlerimin doğru mantıkla algılanmasıdır mutluluğum. Eğitim, sadece yaşamı daha derinlikli anlama da, ifade de önemli rol oynar. As’lolan özde ki özgün anlayıştır. Bunun bir cevher gibi işlenebilmesi ise, önce aile sonra toplumsal değerlerin dengelendirilmesiyle ya da örtüştürülmesiyle olanaklı hale getirilir. Bizde yolunda gitmeyen de budur. Yani toplumsal yönelim çizgilerinde ki yamukluk...

Devamını Oku
Refika Doğan

Ansızın kesilirse Antoloji’ de sesim,
Merhaba Hüzün ile ses veren bu nefesim…
İyi yayınlar diyen, radyo güllük hevesim…
Biliniz ki, Yaratan koynuna uzanmışım,
Yıldız gibi kayarak sonsuzluğa akmışım!

Devamını Oku
Refika Doğan

Başımız Sağ Olsun...!

19 Haziran 2009…Gecenin bir saatinde kalktım. Nedense, uyku tutmadı gözümü! Saatler 04.00 ü gösteriyordu. Ya kitap okumalı ya da bilgisayarın başına geçip yazmalı...
Açtım bilgisayarı. Bari radyoyu da açayım; müzikle çalışmayı seviyorum nasılsa. dedim ve açtım. Bir de ne göreyim! Münevver Şenol Ablamızı Kaybettik... diyen; kocaman puntolarla bir duyuru, radyo panosunda! Yanlış mı görüyordum? Ne garip bir tesadüf! Sevdiklerimi, özellikle de antolojide tanıyıp şiir kavşağında buluştuğum dostlarımı Haziran’ larda kaybediyordum ard arda! Üç gün sonra merhum Sevim Erdoğan Tezel’ in aramızdan ayrılış yıl dönümü. Ben mi saçmalıyorum! diye yeniden, hep yeniden okudum. Maalesef, doğruydu okuduklarım! O an mideme bir sancı girdi, boğazımda yumru oluştu; yutkunamıyorum, boğulacağım sanki! Adını koyamadığım, isyan ettiren, kabullenilmesi zor bir acı.
Kısa bir şok, gelgitlerle çalkalanan kalp atışlarından sonra öncelikle O nun çok sevdiği “ Ceren” türküsünü, ardından da - içimdeki acıyı kusturacak- ne ki uzun hava türküsü var açtım, dinleyip ağladım, ağlayıp dinledim...
Galiba azıcık rahatlamıştım. Ama, acıtıyordu içimdeki o acı hâlâ! Görmeden, hiç yüz yüze gelmeden gönül gözümle tanıyıp adına ithafta bulunduğum yegane insandı Münevver Şenol. Öyle bir sevgi oluşturmuştu ki ben de, saygıyla karışık… Üstelik adı anacığımla aynı idi! O, çok özel, çok muhterem bir insandı. Erdemin, onurun, kendine yetmenin… Her koşulda yaşamla, kendisiyle barışık olmanın, üretkenliğin adıydı. Bir insan, özgürlüğünü kısıtlayan, kendisini büyük ölçüde acıya boğan bedenine inatla, hayatı bu kadar sevebilir, dirençle karşı koyabilir miydi? İşte Münevver Şenol’ un büyüklüğü buradan kaynaklanıyordu. Hayatı her yönüyle görüp geçirmiş, fizik güce en çok gereksinme duyduğu bir dönemde fizik gücünü büyük ölçüde yitirerek dışarıdan desteğe gereksinme duyacak hale gelmiş biri olarak, O; direniyor hayata; küsmeden, kompleks yapmadan daha büyük bir aşkla, tutkuyla sarılıyor! Üstelik, fiziken sağlam insanlara mânen “YAŞAM GÜCÜ” vermeye, herkesin derdine, sorununa koşmaya, yetmeye çalışarak...İşte büyüklük budur, onur, erdem ve Yaratan’ a sevgi budur! Veren, o canı almadıkça, yaşama tutunmayı bir sorumluluk, kendine saygı ve Yaratan’ a sevgi bildi. O’ nu tanımanın nasıl bir ayrıcalık olduğunu yitirince daha da iyi anladım ve şimdi bıraktığı “ insanlık” bayrağını O’ nun kadar olamasa da, O’ nun izinden giderek taşımaya çalışacağız; O’ nu anlayabilmiş, yaşam felsefesindeki derinliği idrak edebilmiş kardeşleri, sevenleri olarak.

