-Bir mutluluk aramıştım alacakaranlıkta.
Issız Deryaların sıcak koynunda.
İsterim ki ? sert hırçın dalgalar olmasın.
Med-cezir görünmeden kaybolsun.
Yakamoz gelsin salına salına.
Kum tanecikleri, aşk melodileri gibi olsun.
Yeter artık bu kadar acı çektirdiğin,
Madem sevmeyecektin,
neden seviyormuş gibi baktın gözlerime?
Madem tutmayacaktın ellerimi,
niye sımsıcak dokundun ruhuma?..
Ey bakışınla darmadağın ettiğin yalnız kalp,
Bir tek bakışınla içimdeki nefsin evi yandı.
Yüzünde güneş gibi bir parlaklık, bakışında gecenin ayı var,
Dışın bahar gibi güzelken, içinde matemden kelimeler gizli.
Tenin sustu…
Ve bütün şehir yangınlara teslim oldu.
Sana dokunmaya cesaret eden her hece
Kül oldu dilimde.
Geceyi sıyırdın omzundan,
Yangın çökmüş yüreğime, şakağıma kar izi değdi.
Yalnızlığımın adı da yok tarifi de.
Gözlerimde bin yıllık özlemin ahı,
Hasretin mabedim, her yanım zemheri.
Tozlanmış yüreğim, içimdeki kasırga tufana dönmüş.
Bulutlar bile dolmadan ağlar yüzüme.
Gecenin içinde sen diye yanarım,
Islak bir mektup gibi, kalbin ellerimde.
Adını her harfte biraz daha anarım,
Unutur sandım da...
Yine de unutamadım.
Bir ayrılık ki bu,
gökyüzüne asılmış bir mektubun yırtılması gibi,
her harfini ben yazdım,
ama sen…
hiçbir satırında kalmadın.
Bir kadın vardı.
Sesi yoktu.
Ama suskunluğu öyle bağırıyordu ki,
saray duvarları her gece terliyordu.
Züleyha derlerdi adına.
O gece her şey karanlığa bulanmıştı.
Beni çağırıyordun, sesin bu kez tüm evrende yankılanıyordu.
Beyaz duvarlara tırnaklarımı geçirdim.
Kan aktı....
O kanın içinde senin suretini gördüm.
Ben iyi değilim…
Kendime her “iyiyim” dediğimde
bir eski anı düşüyor içime,
Kokusu sinmiş ölü bir mezbada yaşamaya çalışıyorum.
Tırnaklarımla kazıyorum duvarlara astığım hayallerimi.
Yıldırılmış ve tüketilmiş bir celladın son merhametinde nefes alıp veriyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!