Ramazan Yıldız Şiirleri - Şair Ramazan Y ...

Ramazan Yıldız

Kelimelerden evler yapan Şiir kokulu çocuk Sütünü kim sterilize yaptı Daha biberona girmeden ekşir Oyuncakların kırılıp atılmış Oyun sitelerinde acıyla salınır Kötü bir el değmiş Gökten düşen elmanıza Masalınızın kırmızı başlıklı kızı Kaybolmuş sanal dünyanın Sahte ormanları arasında Okul bahçesinde oynadığınız Uzuneşekler artık çevrim dışı Tıklayan yok artık Doludizgin koştuğunuz Ayşe ninenin erik bahçesini Yağmur sonrası uçuşan Toprak kokusu Gönderdiğiniz titreşimlere İnsanlığın yedi renginde Ebemkuşağı olmuyor artık Olsa da önemsiz iletilerinize Bir cümlecik kayda değmez Bir haber logosu teğet geçer Sizi uykularınızda ziyaret ederler Şok haberlerden derlenmiş Savaş muhabirinin Tanklar arkasında Nefes nefese verdiği Önemli haberleri Bir cümlecik alt yazıyla verirler Tan vakti ağarmadan. Sevgi ile ördüğümüz Duvarları taşıyamaz Gece ağlamalarımıza Ninni söylemez yürek sızısıyla Çöker birden insanlığın hard diski Sizin tuşlarınızın azametiyle Zarafeti bir kuyumcuda Rehin bırakmış Sitenin sürekli ziyaretçileri Sanal dostluğu Yürek paralayan bir pazarda Haraç mezat satarlar Arkalarına bakmadan Koyulurla mayınlı bir yola Karlı bir iş yaptıklarını düşünerek Bilmezler ki Borsa akşamdan kapanmıştır Çocuklar içerisinde Sevgiden bir kum tepesi yapmışlar Yeniden masal tepesini işgal etmenin Tarifsiz çılgınlığını yaşarlar Görevlilerin imdat sesleri arasında Camdan bakınırlar Nanik yaparlar toplanan ahaliye Sizleri de alırız ama aramıza derler Yalnız bir şartla Bizi ihbar etmeyeceksiniz Sanal medeniyetinizin Merkezde oturan şefine Bizler Ömer çocukluğunu Ebubekir safiyetini bu kumda bulduk Simbat’ın macerasını Kelime ve Dimne’nin kıssadan hissesini Bostan ile gülistan’ın Solmayan güllerini Dedem Korkutun Korkutmayan yiğitliklerini Ocağımızın tüten bacasında Yatağımızın tahtayla kaplı Bizi ısıtan nemli kokusunda Saklıyorduk yıllardır Anlaşalım Yıkmayın bu masal kalelerini Çünkü birazdan Kahramanlarımız gelecek Bizlere yeni oyunlar oynayacaklar Bu kumdan tepemizde Haydi, çocuklar vakit çok geç oldu Girin yatağınıza Verin biz büyüklere oyuncaklarımızı Zira sizlere rahmet deryasından Hikmetli sözler edecekler Nebinin sevgili torunları Umutlarınızda taşıyorsanız hala Sadakatin solmayan emanetini Öyleyse misafirlerinizi bekleyin Bilmezsisiniz ki tüm oturumlar kapatıldı Göğün mavisi Martıların özgür uçuşu Dostluğun sadık yüzlüsü Düşmanlığın bile mert olanı Küçük yüreğinizde hala varsa Lütfen kapınızı aralık bırakın Rüyalarınızda sizi ziyaret edecekler Sokağı gürültüye boğan beyler Sizler akşam haberlerine Sakın geç kalmayın Zira trafik sıkışabilir birazdan Bakın bir simitçi de Taze çıkmış buğulu gevreklerini Alın terinin sarmaladığı Camekanına koymuş satıyor Bir tane almaz mısınız? Unuttuğunuz helal lokmayı Sadra şifa kılın Bu sıcak gevreğin Cennet kokan rayihasında Ramazan YILDIZ 07.11.2006 Saat:22.32/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Dün akşam şehrin kapılarına, Muhafızlar diktim şehrayinden, Rüyalarıma ecinniler üşüşmesin diye. Sonrasında yaşanmamış aşklara kafa tutan, Boğuk ve bölük-pörçük kara sayfalar… Sabah esen rüzgârla diplomatik temastaydım. Şehri bölen ırmak ziyafet soframı süslüyor. Yeşilin koyunda etekleri ıslak bir yol, Selamını verip havaya uluyan kirli çakallar. Düşler ülkesinin garip gezginci dileklerim. O an, semaya sultan olur seherle birlikte, Sessizlik içime bakan kırık bir ayna. Sitemim aşktan öte, aşk içre bir