Miras kalsın bu sözü, yazın mezar taşına.
" Dost, Dost " diyerek Garîb, kavuştu sırrdaşına.
İşte budur, ojeli tırnaklara,
Rujlu dudaklara sitemim.
Ben, fondötensiz yanakların allığına,
Ben, nâmahreme deymemiş ellerin sıcaklığına hasretim.
Ölüm; bâtına istiklâl, zâhire esâret.
Hayat; rüyâda seyâhat, şeytana cesâret.
Geçmiş, gelecek ve şu an.
Hangisi gerçek, hangisi yalan!
Ömür saatli bir bomba.
Kurulmuş, bir kez çalacak olan.
Senleyken sana hasretim,
Sensizliği sen düşün!
Ellerimden uçup gittin,
Yok mu geri dönüşün?
Şu Garîp âşık için, sevdan muteber.
Îtibâra hürmeten, tebessüm yeter.
Yine de aşk çeyizin, gel kalbime ser.
Namus ile ar olsun, bu mukaddes yer.
Her anın bir nimettir, şanı ise kıymettir.
Her vakt sünnet işlemek, mizanda bir zinettir.
Ömür bir imtihan, her anın da bir sual.
Suallere doğru cevap verenlerdir ehl-i hâl.
Bir deva ararken, kalbindeki yaraya,
Sultan ol ne fayda! Acem mülkü saraya.
Sırrını saklı tut, hicran girsin araya.
Şehâded umulur, vuslat tehir Oraya.
Mümkünü mümkün kılan, olması mümkündür.
Sebebi halk edilen, imkanla mülkündür.
Çekip gittik biliyor musun, sensizlikle ben.
Suskundu konuşmuyordu, sordum neden?
“Beni ben yapan, seni senden aldı” dedi cevâben.
Haklıydı. O varsa ben yoktum hakîkaten.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!