Seni, elinde güvercinler saklı görüyorum
Unuttun kan bulutlarını
Gövdenle omuzladığın köklerini yok saydı toprak
Hışımla kalktığın sabahları ayazlar yalpaladı oysa
Gözlerinle okşamıştın güneşi
Bulutlar usulca çekilmişti göğünden
Köreldi sahte buyruk
Zihin kuşları kafeslerinden kurtuldu
Ölü ormanlarda arıyorum son Anka’yı
Giderayak yoksun umutlarda bekliyorum öylece
Göz kapaklarımda çevrelenen hayallerle avunuyorum
Sağımda dilsizliğim
Kaç/ak gölgem
Saçaklarımda, kaç kızıl saçlı sonbahar geçti
Firari rüzgârların uğrak dallarına bıraktım gözlerini
Hayallerimin yanı başları tutuştu önce
Yangın yeri gölgeler düştü ayaklarıma
Her adımda eridi bacaklarım
Bakışlarım uzanıyor, utangaç bir yüreğe
Uçuyor hayallerim
Çekingen, güleç dallarında buluyorum kendimi
Kendimle çelişmeden
Anlamına yitik düşüyorum bazen
Bir hayal beliriyor gözlerimde
Gün ağardı
Huysuz bir kırağı düştü göz bendime
Ağlayamadım…
Gözlerimin renginde ebruya bulanmış resmin dağıldı
Solgun pencereler biriktirdim yüreğimde
Mevsimsiz çiçeklerin hepsi bende açtı
Hayatı düzgün anlatamıyorum galiba
Ya tersten düze sıralanıyor cümleler
Ya da saçmalığa geveleyen bir yığın ses oyunu
Kulağı okşayan
İçi boş
Devrik cümlelerle hayatı anlamaya çalışıyorum
Nasılda hasretim sana
Yorgun duygularımda akıcı olmuyor zaman
Son hasretliğim kar altında
Çığ olmuş gözlerin var aklımda
Çıkmıyor bir başlangıç karşıma
Sesin oluyor zaman
Umudumuzda hazan soğukluğu
Gözlerimde gurbetlik
Akşamın yalnızlığına kurulmuş saatinle
Meydan da sabahlıyor umutlarım
Gelecek diye…
Sayıyorum takvimler boyu yalnızlığıma bu şehirde
Yüreğime bir resim çizdim
Öyle mahzun hülyalarla boyadım ki
Öyle sevimli bir gamze ile astım ki yüreğime
Ne zamana yenik düşerim
Ne de boz bulanık hayallerde kaybolurum
İhtişam budalalığına kaptırmadan
Tufan bastı sinemi
Üzülüyorum akıp geçen zamana
Diz boyu hayâsızlık
Cenneti görecek gönüller cehennem kıskacında
Dilin sustuğu anı,
Kalplerin lanetlenmiş mekânını bırakıp,
o sabır denemesi bi yengeç! ! !