Bir rahmet muştusu, bir gurbet türküsü bizimkisi
Mallar yağma edilmeden gönül ülkesi kurulmaz
Dilekler makam atlayıp ulaşırsa yaratana
Son istek bir parşömen kâğıdında karalanmaz
Felaket fukara gönüllere çadır açarsa
Lokman nefesinden azade yaralar bir bir sarılmaz
Sitem size bir ulak gibi yetişirse vadide
Sormadık sorulara, cevap bulunmadan varılmaz
Kulağında çınlarsa bir ses, ötelere teşne
Serazat bu kuytuda artık hiç durulmaz
Bulunmuşsa köhne duygulara gebe adresler
Zarfın kapağı açılmadan ilk adrese iade olunmaz
Çığlık size sukutu davet ediyorsa çalakalem
Bir ermişe ram olmadan ölümsüz şiir yazılmaz
Yazılırsa Ferhat ile şirin lebi deryada
Aslıya sorulmadan kerem kanı dosta varılmaz
Hasret bir tufan olup esiyorsa gönüllerde
Sevdaya kul köle olunmadan durulmaz
Asude bir yolda salınırken hayat sandalınız
Himmet almadan, aşina güzellere hayran kalınmaz
Dünyayı bir pula satanlara baha sormadan
Karun hazineleri haraç mezat bu pazarda satılmaz
Ramazan YILDIZ
12.06.2006 (Saat:21.58) Darende
Hayvanlar bir nefeste
Kulaklar kutsal seste
Fakirin yüzü güler
Bayram müjdesi delik cepte
Uzak akraba yakın akraba
Hatır sorulur bir bir ayakta
Çarşı Pazar koşuşur
Bir ses yankılanır sokakta
Etler üçe taksim olacak
Çocuk neşesi cumbaya dolacak
Ayşe teyze çok sallanma
İkramsız yüzler sararıp solacak
Koyun kuzu meleşir
Uzaktaki geldi yetişir
Sokağın müdavimi Deli Rıza
Sofrada letafetten bir şiir
Baklava börek tatlımı tatlı
Komşu köyden bir atlı
Yol yorgunu bitap düşmüş
Sanki haber salmış kanatlı
Salâvat şefaatin nidası
Kalplerden giderir pası
Arafat’ta bir ses yükselir
Vuslatın gülen edası
Günahlara kefarettir
Mina’ da atılan taşlar
“Lebbeyk” sesi dalga dalga
Hicran yüreklerde dolaşır
Hacılar torunlarla koklaşır
Hediye küpe ne yakışır
Kâbe selam söylemiş
Gönle ırmak olur akışır
Ramazan YILDIZ
30.12.2006
Saat:19.03/Darende
Bu göz görmenin değil, görmemenin adı
İyi, kötülükte kararlı mı kararlı
Aşk, sevgi kapı ağzında paspas halı
Yandı gitti gönlümün çıradan yalısı
Hakikat, çıkmazda bir labirent yuvası
Yalan şen, gönül mahzun plastikten kafası
Bugün ruhlarda kambur fabrika bacası
Düşünce mahkum, doğrunun müebbet yası
Gizlilikte sır, teşhir salonu bu evler
Şaklaban sahnede, papağan gibi söyler
Ne bitmez güreş bu, minderde cüce devler
Dil suskun, gönül söylerde söyler
Ramazan YILDIZ
13/05/1983/Saat:18.30
KAHRAMANMARAŞ