fesleğen. Zevale ermeyen isyanlar bestelerim. Nehir iki yakada bir sürdürür hükmünü, Serçeler gagalarıyla İbrahim’ den su taşır, Ateşler içinde kavrulan ruhumun anaforuna. Saadet pınarı göz damarlarıma akarken, Yalvardım kıymayın köle pazarlarında, Satışa çıkartılan mekânsız mahkûmlara. Zaman bize bırakılmış emanet bir tılsım, Bizse kölelerin mahzun bakışlarına meftun.. Nağmeler nutkumu donduruyor arafta Geceyi bölen nida, hayalimin bir armonisi Seni bekler kör kütük sahillerde zamansız, Tutulmuş ve yanmış aşklar anısına. Ramazan YILDIZ 14/ MAYIS/2006 (SAAT/22.56) Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Şükrün sarnıcı salınır Alnımın ortasında Savruk duygular Gemlenir huzura varınca Yamaçları yol eden Azman nefsim Karalara bürünmüş Hüznü giyer yasta İlk tekbirde arzularım beni terk eder Çıkar yolculuğa arsız ve derbeder Kaygıları minbere küpeşte yapar Tutunurum Nebi soluğu mihrapta uçuşur Huzura huzur katar İnip çıktığım bu yokuşta Ezan alır beni kaygıların koynundan Taşır seherle yoldaş olan Gurbiyetin gümrah gülüşlü nazenine Bir katre su Arındırır şehri kaplayan kirlerden Kutlu yolculuğum İstikametle buluşur Bir mahur beste serzenişliğinde Ürkek ellerimi açarım semaya Yağmurla gelen rahmet damlalarında Yıkar durularım mahcup suretimi Bulutların kanatlarında Yanaklarımı saklarım dermansız Çilenin kırış kırış olmuş damarlarında Titrek hecelere elif olur ağlarım Kıyam başımı göğe taşır Rükûda hoyrat duygulara aldırmam Eğilirim vecd dolu naif yüreklere Uçan martılar siccin taşları olur Bedenimi işgal eden Havai duygulara Göğsümde zamanı müjdeleyen Bir esenlik taşırım Yürür bakmam ardıma Savrulur bulvarın kurşuni yaprakları Akustik sesler kulaklarımda çınlar Devranının kadife bakışları Yalnız bırakmaz koşar yardıma Mola alır ıtır kokan toprak Kıvrılan suyun baygın akışında Çökerim mütekebbir bir boşluğa Ellerimde tövbeye bin teşne Nedamet kokusu Kalkar alnım secdeden Mazlum ve mükedder Kıvrım kıvrım uzar içimde Rahmeti bir boşlukta savurma korkusu Tufan olur eserim Secdeye her varışta Ne hüznüm son bulur Ne mihrapta yitirdiğim ötelerin sorgusu Miracıma Burak soluklularla çıkarım Yelelerinde gecede uzayan Kurşun sarısı bir yol geçer Bir Selahaddin’i Eyyüb’i bekler Mütevekkil Kardeşlik vadisinin nifak bulaştığı Baldıran bahçesinde Ellerimizde barıştan bir demet Yaralarımız sarılsın Uzak yollar kılınsın tekin Aman dualarımızdan düşmesin Yetim öksüz çaresiz Zahmeti katık yapmış şifaya Yaradan “el-Hak el-Kerim” Omuzlarımda bir arma Diyelim hep Bütün işimizde “Allah vekil” 20.02.2007 Saat:23.18/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Sisne köyü sis kaplı Bulutlarda altı atlı Soğuk tipi geçit vermez Ümit tükendi yardım gelmez Çam dalları bir bir basamak göğe Sidrede görev verildi bir meleğe Acı zulüm kulaklarda yankılanır Çağlayancerit ufukta hatıra kalır Sevenleri kar kış demez yollarda Derman bittikçe artar naif kollarda Sessizlik ayaza teşne mihmandır Kan lekesi sızar elbiseden ihramdır Mamakta betonda üşüyen demir yürek Şahinkayası’nda semaya yükselir kutlu dilek Dillerde tek bir dua rabbim bize bağışla Çocuk ağlar anne baygın içten yakarışla Alperen duruşu asildir düşman dahi kıskanır Berid dağı mahcup bulutlar omuzlara yaslanır Kadere rıza alın yazısı kabulümüzdür amenna Yaşarken esirgenen sevgi bu mu lügatinizdeki vefa Şimdi Koca Reis arkadaşlarıyla Kevser başında dolaşırlar Cihan sultanı peygamber ile ezelden ebede yoldaştılar Ramazan Yıldız Darende/28.03.2009 SAAT: 11.15

