Bir merdiven aralığına açmış tezgâhını.
Üzerinde oturduğu koltuk kimbilir, şimdi emekli olmuş hangi müdürün? Dizinin ucunda bisiklet pompası. Karşısında bir tahta "oturak". Artık gelecek bir müşteri için midir, yoksa eski bir dostu, arkadaşı için mi?
Gerçi o müşteriler de pek kalmadı ya...
Dostu gelse de nelerden konuşurlar?
Mutlaka eski bayramlardan, bayram yerlerinden mi?
Merdivenin dibinde bir naylon leğende simsiyah bir su kalıntısı.
Vazodaki boynu bükük papatya: Konuş benimle
Cıgaramın dumanından dökülen kül: Konuş benimle
Dilinin sıcaklığı hâlâ dilimde duran: Konuş benimle
Kalbim çılgın kalbim sesini duyamıyorum artık: Konuş benimle
Denizin sesi ayaklarına vuruyordu
Ne zaman yüzün düşse yâdıma
bir fotoğrafta el ele tutuşmuş gibi ellerimiz
- Bu gece de yine hasretin için ağladım
25 HAZİRAN 2004 CUMA
Bu gece
ayın ışığı yatağımız
kır çiçeklerinin
yorganımız olsun
Kadın evli
parmağında yüzüğü: zamansız aşklardan
(Yalnızlığı avlusuna düşmüş utancı
hüznün kapı aralığında mı öpüşürdü)
Sesimi sesinin üstüne koyma
kara gecede, karanlıkta, acılı
yüreğimde yeşerdiyse de alevi ölümün
kan boğmadı daha korkuyu
kırılmadı kin ve öfkenin fidanı
İki elim vardı:
Birini sana bıraktım
ötesini yılların yalan aynasına
İki gözüm vardı:
İlkini sana sakladım
Sevdanın yaşını benden sorma
çünkü yanlıştır doğum tarihi
Ama kanıtlamıştır kimliğini hüznün
Yalnızlığın yaşını acıdan sorma
Allah rahmet eylesin, keşke daha önce tanısaydım seni. Şiirime çok şey kattın.