Çalkanırdı deniz, dokunsam sahile ayaklarımla
Bulutlar ağzını tutmuş aksırmamak için
Bir tepe el sallar ağaçlarıyla biteviye sahildeki sandala
Rüzgâr gemimizin güvertesinde üç günlük tanrı misafiri
Karşı evlerden sızan bir ışık gülümser alacakaranlıkta
Gözlerimin içine bir yol çizer araftan sessizce
Sevginin soğuk yüzünü bulurum ulu orta gökyüzünde
Yokluğun bende hicran besteler uçan martılara
Dağların efkârlı yüzünü sana bıraksam o akşam
Rüzgârı üstüne bir hırka gibi giysen yalınkat
Tepeye komşu duran terkedilmiş şehri bulsan şiirlerinde
Bir bakışınla arşınlasan gök ile sahil yolunu
Kaptan yolcularına güveretdeden yekpare seslenir
Sizleri aldığım yere bırakacağım der itinayla
Bir göğe bakarsın bir de kaçak yolcunun gizli kasaturasına
Ellerini suya salarsın bir martı ölüsü seni uyandırır rüyadan
Bir telaşa başlar arkalardan uğultu dalgaları sarmalar
Yosun yüzlü efsun bakışlı balık sahile çağırır beni
Yunusu karnında büyüten sen gözlerini emanet versen
Kederleri deniz dalgasında filika yapsam iğreti sevdalara
Yahya teslimiyetin turu sinaya ilahi nefesimi taşısa
Deniz nilden öte geçit vermez yorgun yolculuğuma
Bin Musa beni teşne yüzlere Arafat taşı yapar
Zelil olur akarım mükedder yüreklere sağ kaldıkça
Mutluluğu meltem zarafetinde satın alırım bu koyda
Kılavuz kaptan beni seçer şehirden ekmek almak için
Fırıncı ekmeğini takyanus kazanında yoğurur inatla
Geçer akçe nakit cebimde tavan yapar haraç mezat
Şehrin ahalisi bir bana birde yola bakar telaşla
Bir tufan arifesi sanki bir çocuk çığlığı karışır seslere
Sokak bir anafor yaşar ashabı-ı mağara nefesinde
Diriliş bir hayatı müjdeler sıcak ekmeğin buğusunda
Limandakiler bize el sallar yürekleri hüzün makamında
Bizse öteye geçmeye çalışırız mağara yolcularının katarında
Zaman size bir armağan sunar dirilişin ellerinde altın tepside
Yediveren gül olur İbrahim bahçesinde açarız tüm insanlığa
Ramazan YILDIZ
01.11.2006
Saat:08.38/Darende
Ağlama çocuk
Sil artık zikzak çizip
Beni kahreden gözyaşını
Sen yarınımın garantisi
Sen bugünümün arta kalanı
Uzaklarda geliyorum
Elimde gözyaşını silmek için
Ümitten bir mendil
Ve gözlerinin parlaklığında
Yarınımın mekan haritasını çiziyorum
Orta da sen! ..
Mümtaz ve abide şahsiyet.
Kokluyorum vaat ettiğin iklimin
Uzak yakın havasını
Dolduruyorum gönlümün enginlerine
Nihayet açmasını bildin
Solmayan çiçekler gibi
Diyorum...