Devamını Oku
Refika Doğan

Hep umudun tükendiği yerde biter ya dostluk gülü…. Tutundurur kanatan dikenleriyle yaşama… Sarsar, silkeler, akıl ve yürek dehlizlerinden kıvrılarak akan ırmaklarımızı Yunus’ ların, Pîr Sultan’ların, Hallac-ı Mansur’ ların, Nesimi’ lerle Veysel ve daha nicelerinin çağıl çağıl aktığı okyanuslara çağlatarak; en kutsal, asli görevimiz olan yaşama hakkımızı - koşullar ne / nasıl olursa olsun- elden geldiğince diri tutmamız gerektiğini haykırır en yüksek perdeden.
Bayramın son dakikalarına adım attığımız gecenin bu karanlığında, dilerim; umutlar, dilekler, özlemler aydınlık olsun; karanlıktan alabildiğince uzak…

Dostların, can’ ların mübarek Ramazan Bayramını en derin duygularımla kutluyor; saygı ve sevginin, dostluğun, paylaşımın, hoşgörü ve hakkaniyetin bir yaşam biçimine dönüşmesini… Aydınlık yarınların, umutların, özlemlerin hayâl olmayıp; köklerin, dinlerin, dillerin, kültürlerin rengârenkliğinde sağlıklı ve barışık yaşamlarla, gönüllere açılan kapılar olmasını diliyorum, bayramların.

Devamını Oku
Refika Doğan

Merhaba Saygıdeğer Dostlarım,Canlarım.,

Gitgide karmaşıklaşan ve değer aşınmasıyla insan ilişkilerini farklı boyutlara çeken... Yaşanılırlığındaki hazzı, gizemi, cıvıltı ve dostluk duygularını, dahası, insani olan her güzelliği yoz çarklarında öğüten hayatın dişlileri arasında un-ufak olmamanın yegane teminatıdır; düşünen, düşünme ve muhakeme gücüyle, düşündüğünü ifade olgunluğuna sahip İNSAN!
Benliğin karanlık kıvrımlarından çekip çıkartılan olgun insan; elbette ki yaşamdan soyutlanmış, yaşama gülümseyen uzuvlarını yitirmiş insan değil; bilâkis, yaşama daha derin ve güçlü bağlarla bağlanıp tebessüm edebilendir. Bayramlar bu nedenle vardır! yaşamın ´insani´ boyutunu öne çıkararak, insanın insana uzattığı -ya da uzatması gereken- dost elini güçlendirerek; paylaşımın o engin güzelliğinde çoğaltır, kenetler birbirine, yine insanı.
Örümcek ağı içinde oluşturduğu kozasına kendini hapsetmiş bencil bir benlik, elbette insan olmaktan uzak, zavallı ve insan görünümünde bir benliktir! Beklentileriyle, algısıyla, yaşam şekliyle... Ancak unutulmamalı ki, o da aynı Yaratan´ın yarattığı bir candır. O halde, olgun benlik; - yaşanılan çağın ve taşınılan benliğin algı sınırları içinde- bu can´ a da hayat hakkı tanıyabilen benliktir.
Bu anlayışla siz can´larımın, güzel insanlarımın ´Kurban Bayramı´ nı kutluyor; insanın insana, insanın doğaya, insanın kendisine ve insanın Yaratan´a haksızlığının, anlayışsızlığının, tahammülsüzlüğünün, saygı ve sevgiden yoksun bencilliğinin, adaletsizliğinin, dahası; vahşetinin son bulması... Sevginin, dostluğun, paylaşımın çoğaltan dünyasında; yüreklerin mutluluk ve umutla barışa, dostluğa, yaşama, HAKK´ a yürümesini diliyorum içtenlikle, (affınıza sığınarak!) bu anlamda dizelerle...

Devamını Oku
Refika Doğan

Değerli şair, Erol Duran' a dostlukla...

Küsülü gözlerinle seven yüreğine bak,
Orada gördüğündür boynunu büken zambak!
Kendi çabalarınla kendi ummanına ak,
Bedeli olacaktır akağındaki selin!

Devamını Oku
Refika Doğan

Duyarlı ve atak davranışıyla eşini yeniden yaşama döndüren O güzel insana...



O, şefkat ve merhameti özünde toplamış dürüst bir insan…

Devamını Oku
Refika Doğan

Maalesef

Ramazanda şeytanlar bağlanır doğru ama
İki ayaklılardan fırsat yok maalesef
Olup biten onca şey fakat insanlık âmâ
İz’ansız yığınlarda fesat çok maalesef

Devamını Oku
Refika Doğan

değerli kardeşim, Âşık Kazanoğlu' na...

Bir yanımda Madımak’ ın isi var,
Bir yanımda günahımla şer benim!
Bir yanımda Başbağlar’ ın yası var,
Bir yanımda baş eğdiren ar benim!

Devamını Oku