Ramazan Yıldız Şiirleri - Şair Ramazan Y ...

Ramazan Yıldız

Aya imrenen çocuk Hep ayla ilgilenen çocuk Koşarak ne tutacaksın Düzde yorulan çocuk Ay gibi düşüncelerin var Karaya yazsan ak çıkar Hecelerde kümelenmiş Dağdan ulu sözlerin var Akşamı bekleyen çocuk Babasını gözleyen çocuk Heves toplar sokaktan Dağıtır bol kepçe çocuk Yüreği pamuk çocuk Sabahtan dalgın çocuk Yolları ipe dizersin Otobanda yarış var çocuk Yorgan altından gülersin Kardeş payı der bölersin Büyüdükçe çekilmezsin Küçükken sevimlisin çocuk 25.05.2012 Saat: 16.05 /Darende Not: Antoloji.com okurlarına armağanımdır.Dumanı üstünde bir şiir..

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Söz olup akıyorsam kulaklarına araftan Nazenin çığlıklarım bilesin bundandır Tebessümlerim hicran olup yakıyorsa Kahkahalara sırt çevirişim bundandır Çığlık çığlığa bir ses delerse geceyi Sükûnete teşne vuslatım bundandır Ağrılar beni salarsa pişmanlık ummanına Kul olduğumu herdem anışım bundandır Peşinde bir ömür şövalye gibi koşmuşsam Dizimdeki amansız ağrılarım bundandır Çöllere her gece Mecnun’u sormuşsam şıkların gönüllü postacı oluşum bundandır Gönlü bir mimar gibi örüyorsam lif lif Sevdalara geceden mihman oluşum bundandır Acıları her gece koynumda kaynatıyorsam Hüzünlere pazar bulamayışım bundandır Seni senden özge bir sevda ile çağırıyorsam Tüm ayrılıklara gözyaşı döküşüm bundandır Evlerin çatısını uçuruyorsa davetsiz fırtına Kaldırımlarda aylak aylak gezişim bundandır Yollar hep sana çıkıyorsa kıvrım kıvrım davetsiz Şiir akşamlarına meftun oluşum bundandır Rüzgârda bilinmeyen mekânlara savrulmuşsam Harmanlarda hasat olup toplanışım bundandır Savurgan dizelere geceden itinayla sığınmışsam Sözlüklerin kutsal tozlarına aşinalığım bundandır Temmuzda üşüyorsam kalabalıkların arasında sessiz Reçeteleri gönül Lokman’ıma yazdırışım bundandır Pencereler açılıp kapanırsa mevsimlere zamansız Yolları hasretime adres yapışım bundandır Sefer tası elimde daha koklamadan doyuyorsam Ziyafet sofralarından azat edilişim bundandır Yokuşlarda nefesim tıkanıyorsa sebepsiz Düzlükte çoğalan sızılarımın isyanı bundandır Hasret kapımda bir ömür azap duruyorsa Hürriyete ezelden meftun oluşum bundandır Aklımı Dekart’ın formüllerinde çürütmüşsem yıllarca Gazali’nin teslimiyetine divane oluşum bundandır Şarkılar hep ayrılıklara ağıt yakıyorsa inceden Türküleri gönül sazımda akort edişim bundandır Neslimi nefsimden öte düşünüyorsam her solukta “Kökü mazide olan atiler” için yanışım bundandır Ramazan YILDIZ 25.01.2007 Saat:10.32/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Bakışı şehla Gülüş muallâ Adımı arşın Yüksekten ala Sözleri sukut Tuttuğu yakut Döner mestane Fakire umut Duruşu vakar Kalplere akar Manevi şifa Ateştir yakar Dilinde ezkar Kazancı hep kar Yağma malları Pazarda satar Elde emekler Uzağı bekler Herkes memnun ki Makbul dilekler Dertleri dinler Sonsuz istekler Bastonlu derviş Sabırla bekler Hizmet koşturur Sel sel coşturur Gözler görmeli Gönlü ne hoştur Pervane olmuş Sararmış solmuş Sevda sinede Kederden yolmuş Bir nehir çağlar İçlidir ağlar Uzar ufukta Aşılmaz dağlar Darende