Aya imrenen çocuk
Hep ayla ilgilenen çocuk
Koşarak ne tutacaksın
Düzde yorulan çocuk
Ay gibi düşüncelerin var
Karaya yazsan ak çıkar
Hecelerde kümelenmiş
Dağdan ulu sözlerin var
Akşamı bekleyen çocuk
Babasını gözleyen çocuk
Heves toplar sokaktan
Dağıtır bol kepçe çocuk
Yüreği pamuk çocuk
Sabahtan dalgın çocuk
Yolları ipe dizersin
Otobanda yarış var çocuk
Yorgan altından gülersin
Kardeş payı der bölersin
Büyüdükçe çekilmezsin
Küçükken sevimlisin çocuk
25.05.2012 Saat: 16.05 /Darende
Not: Antoloji.com okurlarına armağanımdır.Dumanı üstünde bir şiir..
Söz olup akıyorsam kulaklarına araftan
Nazenin çığlıklarım bilesin bundandır
Tebessümlerim hicran olup yakıyorsa
Kahkahalara sırt çevirişim bundandır
Çığlık çığlığa bir ses delerse geceyi
Sükûnete teşne vuslatım bundandır
Ağrılar beni salarsa pişmanlık ummanına
Kul olduğumu herdem anışım bundandır
Peşinde bir ömür şövalye gibi koşmuşsam
Dizimdeki amansız ağrılarım bundandır
Çöllere her gece Mecnun’u sormuşsam
şıkların gönüllü postacı oluşum bundandır
Gönlü bir mimar gibi örüyorsam lif lif
Sevdalara geceden mihman oluşum bundandır
Acıları her gece koynumda kaynatıyorsam
Hüzünlere pazar bulamayışım bundandır
Seni senden özge bir sevda ile çağırıyorsam
Tüm ayrılıklara gözyaşı döküşüm bundandır
Evlerin çatısını uçuruyorsa davetsiz fırtına
Kaldırımlarda aylak aylak gezişim bundandır
Yollar hep sana çıkıyorsa kıvrım kıvrım davetsiz
Şiir akşamlarına meftun oluşum bundandır
Rüzgârda bilinmeyen mekânlara savrulmuşsam
Harmanlarda hasat olup toplanışım bundandır
Savurgan dizelere geceden itinayla sığınmışsam
Sözlüklerin kutsal tozlarına aşinalığım bundandır
Temmuzda üşüyorsam kalabalıkların arasında sessiz
Reçeteleri gönül Lokman’ıma yazdırışım bundandır
Pencereler açılıp kapanırsa mevsimlere zamansız
Yolları hasretime adres yapışım bundandır
Sefer tası elimde daha koklamadan doyuyorsam
Ziyafet sofralarından azat edilişim bundandır
Yokuşlarda nefesim tıkanıyorsa sebepsiz
Düzlükte çoğalan sızılarımın isyanı bundandır
Hasret kapımda bir ömür azap duruyorsa
Hürriyete ezelden meftun oluşum bundandır
Aklımı Dekart’ın formüllerinde çürütmüşsem yıllarca
Gazali’nin teslimiyetine divane oluşum bundandır
Şarkılar hep ayrılıklara ağıt yakıyorsa inceden
Türküleri gönül sazımda akort edişim bundandır
Neslimi nefsimden öte düşünüyorsam her solukta
“Kökü mazide olan atiler” için yanışım bundandır
Ramazan YILDIZ
25.01.2007
Saat:10.32/Darende
Bakışı şehla
Gülüş muallâ
Adımı arşın
Yüksekten ala
Sözleri sukut
Tuttuğu yakut
Döner mestane
Fakire umut
Duruşu vakar
Kalplere akar
Manevi şifa
Ateştir yakar
Dilinde ezkar
Kazancı hep kar
Yağma malları
Pazarda satar
Elde emekler
Uzağı bekler
Herkes memnun ki
Makbul dilekler
Dertleri dinler
Sonsuz istekler
Bastonlu derviş
Sabırla bekler
Hizmet koşturur
Sel sel coşturur
Gözler görmeli
Gönlü ne hoştur
Pervane olmuş
Sararmış solmuş
