Henüz keşfedemedim sana sunacağım yalın iltifatları
Gönül lügatinin tozlu satır aralarında boğulup kaldım
Bir ummana dalsam alacağım su kendi kapım kadar
Sonsuzluk dehlizine çekersen çapraz bir benlik çizgisi
Koşarken yaya kalırım biçare fanilerin yolunda
Önümü görmem sanki ikbal malı diye satarlar pazara
Selvi endamın yüreğime bir huzur yolu döşerken
Bir adımın beni turu sinaya taşır bin Musa nefesinde
Söze başlarken başında merhamet çiçekleri açar
Yüreğini bir nar-ı beyza aydınlığı kaplar zevalde
Zamanın zindanlarında taşlar yosun tutmuşsa eğer
Bir güvercin yuva yapar çölün paslı perçemine
Gözünü bir meczubun heybesinde sılaya salarsın
Hasreti Leyla aşkında yıkar kuş tüylü yastıklarda saklarsın
Duruşun bir Hamza heybetinde yakar çölün sıcaklığını
Yürüyüşün bir mısra olur şiirlerin şah beytinde salınır
Akşamı gün yüzüne çevirirsin sana hasret bakışlarda
Birde sözüne sadık yar bulsan alırsın bahasına bakmadan
Yürek dağlayan mekânlarda arşa gebe durur ulu sözlerin
Sıra sıra heceler gönül evine billurdan ırmaklar olur akar
Yok, olurum iğreti sevdaların yekûn tutan hesapsız satışlarında
Dirilirim sonra küçük bakiyelerin iflas eden satır aralarında ansızın
Muştumu alırım serap yüklü seherlerin alaca karanlığından
Heybemi ulu sözlerinden doldurur düşerim yollara erkenden
Yıldızları avuçlarımda gül destesi yapar sunarım bu gönül ummanına
Mavera kokusunu bir attarda yıllandırır öyle saçarım dört bir tarafa
Ramazan YILDIZ
02.11.2006
Saat:17.34/Darende
(Yaşanmış Memleket Hikâyeleri)
Şehrin ara sokaklarına akşamdan esintiler bıraktım
Rüzgâr bir hamlede deviriyor muhkem bedenimi
Çınar yapraklarını münzevi bir bakışla bahara salsam
Seninle gülen yüzüme süveyda olup çığlık atarlar
Bir yolcu geçer azığında şehrin sofraları bereketlenir
Daha küçüktüm yüreğim ellerime sığmıyordu
Çölü deve dikeniyle sek sek oynayarak geçtim
Fırtına beni savursa da gözlerim kum dolsa da
Görürüm şimdiki dostlukların müraice olduğunu
Gözlerinin bebeğine boyunca yaslansam
Uzanırım sahraya elif elif diye
Bir serinliği içimde biteviye büyütsem
Kum tanesini sürme diye çekerim
Ervahta kayıtlı olmayan tüm iğreti duruşlara
Çağın göz süzmesini iğreti bulurum
Bir mevsimlik bakışlar ödünç bende
Serapa çıplak koşar ayaklarım çölde
Bir dinginin diş ağrısı çığlıklarım
Ellerimse bir serçe kanadında emanet durur
Tüm esintiler seninle koşar şimalden bana
Bir lahza titrerim yürek yakan bakışlara
Sukutunu yüreğimde saklarım münzevice
Dünyaya nizam verenlere bir armağan olsun diye
Heceleri dilimde bir dervişe sabır azığı yapsam
Kilitli yüreklere bir müjde verir saadet devrinden
Deve yükü gam çeksem çekmem senden çektiğim cefayı
Birde savrulan sözlerimi lügatine zülal kılsan mecalsiz
Özgürlüğüm bir fermanın soğuk çehresiyle buluşur
Ne yana okunsa hasrete müebbet, isyana gün sayarım
Çölün kumdan kalesinde cellâdımın gülümsemesi
Beni şartlı salıverilen mahkûmlara köle yapar destursuz
Göğün harlı yüzü beni hep rahmet sılasına götürür
Gönül ikliminde kaybederim neyim varsa dünyalık adına
Uzanır kalemim acıya bin şerh düşer bir name içinde
Gözlerim yılkı atın terkinde geceden mahmur kalırsa
Gaflet bende burukluk, sizde yıkımları besteler hoyratça
Ramazan YILDIZ
06.12.2006
Saat:16.46/ Darende
Rüya biter hayal erişir sabaha
Sabah yorgun ve mahmur
Buselik makamındaki sesiniz
Alabildiğince hoyrat
Zindelikse teninizde sanki bir rüya
Elleriniz uzanır cama
Cam sizi gölgelerle çağırır sokağa
Sokaklarsa anlık kavganın sığınağı
Hüzne gebe melal yüzünüz
Muştuyu bekler dar bir sokakta
Yolları eklersiniz yollara
Çatılar uzansanız avucunuzda
Parmaklarınız çıtlar acının arifesinde
Yorgun düşler ise ölümsüzlük simasına
Göz kırpar melekût diyarından
Güneş sizinle koyulur yola
Saatleri bir eskicide rehin bırakırsınız
Telaştan öte, telaştan içre bir yakarıştır zamana
Sessiz adımlarınız ve kınalı bakışlarınız
Bir Zerdüşt tepenizde mumlar yakar
Ateşin söndüğü, azabın bilendiği vakitlerde
Eski bir gramofon saba makamında