mamur Gönüller samur Rahmeti boldur Dinmez yağmur Şiiri derya Sinede sevda Alın secdede Sırdaşı Mevla Kalesi zengi Bulunmaz dengi Yürür yolda Endamı Selvi Öteye nazır Huzurda hazır Defterler almaz Kalplere kazır Sevgili candır Damarda kandır Okunur dilde Ruha mekândır Ramazan YILDIZ 10.02.2007 Saat:01.04/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Balkon serçelerle şenliğe başlar seherden Bir misafirlik ki kapı eşiğinde mahzun yürekler Gelsin diye kapı açılınca destursuz erkenden Saba sultanından ferman diye mütevekkil bekler İkram ruhlara şifa, gönüllere hicrandır Yürek rehin bırakılır bir tefeci vitrininde İzzet payedir, düşer ayağa bin parça olur Yağmalanır kıymetsizdir dervişin virdinde Ömrünü sürersin namluya ıskalarsın dokundukça Bir mavzer kurşunu yaralar seni geceden Koşacağın menzil birden uzar kan soludukça Barış çiçeğin sararır medet beklersin tek heceden Bahar müjdeyi hanımelinin bin bir renginde sunar Zemheride kalmışlar yabancıdır ıtır kokan yellere Hasret bir selvinin açan ışkınında şifaya kanar Dokundukça kanayan derde müptela ellerle Çocuklar bahçelere ateşböceği için koşar Bir kuzu annesiyle soluk soluğa bir menfezde Şikâyet etmez çeker mihneti ömrünce bizar Yutarlar dere yatağını çöl ederler bir nefeste Gebe Atlar sabır yükü çeker haradaki kısrağına Ucuz kahramansa çığlık atar yedi mahalleden Doğan tay kan taşır çile yüklü sevda ırmağına Kavline sadıktır isyan bilmez ruz-u ezelden Med vakti, yelelerinde köpükten bir damla kan Irmağı geçer atlar dizlerinde, vahada bir şölen Gözünde ateşten bir kıvılcım her nereye baksan Bir kırbaç bin menzil geçer haydi koş desen Ey soylu atım soyun sürsün ben gezdikçe terkinde Sen taylarına talan olan hanende sadakati talim ettir Çatlarcasına koşarsın hep gönlümün enginlerinde Kuruyan dudaklarımıza gelde bahar ıhlamurları tattır Ramazan YILDIZ 22.12.2006 Saat:23.25/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Bir sarmal duygu ki İçinden geçen yollara yollar katardı Katar olur çeker gurbete kahrın yükünü Bir istasyonda mola verince ansızın Eşkıyalar basardı bitkin ve donuk yüzleri Göğüslerinde çoğaltırlar şimalin yakan sızısını Bir ellerinde ajansları dinledikleri pilli radyo Bir ellerinde ciğer dürümü Afakı kaplayan dumanlarıyla İkisinin de ittifak yapan acılarında Aynı teşnede deler geçer bağırlarını Bir Nuri Sesigüzel türküsü çalar kısa dalgada “Beyaz atlı şimdi geçti buradan” diye Yanık, içli ve dertli Yük treni hafif kalır bu seferde Çekilen içli nefesler Körük olur tünelleri deler Karanlığın sonsuza akan kıvrımlarında Haydar paşa hiçte “hoş geldiniz” demez Toprak kaçkını post modern sevda kullarına Galata kulesini sırtlasalar gam yükü diye Taşısalar da sirkeciye bir hamlede vakitsiz Nazenin eller kavramaz Yosun tutmuş küpeşteleri Kaçan Eminönü vapurunda Ablak yüzleriyle Martıları seyre dalarlar Kaldırmalara teğet geçen sortileriyle Hürriyete şapka çıkartan bu martılar Havada kavis çizerler rengârenk bir boşluğa Yaslanırlar geceden Gagalarında ekmek parçaları taşırlar İdama mahkûm aylak dostlarına Görüş günü nedir beklemeden Martılar Sultanahmet semasına uçarlarken