Sevda sinede
Kederden yolmuş
Bir nehir çağlar
İçlidir ağlar
Uzar ufukta
Aşılmaz dağlar
Darende mamur
Gönüller samur
Rahmeti boldur
Dinmez yağmur
Şiiri derya
Sinede sevda
Alın secdede
Sırdaşı Mevla
Kalesi zengi
Bulunmaz dengi
Yürür yolda
Endamı Selvi
Öteye nazır
Huzurda hazır
Defterler almaz
Kalplere kazır
Sevgili candır
Damarda kandır
Okunur dilde
Ruha mekândır
Ramazan YILDIZ
10.02.2007
Saat:01.04/Darende
Balkon serçelerle şenliğe başlar seherden
Bir misafirlik ki kapı eşiğinde mahzun yürekler
Gelsin diye kapı açılınca destursuz erkenden
Saba sultanından ferman diye mütevekkil bekler
İkram ruhlara şifa, gönüllere hicrandır
Yürek rehin bırakılır bir tefeci vitrininde
İzzet payedir, düşer ayağa bin parça olur
Yağmalanır kıymetsizdir dervişin virdinde
Ömrünü sürersin namluya ıskalarsın dokundukça
Bir mavzer kurşunu yaralar seni geceden
Koşacağın menzil birden uzar kan soludukça
Barış çiçeğin sararır medet beklersin tek heceden
Bahar müjdeyi hanımelinin bin bir renginde sunar
Zemheride kalmışlar yabancıdır ıtır kokan yellere
Hasret bir selvinin açan ışkınında şifaya kanar
Dokundukça kanayan derde müptela ellerle
Çocuklar bahçelere ateşböceği için koşar
Bir kuzu annesiyle soluk soluğa bir menfezde
Şikâyet etmez çeker mihneti ömrünce bizar
Yutarlar dere yatağını çöl ederler bir nefeste
Gebe Atlar sabır yükü çeker haradaki kısrağına
Ucuz kahramansa çığlık atar yedi mahalleden
Doğan tay kan taşır çile yüklü sevda ırmağına
Kavline sadıktır isyan bilmez ruz-u ezelden
Med vakti, yelelerinde köpükten bir damla kan
Irmağı geçer atlar dizlerinde, vahada bir şölen
Gözünde ateşten bir kıvılcım her nereye baksan
Bir kırbaç bin menzil geçer haydi koş desen
Ey soylu atım soyun sürsün ben gezdikçe terkinde
Sen taylarına talan olan hanende sadakati talim ettir
Çatlarcasına koşarsın hep gönlümün enginlerinde
Kuruyan dudaklarımıza gelde bahar ıhlamurları tattır
Ramazan YILDIZ
22.12.2006
Saat:23.25/Darende
Bir sarmal duygu ki
İçinden geçen yollara yollar katardı
Katar olur çeker gurbete kahrın yükünü
Bir istasyonda mola verince ansızın
Eşkıyalar basardı bitkin ve donuk yüzleri
Göğüslerinde çoğaltırlar şimalin yakan sızısını
Bir ellerinde ajansları dinledikleri pilli radyo
Bir ellerinde ciğer dürümü
Afakı kaplayan dumanlarıyla
İkisinin de ittifak yapan acılarında
Aynı teşnede deler geçer bağırlarını
Bir Nuri Sesigüzel türküsü çalar kısa dalgada
“Beyaz atlı şimdi geçti buradan” diye
Yanık, içli ve dertli
Yük treni hafif kalır bu seferde
Çekilen içli nefesler
Körük olur tünelleri deler
Karanlığın sonsuza akan kıvrımlarında
Haydar paşa hiçte “hoş geldiniz” demez
Toprak kaçkını post modern sevda kullarına
Galata kulesini sırtlasalar gam yükü diye
Taşısalar da sirkeciye bir hamlede vakitsiz
Nazenin eller kavramaz
Yosun tutmuş küpeşteleri
Kaçan Eminönü vapurunda
Ablak yüzleriyle Martıları seyre dalarlar