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Aylak ruhlar gezinir Örtünün tenteli kıvrımlarında Saklamaz yüzleri Bir maske bir tebessüm Koşan adımlara takılır Rüyanın keskin dönemeçleri Mualla bakışlar Zamanı bir yerinden mühürler Söylenecek sözleri menzil olur Rimelli gözyaşlarına Göğün mavisi kement atar Savruk akan ırmağın Hırçın dalgalarına Ah eden yürek Çıkmaz sokaklarda kalır Gezinir deryanın İnci çoğaltan kollarında Sonra direnen bir filikanın Küpeştesinde Yanaşırlar limana Tüm hayatlar Kaderin doludizgin Bir sarnıcında salınır Biri taşırken kahrın nazik yükünü Umursamaz yüreklere Diğerinde hayret perdesi açılır Kaybolan çocuğun sessiz feryadında Benzer isimlerin Kaderleri ta ezelden yazılırmış Biri Tanzimat’ı kaleminde yoğurur Sessiz satır aralarında Biri gözyaşını katran yapar geceye Örtüsünün sır kokan azametiyle Fatmalar kesişse de Zamanın yüzyıllık Durak aralarında Tarih savurur küllerini Solgun yüreklere şifa niyetiyle Onurunuzu mukim ve daim kılın Esefle yaşadınız çağın tanıklarına Temaşaya çağrılırlar Biri kalemini ve kitabını gönderir Sorgulanmak adına Biri vakarını vücudunda saklı çıkar Platforma ürkek bakış aralarında Dünü bilmeyen nesil bugüne kafa tutar Çağdaş söylem ve kadük eylem adına 24.02.2007 Saat:14.37/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Yola salkım saçak bir balkon Hanımeli uzanmış balkona Balkon sanki hanım elinden daha hanım Oturur mağrur sokak ortasında Çocuklar uzanır dallarına Evin kadını çığlık atar serazat Saçları uçuşurken rüzgârda Çukurda sendeler ve kaybolur Panjurlar gıcırtılı bir sesle Zamanı öğütür yalınkat hakikatte Sesler içimize bakan bir tecessüs Hüzünlerimiz ise asma katlarda mahzur Eski ahşap dolap tek ayak Sanki falaka cezası geri gelmiş Sehpayı çekersen dolapla yan yana Vesikalık fotoğraf albümlerde hatıra Bahçe yolu komşudan ödünç alınmış Kaç ayak izi alnında yorgunluk Elinden tutan olmazsa düşecek Arka bahçenin sırtındaki dut ağacına Mutfak kokuturken ucube hayalleri Akşam dönüşü yorgunluk kahvesi kekre ve bulanık Siz Eritre’ de eritirken hercai dostluklarını Bir çocuk sokakta çember çevirir Rüyalarının paslı pencerelerine Ajanslar, taşların zafer taklarını sunarken Zulmün perdesi çekilir alacakaranlığa Sapanlar, korkunun üstüne bir umut demler Çığlıklar ise sofada bir irade heykeli yontar apansız Evin büyük oğlu arka odada sessiz İçli bir türkü yakar çoğu zaman Karşı mor sümbüllü dağlara Dağlar ise telli duvaklı gelin olmuş Hazana dönmüş bağrı yanık sevdalara 05.06.2006 (Saat:19.01) Ramazan YILDIZ/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Huzura davet ediyor (şu) içli ezanlar Tebessüm ki gül demeti (gönül) bahçemde Ötelerden haber (veriyor) sıcak manalar Hicran ateş çemberi, dayanmaz (bu) hasrete Malikler içinde mahrum (nefsim) , biçare ağlar Her şey uçuşan kesafet, dairede (bir) nokta Buna can dayanmaz, yakar (aşkı) kor gibi İç oluş devrede, şekiller (ise hep aynı) dışta Ramazan YILDIZ 31/05/1983 Saat:17.12/Kahramanmaraş