Kuşluk vaktinin kurşuni dehlizinde Deniz yeni dostlarına brifing verir Vuslatın binbir tonunda solan Yedi rengin bitmeyen engin yolculuğunda 16.03.2006 Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Vitrinde sessiz duran budala Akşamları kekre bir koku salar Şehrin sokaklarına Çınar yaprağında topal bir kurtçuk Bakar mendil satan çocuğa Satıcı kendi mendilini arka cebinden çıkarır Sanırsınız suyunu emmiş bir göl artığı Ağrıları zamansız gelen rüya gibi Sevimsiz ve şımarık Sattıkları mendilin tozunu alır Sabit bakışlı kartal yavrusu edasıyla Bir kadın çantasından çıkardığı parayı uzatır Manikür kokan elleriyle Şefkati son kullanma tarihine bir gün kala Piyasaya sürer Güzelliği lades kemiğinde oyalar Bir tamirci çırağı Zinciri kopmuş bisikletle Sesler çıkartır yaya kaldırımında Yetiştirmek zorunda fırından taze çıkmış gevreği Taburede kahvaltı yapan sanayi ahalisine Yıldız, lokma 14–15 anahtarı sayıklar çırak Masada gevreğin susamları kadar sahicidir Konuşulan konular Borsa, doğrudan destek, kobilere cansuyu İşçi alımı, sigorta primleri, Bugünde hafta sonu yani cumartesi Haftalık dağıtılacak Hani en kestirmesinden bayram havası Fırının ekmek borcu Dayımın eczane yüzdesi Kalırsa derbi maçının parası Çekiç sesleri arsında kaybolur Kesat giden işler Şükür bugüne denir Ellerimiz tutuyorsa Umudumuz solmaz bu topraklarda Ak öfkeler ak gelecek olur akar Karşı kaldırımın ortasında Beş kişinin can verdiği 63 model Hurda şavrole Yan komşuda sabırsız bekler Direksiyonda bir damla kan lekesi kalmış Kahvaltı sonrası lif üstünde şavrole Havai bakış kırık fardan sarkar Tutunduğu metal kollar yorgun Ustayla çırak göz göze gelir Değer mi denir harcanan emekler La havle çekilir içten hoş ve samimi Allah yar ve yardımcımız olsun denir Söz başında Felaketi yüreklerinde saklarlar Korkmazlar yaşamaktan Ölmek kadar zor olmasa da Ne bu felaket tellallığı Memlekette kriz varmış Kriz sizin kafanızda Biraz dürüst ve içten olun Günü kurtarmayın Nefesiniz yetsin uzun maratona Taşı sıkar suyunu içeriz Başı dik çırağın ellerinde Söylenen sözlerin hasreti yüreğinde Kanat çırpar kartal misali Davos’ta bir dakika Tarihinde söylenmemiş sözler Umut olur ekmek olur Hafta sonuna Hem de ilaç gibi geldi derler Dikleşmeden dik duruş Yüksek erdem sahibi ruhlara Meçhul bir hat çizer Mideye çalışan toprak seviyeli Akıllara Ne anlar ruhları kanatlarında büyüyen kartaldan Onlara papağan sesleri iyi gelir Yok, sonumuz olacakmış Yok, bilmem ne Bundan sonra işimiz bitikmiş Sadece bitkin kafalar karışık Hemen tişörtlere kazındı one minute Sevgili işbirlikçi monşerler Bitti dediğiniz bir devrin müjdesi değil mi? Yüzünüz kızarmasın Onurunuz önünüzde Sahip çıkın hadi tüm gücünüzle Öymen mi dediniz Panik buyurmayınız beyler O da adına dönecek bu çıkışla Biraz okuması bozuk, Biraz tecvide uzak hançereyle Anlaşılmaz dualar edilir kalplere şifa Ellerin karalığına inat yürek safiyeti Siner sanayinin gürültüsü üstüne Yaşanan şu an kadar kısa hayat kokusu İşte size gevreğin çıtırında sunulan Küçük hayatların büyük hikâyesi Memleketim mukaddimem Mukadderse bu söz Daha söze girmedim