Kaldırmalara teğet geçen sortileriyle
Hürriyete şapka çıkartan bu martılar
Havada kavis çizerler rengârenk bir boşluğa
Yaslanırlar geceden
Gagalarında ekmek parçaları taşırlar
İdama mahkûm aylak dostlarına
Görüş günü nedir beklemeden
Martılar Sultanahmet semasına uçarlarken
Kuşluk vaktinin kurşuni dehlizinde
Deniz yeni dostlarına brifing verir
Vuslatın binbir tonunda solan
Yedi rengin bitmeyen engin yolculuğunda
16.03.2006
Darende
Vitrinde sessiz duran budala
Akşamları kekre bir koku salar
Şehrin sokaklarına
Çınar yaprağında topal bir kurtçuk
Bakar mendil satan çocuğa
Satıcı kendi mendilini arka cebinden çıkarır
Sanırsınız suyunu emmiş bir göl artığı
Ağrıları zamansız gelen rüya gibi
Sevimsiz ve şımarık
Sattıkları mendilin tozunu alır
Sabit bakışlı kartal yavrusu edasıyla
Bir kadın çantasından çıkardığı parayı uzatır
Manikür kokan elleriyle
Şefkati son kullanma tarihine bir gün kala
Piyasaya sürer
Güzelliği lades kemiğinde oyalar
Bir tamirci çırağı
Zinciri kopmuş bisikletle
Sesler çıkartır yaya kaldırımında
Yetiştirmek zorunda fırından taze çıkmış gevreği
Taburede kahvaltı yapan sanayi ahalisine
Yıldız, lokma 14–15 anahtarı sayıklar çırak
Masada gevreğin susamları kadar sahicidir
Konuşulan konular
Borsa, doğrudan destek, kobilere cansuyu
İşçi alımı, sigorta primleri,
Bugünde hafta sonu yani cumartesi
Haftalık dağıtılacak
Hani en kestirmesinden bayram havası
Fırının ekmek borcu
Dayımın eczane yüzdesi
Kalırsa derbi maçının parası
Çekiç sesleri arsında kaybolur
Kesat giden işler
Şükür bugüne denir
Ellerimiz tutuyorsa
Umudumuz solmaz bu topraklarda
Ak öfkeler ak gelecek olur akar
Karşı kaldırımın ortasında
Beş kişinin can verdiği 63 model
Hurda şavrole
Yan komşuda sabırsız bekler
Direksiyonda bir damla kan lekesi kalmış
Kahvaltı sonrası lif üstünde şavrole
Havai bakış kırık fardan sarkar
Tutunduğu metal kollar yorgun
Ustayla çırak göz göze gelir
Değer mi denir harcanan emekler
La havle çekilir içten hoş ve samimi
Allah yar ve yardımcımız olsun denir
Söz başında
Felaketi yüreklerinde saklarlar
Korkmazlar yaşamaktan
Ölmek kadar zor olmasa da
Ne bu felaket tellallığı
Memlekette kriz varmış
Kriz sizin kafanızda
Biraz dürüst ve içten olun
Günü kurtarmayın
Nefesiniz yetsin uzun maratona
Taşı sıkar suyunu içeriz
Başı dik çırağın ellerinde
Söylenen sözlerin hasreti yüreğinde
Kanat çırpar kartal misali
Davos’ta bir dakika
Tarihinde söylenmemiş sözler
Umut olur ekmek olur
Hafta sonuna
Hem de ilaç gibi geldi derler
Dikleşmeden dik duruş
Yüksek erdem sahibi ruhlara
Meçhul bir hat çizer
Mideye çalışan toprak seviyeli
Akıllara
Ne anlar ruhları kanatlarında büyüyen kartaldan
Onlara papağan sesleri iyi gelir
Yok, sonumuz olacakmış
Yok, bilmem ne
Bundan sonra işimiz bitikmiş
Sadece bitkin kafalar karışık
Hemen tişörtlere kazındı one minute
Sevgili işbirlikçi monşerler
Bitti dediğiniz bir devrin müjdesi değil mi?