1983
Ramazan YILDIZ
Kahramanmaraş
ıslığın sesinde bellerdik sözü
ne yaman, ne menem bir bulut tabakası
geçince aklımızdan keş dağına
acele ile dualar ederdik
hoyrat duran
sevdalarımızın maverasına
sessizliği bir lahavle çığlığında
eritirdik geceden
yürüyünce arkamız dağ
bakınca göz bebeklerimiz
çam dallarında asılı duran umut
iskarpin altında çiğnen
çaresizlik olurdu
keş dağı döngel köyü ‘ne bakar
aklında tutamadığın tüm dualar dillerde
elinde ateş yalımından kalma kor tüter
mihrican düşmüş ak şakaklara
karda koşan tavşan yavrusu
bir umudu süsler
buz tutmuş bıyıklarında
bir de akşamdan kalan kan lekesi
kar tanesinden ziyade
bahtı açık vadi aralığında
ülkeye muştu olur akar
mamakta bestelenen tüm şarkılar
yar adına, anam diyen diller adına
ülke adına, umut adına
yankılanır yalın kılıç
bir çobanın azığında
ölünce taçlanırız biz
yürek ülkesinin
zafer taklarında
ayazı belimize doladık
kaşkol boynumuzda iğreti durur
kar taneleri aman vermez sözümüze
yollara düşen dostlar
yıllara aman verin de geçsin
kardelenler açsın
bulut yüklü başımızda
ashabı kehf olduk
koyun koyuna yatar düşlerimiz
uyuduk uyandık bir gün bile geçmemiş
kıtmırimiz parça parça kahrından
üçyüz yıldan öte çalar türkümüz
geçmez haraç mezat olan dostluklar
bizim pazarda
geçerse uğruna öldüğümüz
sevdalar tüter
şehrin bacalarında
cennette Kevser suyu
serin ve ılgıt akar
bir misafir ağırlar
huri gılmanlar
ilahi davete muntazır
habib-i kibriya, sevgili resul,
03.04.2009
10:58/Darende
Ahımın uçuştuğu çatıda kar var
Mevsimi değil bu sözlerin içime dert olur bakınca
Metruk evin salonu gözünde miyop taşır yıllarca
Ardındaki kiremit renkli evin penceresine
Akar gözyaşlarım
Kaşkolü dolarsın rüzgâra bir menzil öte
Kaydığın yerde seni kuru bir yaprak karşılar mükedder
Ellerini cebinde uzatırsın hoyrat sokaklara
Akşamı bilemezsin hangi taraftan misafir edeceğini
Köpeğin sesini aklında tutarsın heceleyerek
Mahallenin çocukları ellerinde çomaklarlar bekleşir köşede
Çığlığı topaç yapar saklarsın sımsıkı parmaklarında
Adamsan git
Yüreğinde taşıdığın korkuları hesaba katmadan
Bildiklerin seni cehalete teşne kılar
Merhamet yüzlü bakışlardan
Aldığın nefesi soğuk suda sıkarda salarsın
Sıcak ekmek tadındaki özgürlüğüne
Fırından taze çıkan ekmeği böler ellerinde bir çocuk
Köpek yavrularını doyuracak bu kışta aklınca
Elini koltuğunun altına götürmez ki bölsün ekmeği
Gözlerinin içine bakınca sallanır
Topuklarının ucunda
Kelimeleri emanet bırakır karların üstüne
Kar utancından erimeye başlar ekmeğin düştüğü yere
Çocuk bir elindeki ekmeğe bakar kayıtsız
Bir de bulutları perçeminde tutan göğe
12.12.2007
Darende /Saat:16.20
Söz biter sabır orta yerde yaslı durur
Bir tramvay geçer ağır aksak tünelden
Akşam karanlığa hıçkırıklarla muntazır yürür
Ellerinde ebemkuşağı çocuklar mutlu ezelden
Şairler şiir dokur zamana ilmek ilmek
Söz sihrini yitirir bakış anlamsızlaşır
Çığlık betonları deler kurtuluştur ölmek
Usta ellerde cilalanır kendine gelir bakır
Yüzer kelimeler gönül ummanın da hoyratça
Takalar kalır yolda meçhul bir limanda geceler
Hicran dalgalanır rotada bir dehliz olur
Tayfa muammayı çözemez bir bir heceler
Yürek burkan hasret türküsü geceye teşne çalar
Ellerinde limanlara tevekkül bin bir sarnıç