Hecelerim hakikatın nazik Naif yüzünü Ekranların çekik gözlü sunucusu kız Haber sonrası rimellerini siler Vizyona giren filmi kaçırmak istemez Uzatmalı sevgilisiyle Caddeye çıkar Trafik akar delice Filmin yarısında çıkar dışarı Eve dönecek erkence Sarmadı sahici bulmadı bu filmi Seven ya kavuşur ya ölür adam gibi Aşkı uğruna Aşk olmayınca ölmek de para etmiyor Bu filimde esas oğlan kayboldu ortalıktan Rol gereği Marketin çırağı Kızı oyaladı durdu film boyunca Evlendi mi meçhul Bir karışık kare koymuş rejisör Filmin sonu gelmedi Saniyede akşam olduğunda Kapanan dükkânlara inat 22:37 /14.03.2009 DARENDE

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Bilinmez gerçek orta yerde saklı Hayatın bedeli var acı tatlı Yalan tek direk maymuna bal tatlı Bölünmez gerçek orta yerde saklı Gerisi masal ileri doğan güneş Hak yoldayız burası her şeye eş Sonsuzda güzellik hey yalancı keş Gerisi masal ileri doğan güneş Maksat insandır gerisi eti Çıkarsın sahneye ver (de) diyeti Soy at sana zül gelen etiketi Maksat insandır gerisi eti Ramazan YILDIZ 04/05/1983 Saat:09.30 Kahramanmaraş

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Zarafet timsalisin, sevgiye muhtaçsın Ceylan huylusun, koşturmaktan haz duyarsın Bu kadar cevre ne hacet, başıma taçsın Hınçla bilenmiş sevgin, ömre bedel adın Merkezden geçer ölümsüzlük ruh teğetin Kanca takmış çeker sonsuza bu hasretin Madden kaç para bir abide olmalısın Sırma ipekle sonsuza dokunsun adın Başlasın hazırlık, memursun gönlü fethe Kurup merdiveni, eriştir en yükseğe Sana ötelerden müjde, kulak ver sese Aşılmaz ufuksun, yol ver şu atlı geçe. Ramazan YILDIZ 01.06.1983/ Saat 11.26 Kahramanmaraş

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum Kollarım kaldırmaz eflatun renkli geceleri İnlediğim nameler yarama merhem taşır senden Sense hoyrat bakışlarınla tenime zıpkın olursun Küllerimi savur yak da çırağınlar malikânesinde Bir düş kadar gerçek, bir gün kadar yalanlarla Söz olup yüreğime taşı ebu kubeys dağını Bedenimi kelimeler işgalindeki ülkene mekân tut Esirin olsam ne çıkar, zindanlar, perçinlemez beni Yol olur, yok olur aydınlığa koşar kanatlarım Birde sözün hışmı yaralar beyaz tenimi zamansız Nadan yüreklerden arta kalan ziyafet sofralarında Bilmen yetmez seni akşam kelimelerde savurduğum Niçe’nin benliğine, budanın sonsuz nirvanasına Ölmezsem ölürüm yürek paralayan çocuğun çığlığında Akrepse geceden koyunuma mihman olur serazat Rüzgâr saçlarımı savurur sana ya leyl nidasıyla Gözlerimi çağın damarlarına uzatırım bir çocuk safiyetiyle Ellerimi kelepçeler sarar, pişmanlık ülkesinin zindanından Bir yıl olur, bakışlarına meftun, bir gün olur sözüne sadık Dualar sanki kanat açar melekut alemine Rüzgârı o an, teşne yüzlere melal savururum Yürek dayanmaz, kanat kırılır sidre de mola alınca Küllerim savursan, yakmaz sözlerin kadar hasret bedenimi Eşikte bekler, ram olurum “bizim yunus mu? ” haberine Sabrı biler sararım aşina yüreklere sessiz gecelerde Seni sende yaşarken, sensizlik ülkesine sürgün olurum Birde haberin gelmez mi, adımı unutup, adres sorduğun postacılardan 24.06.2006 Ramazan YILDIZ Saat:19.29/Darende Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum Geleceğe inen basamakların gövdesinden tutundum Kollarım kaldırmaz eflatun renkli geceleri İnlediğim nameler yarama merhem taşır senden Sense hoyrat bakışlarınla tenime zıpkın olursun Küllerimi savur yak da çırağınlar malikânesinde Bir düş kadar gerçek, bir gün kadar yalanlarla Söz olup yüreğime taşı ebu kubeys dağını Bedenimi kelimeler işgalindeki ülkene mekân tut Esirin olsam ne çıkar, zindanlar, perçinlemez beni Yol olur, yok olur aydınlığa koşar kanatlarım Birde sözün hışmı yaralar beyaz tenimi zamansız Nadan yüreklerden arta kalan ziyafet sofralarında Bilmen yetmez seni akşam kelimelerde savurduğum Niçe’nin benliğine, budanın sonsuz nirvanasına Ölmezsem ölürüm yürek paralayan çocuğun çığlığında Akrepse geceden koyunuma mihman olur serazat Rüzgâr saçlarımı savurur sana ya leyl nidasıyla Gözlerimi çağın damarlarına uzatırım bir çocuk safiyetiyle Ellerimi kelepçeler sarar, pişmanlık ülkesinin zindanından Bir yıl olur, bakışlarına meftun, bir gün olur sözüne sadık Dualar sanki kanat açar melekut alemine Rüzgârı o an, teşne yüzlere melal savururum Yürek dayanmaz, kanat kırılır sidre de mola alınca Küllerim savursan, yakmaz sözlerin kadar hasret bedenimi Eşikte bekler, ram olurum “bizim yunus mu? ” haberine Sabrı biler sararım aşina yüreklere sessiz gecelerde Seni sende yaşarken, sensizlik ülkesine sürgün olurum Birde haberin gelmez mi, adımı unutup, adres sorduğun postacılardan 24.06.2006 Ramazan YILDIZ Saat:19.29/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Saçları bahar kokulu, Ey bahtı açık güzel. Mahreminde saklı, Bir küçük iltifat. Sokaklarında gezinirsin her akşam, Mağrur ve mesrur bakışlarla, Şefkatin ıslak buğusunda, Bitap düşene kadar.. Eğilirsen; zaman durur, Koşarsan; feryat çatlar, Zamanın şah-ı merdan yeleli, Soylu soluklarında. Dur ki, öpeyim seni, Çağa meydan okuyan, Muntazır bakışlarından. Günahını dahi, emanet bil, Verme namerde. Ötelere hasret koşar, Yağız atların. Haralarda saklı bir fecirdir, şimdi zaman. Vakt-i seher, vakt-i felah dervişin soluğunda, Buyur et, girsin; Dünyanın altın tasmalı sofalarına. Sevgin, engin buğulu bir deniz, Sefer var dersin ötelere. Haydi düş peşime, sahraların yitik çocuğu, Seni bilirim; Terkimde yelelerimden, Bir tutam umut gibisin. Gelmezsen, boş hayalin süsler rotamı, Taze açmış bir gelincik gibi.. Her akşam avuçlarımda, Bir mızrak boyu uzanırsın. Rüzgâr dağıtır saçlarını, Hazreti yakub kokusunda. Selamın yetmez, bad-ı saba sultanına, Kendi gelsin der, Pusulalarsa, yırtık ve okunaksız. Mutlak hâkim rabbim, Tüm zamanlara kefil, amansız.. Masumiyetlerin, muazzez koynundan, Çık erkenden, Çöllerin alacakaranlığına. Bir nefesin uyandırır, bahiranın rüyasını, Zamanı; sahibine bırak, Sen diyar-ı gurbette, Bestele ölümsüzlük şarkısını. Yolcu yolunda gerek, eyleme beni. Çocukların, düş kurdukları zamanlarda, Bir atımlık, hicran topla gel, Çığlığın sessiz diyarlarından. Sense, hala tereddütlü bakışlarda gezinirsin, Nazenin edalarsa, ılgıt ılgıt, Katran katar geceme. RAMAZAN YILDIZ (18.03.2006-SAAT=11.27)

Devamını Oku