Yüzünüz kızarmasın
Onurunuz önünüzde
Sahip çıkın hadi tüm gücünüzle
Öymen mi dediniz
Panik buyurmayınız beyler
O da adına dönecek bu çıkışla
Biraz okuması bozuk,
Biraz tecvide uzak hançereyle
Anlaşılmaz dualar edilir kalplere şifa
Ellerin karalığına inat yürek safiyeti
Siner sanayinin gürültüsü üstüne
Yaşanan şu an kadar kısa hayat kokusu
İşte size gevreğin çıtırında sunulan
Küçük hayatların büyük hikâyesi
Memleketim mukaddimem
Mukadderse bu söz
Daha söze girmedim
Hecelerim hakikatın nazik
Naif yüzünü
Ekranların çekik gözlü sunucusu kız
Haber sonrası rimellerini siler
Vizyona giren filmi kaçırmak istemez
Uzatmalı sevgilisiyle
Caddeye çıkar
Trafik akar delice
Filmin yarısında çıkar dışarı
Eve dönecek erkence
Sarmadı sahici bulmadı bu filmi
Seven ya kavuşur ya ölür adam gibi
Aşkı uğruna
Aşk olmayınca ölmek de para etmiyor
Bu filimde esas oğlan kayboldu ortalıktan
Rol gereği
Marketin çırağı
Kızı oyaladı durdu film boyunca
Evlendi mi meçhul
Bir karışık kare koymuş rejisör
Filmin sonu gelmedi
Saniyede akşam olduğunda
Kapanan dükkânlara inat
22:37 /14.03.2009
DARENDE
Bilinmez gerçek orta yerde saklı
Hayatın bedeli var acı tatlı
Yalan tek direk maymuna bal tatlı
Bölünmez gerçek orta yerde saklı
Gerisi masal ileri doğan güneş
Hak yoldayız burası her şeye eş
Sonsuzda güzellik hey yalancı keş
Gerisi masal ileri doğan güneş
Maksat insandır gerisi eti
Çıkarsın sahneye ver (de) diyeti
Soy at sana zül gelen etiketi
Maksat insandır gerisi eti
Ramazan YILDIZ
04/05/1983
Saat:09.30
Kahramanmaraş
Zarafet timsalisin, sevgiye muhtaçsın
Ceylan huylusun, koşturmaktan haz duyarsın
Bu kadar cevre ne hacet, başıma taçsın
Hınçla bilenmiş sevgin, ömre bedel adın
Merkezden geçer ölümsüzlük ruh teğetin
Kanca takmış çeker sonsuza bu hasretin
Madden kaç para bir abide olmalısın
Sırma ipekle sonsuza dokunsun adın
Başlasın hazırlık, memursun gönlü fethe
Kurup merdiveni, eriştir en yükseğe
Sana ötelerden müjde, kulak ver sese
Aşılmaz ufuksun, yol ver şu atlı geçe.
Ramazan YILDIZ
01.06.1983/ Saat 11.26
Kahramanmaraş
Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum
Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum
Kollarım kaldırmaz eflatun renkli geceleri
İnlediğim nameler yarama merhem taşır senden
Sense hoyrat bakışlarınla tenime zıpkın olursun
Küllerimi savur yak da çırağınlar malikânesinde
Bir düş kadar gerçek, bir gün kadar yalanlarla
Söz olup yüreğime taşı ebu kubeys dağını
Bedenimi kelimeler işgalindeki ülkene mekân tut
Esirin olsam ne çıkar, zindanlar, perçinlemez beni
Yol olur, yok olur aydınlığa koşar kanatlarım
Birde sözün hışmı yaralar beyaz tenimi zamansız
Nadan yüreklerden arta kalan ziyafet sofralarında
Bilmen yetmez seni akşam kelimelerde savurduğum
Niçe’nin benliğine, budanın sonsuz nirvanasına
Ölmezsem ölürüm yürek paralayan çocuğun çığlığında
Akrepse geceden koyunuma mihman olur serazat
Rüzgâr saçlarımı savurur sana ya leyl nidasıyla
Gözlerimi çağın damarlarına uzatırım bir çocuk safiyetiyle
Ellerimi kelepçeler sarar, pişmanlık ülkesinin zindanından
Bir yıl olur, bakışlarına meftun, bir gün olur sözüne sadık
Dualar sanki kanat açar melekut alemine
Rüzgârı o an, teşne yüzlere melal savururum
Yürek dayanmaz, kanat kırılır sidre de mola alınca
Küllerim savursan, yakmaz sözlerin kadar hasret bedenimi
Eşikte bekler, ram olurum “bizim yunus mu? ” haberine