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Lügatlerde bulunmazsa vefanın yedi anlamlı karşılığı Tüm sevdaları yeni baştan okuyan usta bir Kari vardır Gurbette çileyi soluyorsa semada buluta yoldaş bir martı Ömür gergefinde lif lif dokuyan bir Mansur-u Hallaç vardır Hasret sevdayı kor olup yakıyorsa Kerem’in can evinde Vuslat pınarını çağlar boyu kurutan bir Hicran Tası vardır Bir anne geceye teşne canlılık da kutsal sancıyı soluyorsa Yıkılan temelleri çatacak doğan bir Sinan-ı Ümmi vardır Çatlarcasına koşan bir at ovanın doruğunda yığılıp kalırsa Zahmetinin binbir renginde zulmü boğan bir Kısrak vardır Geceden yıldız yıldız bir atlas örülürse gönül ufkuna Tan vaktinden sabaha davetsiz ulu nefesli bir Derviş vardır Volga kızıl akarken, Tuna hasret akar yıllarca Mostar’a Yüreğimin sahilinde kıvrım kıvrım akan bir Sakarya vardır Asker miğferinde kılıç yarasını bir nişan gibi taşırsa Mohaç meydanında, Çanakkale’de Ulubat’lı bir Hasan vardır Kuzu meler, kedi miyavlar, at kişner, arı vızıldarsa Ötelerden sesleri tel tel akort eden usta bir Mimar vardır Diyar diyar dolaşıp ateşler beşer nefesiyle sönmüyorsa Nefsin hendeğini bir koşuda atlayan Farslı Selmanlar vardır Dalga dalga Uhud’da yayılan karamsarlık rüzgârı eserse Zaferi kölenin kara gözlerinde ışıldatan bir Bedir vardır. Korku salan Ebu Cehiller kol gezerse Mekke sokaklarında Gönül meydanına yiğitliği Kâbe gibi diken bir Ömer vardır Bir anne yüreğini Ebva’da emanet bırakmışsa ansızın Kâbe’ye hüznü örtü gibi giydiren bir Ümm-ü Eymen vardır Rahmet elçisini Taif’ te bir güruh karşılarsa isyan bayrağıyla Yetimi doyuran, öksüzün başını okşayan bir Ebu Talib vardır Nefes nefes tükenen dertlere müptela bir ömür çizgisini Kumlara İlmek ilmek dokuyan aşk çölünde BİN Mecnun vardır Ramazan YILDIZ 24.12.2006 Saat:10.59/Darende

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Beni bir mahzende Hüznün yapayalnız koynunda Islak bir busenin ritmiyle Salınırken görmüşler O an duydum hasretin türküsünü Uzandım semaya yıldızları tutmak için Bölük pörçük anılar bu zamanlarda Sevdalar ise bir çift sözün dar ağacında asılı Akşamlar yorgun düşler gibi Ansızın sarar ufkumu Sonra çekemez olur gövdemi Ateş yalımına yaslanır ayaklarım Avucumda zamandan arta kalan Pıhtılaşmış düşler saklıdır Beynim karanlıkta kıvranırken sessizce Gözlerim yolcunun matarasında koyulur Uzun bir yolculuğa... Ramazan YILDIZ 30.04.1988 /İzmir

Devamını Oku
Ramazan Yıldız

Ellerimi uzatsam üveyik kuşuna Mahzun bakışlara bir gölge düşer Aşkın albenisini tutarım Balık kavanozlarının bedeninde Sözlerimi bir aynaya tut, Bir de ruhunun kıvrak lügatine Yanmayan yüreklerle, Sabır külleri savurmak son arzum olsun Sessizliği bir derviş heybesinde Gün yüzüne tut ki Acı Necef’te, Zagrep’te, Keşmir’de İki vadiyi bölen nöbette buluşsunlar Anne çocuğuna hüznü mısralarda belletir, Acının son kullanma tarihi, Son şarapnel parçasında tescillenir Yürekler parçalayan çığlıklar Bozarda dağların fiyakalı duruşunu Taş yürekler nedamet duymaz Sözde büyük uygarlığın alnında açar İğrenç bakışlı dost kuvvetlerin perçemi Ayrılığı kara yazmalı eller Bir gergef gibi işler zamanın çocuklarıyla Zincirle bağlar sevdalarım nehrin avuçlarını Toprağın yere bakan yanını uyandırmadan Selamla öyle geç, barışı ve dostluğu Kutsal kitaplar hilafsız yazsa da, Yeryüzünün pak kalıp Secde edileceğini Küresel değerler balyoz olup Kırarlar mescitlerin Göğe açılan nezih ellerini Mümin yürekler iyi bilir Böyle barış elçilerini Birleşmiş milletlerin bir olduğunu hep Kan kusup, Nefret içtikleri kirli kadehleriyle Birde barış masanın üstünde mahcup duran Harita sayfalarındaki ihanet lekelerinden Ben yunus heybesini zifiri karanlıkta Barış meyvesi ile doldururken Sizler büyük günün azametinden habersiz Zafer naraları atarsınız uluorta Surun kulakları delip geçen ilahi nefesi Berzahı bağlarken asude bir yolculukta Büyük gün mütevekkil ve rıza makamındadır Ak koyun, kara koyun o gün belli olur Pazar kurulur, tüm mallar tezgâhta sere serpe 12.09.2006 Ramazan YILDIZ Saat:21.10/Darende

Devamını Oku