Yola çıkarken biliyordum;
Kaybettiğim fazla birşey değildi.
Yürüdüm dün gece Altınoluk'a.
Adımlayarak geçtim tüm sokaklarını
Birşey aranmazcasına.
Gittin....
Kayıverdin elimden bugün
Boğuldum İstanbul'un delhizlerinde...
İstanbul ayaklandı üstüme.
Yoldayım;
Bir minibüste;
Geldi mi sanıyorsun beklenen tren.
Geçmiyor an ve zaman artık...
Öyle bir kokuyor ki hatıralar;
İçinde buruğum.
Yağmurun bıraktığı izler var yüreğimde.
Gözümden akan yaş değil ki...
Sessizdir yüreğim şimdi.
Ve vesveseli hikayeleri babamın.
Aydınlık,karanlıkla kardeş bedenimde;
Solgun unuttuğum gençlik,
Israra yenik düşüyor düşlerde.
Ve ben böyleysem şu an,
Yeniden düşmek yollara
Karlı bir sabah seninle
Bir gazete alıp dün olmak.
Yol olmak seninle
kar olmak, karışmak beyazlara.
Ve;
Salıncağımı kurdu annem dut ağacına
Oturtmadı beni;
Umutlarımı koydu üstüne...
Öylece izledim onu
Salladı durdu
Sonra umutlarımı aldı.
Gelip gecen yıllar boyunduruk
Bir sönmüş çağ misali yaşadığı yıllar
Direniş ver yüreğinde ölüme karşı
Sıktıkca yağlı ilmek boynunu,
Bir kitap bilincinde;
ve
Kırık bir dal gibi söküp attı zaman,
Kırgınlığı rüzgarın koynuna.
Ellerimle besledim onu,
Sevmek yasası içimde kalan;
Onlarda benim gibi hüsran doludur.
Sonbahar yaprakları uçuşur rüzgarda,
Gelmiyorsun geceleri...
Hayallerimde bekliyorum kızıllığını,
Yılgınlığımı kusuyorum gecenin gündüzüne.
Yağmur yağıyor inceden sabahlarıma.
Ismarlama bir türkü söylüyor yaşam.
Sözler sendeliyor notolarda.
Dağların ses verme saatinde
Yorgundu hava,
Yükseklerden patikalara çöküyordu sis
Ve dereler buz gibi akıyordu.
Olmayacak düşler peşinde koşan
Umutsuz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!