Sabrı biler sararım aşina yüreklere sessiz gecelerde
Seni sende yaşarken, sensizlik ülkesine sürgün olurum
Birde haberin gelmez mi, adımı unutup, adres sorduğun postacılardan
24.06.2006
Ramazan YILDIZ
Saat:19.29/Darende
Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum
Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum
Kollarım kaldırmaz eflatun renkli geceleri
İnlediğim nameler yarama merhem taşır senden
Sense hoyrat bakışlarınla tenime zıpkın olursun
Küllerimi savur yak da çırağınlar malikânesinde
Bir düş kadar gerçek, bir gün kadar yalanlarla
Söz olup yüreğime taşı ebu kubeys dağını
Bedenimi kelimeler işgalindeki ülkene mekân tut
Esirin olsam ne çıkar, zindanlar, perçinlemez beni
Yol olur, yok olur aydınlığa koşar kanatlarım
Birde sözün hışmı yaralar beyaz tenimi zamansız
Nadan yüreklerden arta kalan ziyafet sofralarında
Bilmen yetmez seni akşam kelimelerde savurduğum
Niçe’nin benliğine, budanın sonsuz nirvanasına
Ölmezsem ölürüm yürek paralayan çocuğun çığlığında
Akrepse geceden koyunuma mihman olur serazat
Rüzgâr saçlarımı savurur sana ya leyl nidasıyla
Gözlerimi çağın damarlarına uzatırım bir çocuk safiyetiyle
Ellerimi kelepçeler sarar, pişmanlık ülkesinin zindanından
Bir yıl olur, bakışlarına meftun, bir gün olur sözüne sadık
Dualar sanki kanat açar melekut alemine
Rüzgârı o an, teşne yüzlere melal savururum
Yürek dayanmaz, kanat kırılır sidre de mola alınca
Küllerim savursan, yakmaz sözlerin kadar hasret bedenimi
Eşikte bekler, ram olurum “bizim yunus mu? ” haberine
Sabrı biler sararım aşina yüreklere sessiz gecelerde
Seni sende yaşarken, sensizlik ülkesine sürgün olurum
Birde haberin gelmez mi, adımı unutup, adres sorduğun postacılardan
24.06.2006
Ramazan YILDIZ
Saat:19.29/Darende
Saçları bahar kokulu,
Ey bahtı açık güzel.
Mahreminde saklı,
Bir küçük iltifat.
Sokaklarında gezinirsin her akşam,
Mağrur ve mesrur bakışlarla,
Şefkatin ıslak buğusunda,
Bitap düşene kadar..
Eğilirsen; zaman durur,
Koşarsan; feryat çatlar,
Zamanın şah-ı merdan yeleli,
Soylu soluklarında.
Dur ki, öpeyim seni,
Çağa meydan okuyan,
Muntazır bakışlarından.
Günahını dahi, emanet bil,
Verme namerde.
Ötelere hasret koşar,
Yağız atların.
Haralarda saklı bir fecirdir, şimdi zaman.
Vakt-i seher, vakt-i felah dervişin soluğunda,
Buyur et, girsin;
Dünyanın altın tasmalı sofalarına.
Sevgin, engin buğulu bir deniz,
Sefer var dersin ötelere.
Haydi düş peşime, sahraların yitik çocuğu,
Seni bilirim;
Terkimde yelelerimden,
Bir tutam umut gibisin.
Gelmezsen, boş hayalin süsler rotamı,
Taze açmış bir gelincik gibi..
Her akşam avuçlarımda,
Bir mızrak boyu uzanırsın.
Rüzgâr dağıtır saçlarını,
Hazreti yakub kokusunda.
Selamın yetmez, bad-ı saba sultanına,
Kendi gelsin der,
Pusulalarsa, yırtık ve okunaksız.
Mutlak hâkim rabbim,
Tüm zamanlara kefil, amansız..
Masumiyetlerin, muazzez koynundan,
Çık erkenden,
Çöllerin alacakaranlığına.
Bir nefesin uyandırır, bahiranın rüyasını,
Zamanı; sahibine bırak,
Sen diyar-ı gurbette,
Bestele ölümsüzlük şarkısını.
Yolcu yolunda gerek, eyleme beni.
Çocukların, düş kurdukları zamanlarda,
Bir atımlık, hicran topla gel,
Çığlığın sessiz diyarlarından.
Sense, hala tereddütlü bakışlarda gezinirsin,
Nazenin edalarsa, ılgıt ılgıt,
Katran katar geceme.
RAMAZAN YILDIZ
(18.03.2006-SAAT=11.27)
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!