Her hasret vuslatın sırrıyla başlar
Bu zelil hallere gel ağlayalım
Gözümüzden düşen beyhude yaşlar
Karışsın sellere gel ağlayalım
Kaybolan yıllara, gel ağlayalım
Yusuf yüzlüm bekle beni
Geleceğim birgün sana
Belki ömrümün son günü
Geleceğim birgün sana
Canına can olmak için
İlden ile gezip durdum yıllarca
Ben kovaladıkça kaçtı gençliğim
Zamanla bir olup vurdu hunharca
Sinemde yaralar açtı gençliğim
Bazen akil oldum bazende deli
Bu yerler bizleri çaldı götürdü
Gençliğimi bu dağlarda vurdular
Gördüğüm ihanet beni bitirdi
Gençliğimi bu dağlarda vurdular
Yalçın kayalarda bülbül öterken
Ey âdem! Bu dünya yutacak seni
Bir sabah sırtından atacak seni
İyi günde dostun sandığın canlar
Kötü günde taşa tutacak seni
14 Nisan 2006-İstanbul
Haydi bu ellerden kalkıp gidelim
Bura bize göre değilmiş gönül
Geri köyümüze hicret edelim
Bura bize göre değilmiş gönül
Memleket hasreti özden çıkmıyor
İşte yine sana sesleniyorum
Gidiyorum iki gözüm İstanbul
Gam dolup kederle yaslanıyorum
Sensin benim canım, özüm İstanbul
Önce gecelerin girdaba düştü
Sabahlara doğru saldırır geceler
Damla damla kanlar iner yaralardan
Hürriyete kurşun sıkarken heceler
Ümitler vurulur, düşer aralardan
Bari sen kurtul! Git buralardan
O yârim çıkınca seyran yerine
Kaynayıp, çağlayıp taşar bu gönlüm
Kalmasa umudu bitse yarına
Geçen günü anıp yaşar bu gönlüm
Akıl sükût edip karar verince
Bedenin toprağa girdiği zaman
Solar güzelliğin sönersin gönül
Dağlar sana karşı durduğu zaman
Boyun büküp geri dönersin gönül
Güneş baharından öte aşınca




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!