Nasip oldu buda bana,
İstanbul’u geziyorum.
Tarih kokar her bir saha,
İstanbul’u geziyorum.
Ayasof’ya soluk yüzlü,
Aylardır beklerim gelirsin diye,
Gelmedin, gelmezsin canımın içi?
Belki bir haber verirsin diye,
Haber yok, nerdesin canımın içi?
Sayılı ömrümün sayısı bitti,
Bu dava bir pınardır,
İçmesini bilene.
Bu yolda huzur vardır,
Duymasını bilene.
Bu yolun engeli çok,
Şaka gibi başlayıp,
Sen gelişen sevdamsın.
Tatlı dille okşayıp,
Doldurduğum dünyamsın.
Sohbetin, tatlı dilin,
Rakı, şarap değil sevgi doldurup,
Yudum yudum iç beni sevdam.
Yüregine güzelliği doldurup,
Tut elimden alıp kaç beni sevdam.
Sarhoş olacaksan sevgiyi dene,
Saçlarıma yaşlar düştü,
Yaşlandım mı? Yaşlandım mı?
Gözlerime yaşlar dolu,
Duygulanıp hislendim mi?
Bu kaçıncı yara gönül?
Hırçınlıgım mazur gör,
Sevgimden dir bu sana.
Beni anla sen ne olur,
Sevgimden dir bu sana.
Hasretim biliyorsun,
Karamsar olma deli gönül,
Ömür ne ki, gelir geçer.
Gül, eğlen hayatın tadını çıkar,
Zenginlik, fakirlik hep gelir geçer.
Sağlığın var şükür et,
Gonca idin, gül olupda açıldın,
Küçücüktün, güzelleşip saçıldın.
Bu ne cilve, geçilmiyor nazından,
Görmeyince aklım gider başımdan.
Hiç naz etme naza yoktur vaktimiz,
Ben,
Karanlık sokaklarda bir çakıl taşı.
Kimi tekme vurur, kimi basıpda geçer.
O çakıl taşına bazen yağmur vurur,
Bazende güneş.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!