Şair rüzgârla rıhtıma müntehir bakar vakurca
Ovada şahlanan soylu ata gem vurulmasa da
Söylenmedik sözleri rüzgâra emanet bırakır
Ne geceye mihman ulur ne de gecede bir yolcu
Kaldırın Eflatun’dan kalma Mağara gölgeliklerini
Rahmeti gazabını geçen yaratıcıya yürür geceden
Ölüm yaşamaktır zamanın küflenmiş koynunda
Çağları durduramazsınız musalla taşının önünde
Söz kement olur yakalar doludizgin koşan atı
Göz açarsın parklarda çocuklar hep aynı oyunda
Şairler kelimeleri bir bir seçer enkazın altından
Gökdelenler ruhlarını satar pespaye bir kalpazana
Çoğaltırlar ardına bakmadan iki nehri bir ovada
Yola koyulur mavera kapısı arafa daha açılmadan
Gider tasa kalmaz elde dünyanın geçer akçe bir pulu
Söylersen münzevi incinir çığlıksa nadana bir parola
Bin bil sensende bir hikmete yorasın sözlerin ziyadesini
Kalır elde hüzün bir bulvarda çınar yaprağı olur tüm sözün
Ramazan YILDIZ
18.07.2007
Darende/Saat:15.11
(Çanakkale şehitlerini rahmet ve minnetle anıyoruz)
Yol bulur aşar tepeleri derin soluklu rüzgârlar
Dillerden düşmeyen yalın dualar mühimmattır ezkar
Parmak tetiği bulamaz tüfeğini sıkı kavrasın
Ayakta şarapnel parçası Mehmetçik nasıl davransın
Ellerinde tuttukları sıcaklık bir mavzer kurşunu
Şahadetler sırtlarda çoğalır sanki bir huma kuşu
Askerin kalbiyle taşınan zaferin meçhul öyküsü
Ölmeden ölünmez ki tarihle çınlar zafer türküsü
Ellerinde kurşuni renkte ıtır kokan son bir bakraç
İnancın solmaz azmi yankılanır mekân tutar yamaç
Tabyalar birden uzarlar düşmanın korkak süngüsünde
Ayak kol uçuşur iradenin çelikten döngüsünde
Su yoksa cephede toprağın nemi çekilir ciğere
Yılgınlık yok rüzgâr etekte taşır zaferi geceye
Bir zeytin tanesi üç Mehmetçiğe olsa da bir öğün
Hezimet gibi görünenler bizlere şanlı bir düğün
Kuran sesleri cephede davudi bir ses olur çınlar
Kaç asır geçti, ne zamandır burdalar bilinmez yıllar
Yedi düveli irade heykelinde iyice yontarlar
Vadiyi dolduran çileyi çekemez hassas kantarlar
Çanakkale geçilmez burçlaşmış etten muhkem bir duvar
Yön bulamaz sarhoş mermiler, kalkmadan batar uçaksavar
Kan inceden akar kalbin aman vermez ki menfezinde
Akın başlamadan biter eratın gönül körfezinde
Şehitlik pek yakındır Mehmetçiğe sıcak nefes kadar
Gelibolu mağrur düşmana geçit vermez ki dar mı dar
Yamalı elbise şehadet nişanesi çıkarılmaz
Sönmeyen bir iman ki önünde tankla bile durulmaz
Ramazan YILDIZ 24.03.2007 Saat: 11.42/Darende
(Not: Çanakkale ruhunu her dem yüreğinde yaşatan nesle ithafımdır.)
Kar yağdı;
Umutlarım beyaz bir örtüye büründü
Kar yağdı;
Oyuncaklarım serçe olup dallarda göründü
Kar yağdı;
Mahallenin çocukları tek ayak buzda yürüdü
Kar yağdı;
Rüzgâr çatıların eteklerinde ilmik ilmik örüldü
Kar yağdı;
Toprak geceden içine akıp kat kat dürüldü
Kar yağdı;
Uçurtmalarım dağların ardına sürüldü
Kar yağdı;
Mızrap olup gönül telime dokundu
Kar yağdı;
Beyaz toprakta rahmet diye okundu
Kar yağdı;
Gözlerim beyazın tonlarına vuruldu
Kar yağdı;
Bahar yağmuruna sırdaş bulundu
Kar yağdı;
Güneş ışıkları davetsiz yüreğime sokuldu
Kar yağdı;
Bahçemdeki kardan adam koşmadan yoruldu
Kar yağdı;
Çünkü eskidende hep bu vakitler yağardı
Ramazan YILDIZ
31.01.2007
Saat:08.24/Darende
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!