Şehri meydana toplar, idama teşne alınlarıyla
Ferman padişahın, dağlar zulme gebedir
Rengi bilinmedik bir parşömen kâğıdında
Ebcet hesabıyla kahırlar toplanır üst üste
İğreti tutulan mızrak, burca yürür rüzgârla
Çocuğun çığlını ellerinizde tutarsınız
Anne çırpınır siz hakikat ile hayal salıncağında,
Doğudan batıya batıdan doğuya salınırken
Haritada başsız başsız kentler bulursunuz
Yaşanacak hayat size bakar mahzun ve mükedder
Rüyada dönmektesiniz hafakanlara inat
Hakikat ise bir çocuğun çığlığında rehin
Akıp gider sava gölü boz bulanık
Nemrutlarsa heykel yontar çağın perçemine
08.06.2006
Ramazan YILDIZ/Darende
(Saat:01.41)
Çağla ırmak yolunu bulunca
Az gidersen çatlarsın
Çok gidersen çoğalırsın
Zamana mefluç bakışlarda
Yaban gülleri kekre kokar
Arşı tutar perçemli bakışların
Selam da verme geç
Geçidin dar olmasın aman
Ağrılar konsun bedenime
Zarif yürekler toplanmaz
Yaban ellerde emanettir aşkın
Işkın süren dallarında filizlenir yüreğin
Tövbeyi katrene kardeş kıl
Ellerini göğe mahmuzlar bir at
Sevince selamet bulur okkalı sorular
Sevmezse nasibince koşar çölde
Meçhulleri aşarsın akşamdan
Bildiklerini ebcet hesabıyla tut aklında
Yüreğini ebemkuşağına ayna yap
Kirlenen çağı temizle narin yatağında
Bir vadide mola alırsın aceleden
Deniz sesini duyurur uğultularla
Suyunu damla damla akıt akşamdan
Göğün mihrine hicap duyan sevenlere
12.03.2009
16:23
Selam var gümrah bakışlı dağlardan
Esen yeli hoyratça anar giderim
Yollar devinim içinde zıplar ruhuma
Bir su misali azar azar akar giderim
Çöl susuz, kurak mı kurak yaz
Akmadan bir damla gözümden yaş
Düze hasretken bir de olurum yokuşa yoldaş
Hicran dolu seslere ince ince yanar giderim
Eski esvaplar ruhumda kambur
Ellerimde büyüyen uslu çocuk bahtına nazır
Bir haber ki yollanmadan siteme hazır
Yanık uçlu mektupları yazar yazar giderim
Sözlerimi çığlık zerafetinde çeşmi leyleya salsam
Sendeleyen vücudumla hep firkat limanında kalsam
Rıhtıma hasret taka gıcırtısında hülyalara dalsam
Boğuştuğum dalgaları bir bir aşar giderim
Ölümü sırlarıma menfez yapıp soludukça baharı
Korkular yaman bir çelişki olur örümcek gözlerimde
Hançeremde sendeleyen sarhoş hevesimle
Yüreğini kullara soranlara bakar bakar giderim
Çocuk ellerinde oyuncak rüyalarım var
Sihirli sesleri semada salıncak yapar ağlarım
Gaflet otağına sokuldukça azgın yaralarım
Azı çoğa, açı toka katar katar giderim
Mağrur bakışlı gözler çaresiz
Bir nefesi katık yapar kehribar yanaklı kuşlara
Kan gölü meçhul duvar salındıkça seherde
Tüm menkulleri bu pazarda satar satar giderim
Bir güne uyandığım ki kavgalar kekre, dostluklar yalın
Kumaş vucuda dar gelir kesemez makas kalın mı kalın
İhanet çemberi sarmış akşamdan sabaha her yanım
Tuzu kanayan yarama basar basar giderim
Yol yorgun, yolcu yorgun daha ilk seferde
Acı ızdırap bol kepçe ağyarın dilinde
Akşamdan bayat düşünceler büyüdükçe yürekte
Fiyakalı sözleri mana teknesine atar atar giderim
21.05.2012-Darende
Saat: 10.16
Gözlerin büyülü rüyanın anaforunda
Peri masalı zamanın tiktakları
Ölmek arzusu içimde karıncalanır
Seher yelinin engin nağmesiyle
Yolculuk çeker beni ağır aksak
Savaş alanlarına
Bir vahşetten arta kalanlar
Dokunur ense kökünü soğuk soğuk
Yüreğim yağmalanmış bu diyara
Kin ve öfkeyle gelir kurulur
Çocuklar sabah sütünü kan renginde içerler
Okul yolu mayınla döşenmiştir
Kalemler mitralyöz dehşetinde
Kurşunlar bir bir düşer ak sayfalara
Eller zamanın nabzında kurtuluşun bestesini çalar
Analar ak öfke kesilir
Cepheden gelen erlerin soğuk mektuplarında
Sevdalar hafif hafif canlanır
Doğan güneşin koyununda
Genç kızlar su taşır ölü erlerine
Toprak yerine kırık kalplere gömülür şehitler
Kanlı elbiseler oyalı mendille saklanır
Yastık altlarında
Çocuklar bayram yeri diye
Savaş meydanlarında gezdirilir
Hayaller kurulu sofra başlarında
Yaşanmamış aşkın hatırasına
Çınlar kulaklarda ezanla müjde
Kollar sıvanır huzura ve cihada
Bir çift güvercin semada
Kanat çırpar vakte soyunmak için
Alınlarsa bıçak yarasıdır
Yorgun çağa.
Ramazan YILDIZ 30.04.1988 /İzmir
Çalıdan başı çıksa
Haki tüylü tavşanın
Fani bakışlarım tüfeğin horozunda
Bir lahza emanet dursun derim
Masumiyetinde bir eliflik hüznü çoğaltsam
Can havliyle uzanır ellerim
Yuvada oynaşan yavrulara
Gözlerim görmez olur
Şefkat pınarlarını
Günah ırmağına koşar
Paytak ayaklarım
Doludizgin
Avcıdır benim adım
Baba mesleği kalmış bana
Zebunu olduğum bitmez arzuların
Bir atımlık avcısı olsaydım
Böyle fanilere
Korku salmazdım
Bir ermişe yoldaş olmadan
Çok önce
Koştum dere tepe
Düz oldu yokuşlar bana
Bir kuş kanat çırpsa
Haydi, düş peşime dercesine
Altı aylık yolları bir adımda alırdım
Derman kalmayan dizlerimle
Avcıydım avlandım
Hırs mazgallarından
Bir kelepçe taktı boynuma
Yedi süvarili dik başlı atım
Durmak bilmeyen
Koşu yollarında
Bilseydim avlanmanın
Gaflet soluyan yedi renginde
Günah biriktirmenin tarifsiz ızdırabıyla
Esaretini sayardım
Gönül zindanında her gece
Sonra solmadan açardım
Gülşenin subh-u mesa bahçesinde
Yediveren gül misali
Dağları bir basamak gibi çıkardım
Engin denizlere bir filika olur kollarım
Ram olduğum dalgalar
Kement atardı geceye
Mimoza alır beni yüreğinde
Büyütürdü sere serpe
Şehrin parklarında kaybolmuş
Bir çocuk düşe kalka gelirdi bana
Umudu ödünç aldığı
Masal kahramanlarından habersiz
Geceyi gözyaşımın tekin olmayan
Yorgun kollarında geçirirdi
Bir mevsimlik bahar muştusuyla Ramazan YILDIZ
17.12.2006
Saat:22.43/Darende
İdrakim zeval bulur gün batımı ufuklarda
Hayallerimin kırılır kanadı kalır bir anaforda
Sular serazaed akar nehre baygın akşamdan
Bilirim meçhulün bir mızrak yükseldiğini anılarda
Bir çocuk göz bebeklerinde Gazze’ye su taşır
Durmaz omuzlarda mavzer yarası keskin bir taştır
Akan kan huzmesi sessizce dolar içime
Çöle vaha olur yürek çeşmesinde çoğalır taşar
Bir kelebek kanatlarını yalar geceden efsunlu dudaklarıyla
Çare değil ölümsüzlüğe katran karası göz bebeklerin
Yolları tutan toz bulutu selam verir münzevi kadına
Salıncakta ağlayan çocuk bir mermiye kazır üç harfli adını
Gül açar, rüzgar solar soğuk mevsimler geçidi yasta
Bir bakış çağın ardında çoğalır ovaya muntazır
Ölüm derman mı ağır sözlerine bir şifa olur bir hasta
Sefer başlar mevsimler boyu gönül bir hecede hazır
12.03.2009
09.00
Akıl küçük fıçı, boyuna dar enine de bol
Özlem yükü acımasız dayanmaz ayak ve kol
Hayalimde efsaneleşiyor canım İstanbul
Cumbalarda “katibim” nağmesi coşkulu
Çepeçevre dorukta zevk,çamlıca yolu
Küçüldü havsalam almıyor İstanbul’u
Başı önünde nurdan abide heykeli
Akıl almıyor hissiyat bu manzarada deli
İstanbul erişilmez ufuk eser yeli
Yok ki içinde ola sevgide gaddar kul
Yol yön O’nda sonsuz felsefe” ya ol ya öl”
Dün bugün remizleşmiş kafalarda İstanbul
Ramazan YILDIZ 06/05/1983
Saat:09.30/Kahramanmaraş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!