Çok acılar çekmedim,
Yıkılmadım bir vakit.
Feleğin çemberinden,
Geçtim demedim, haşa!
Tepindim arş üstünde,
Semirdim de semirdim.
Günlerdir buruk bir aşk tutsak kalmış içimde,
Can çekişir ışıksız, el kadar bir hacimde.
Benim onu savmaya iznim de yok gücüm de;
Gelip kefaletini öder misin bu gece?
Gözümün kör bebeği, kalbimin taş çocuğu,
Bardak bardak çay doldurup,
İçiyorum gündüz gece.
Saat başı alarm kurup,
İçiyorum gündüz gece.
Gah semaver gah demlikte,
Sevmek, kervanların yitik hevesi;
Dünyamız, kaybetti çoktan, kardeşim.
Insan, bombaj yapmış et konservesi,
Ömrünü tüketti çoktan kardeşim.
Bende karşılıksız artık yemin, söz...
Beni deryalara sürdü,
Gözlerinin pusulası.
Gönlümde kaç sene sürdü,
Bir kaç günlük fasılası!
Gahı denizinde yüzdüm,
Zannetme her acı, sana zulümdür.
Doğmaya en büyük mana ölümdür.
Bu söze nişan ki benim halimdir.
Bak ta hissedar ol benim kıssamdan,
Neler devşirmişim -izle- zamandan.
Beni vatanımdan çekip aldılar.
Çözmek istiyorsak bu hayat aksaklığını,
İlk mesele; aşmalı fikir tutsaklığını.
Ali diyorsa doğru; Veli diyorsa yanlış,
İşte, burda başlıyor, hakikatte yanılış!
Baba, namaz kılmıyor ama çok ta kültürlü;
Anne, okuma bilmez, gel gör ki tesettürlü.
Yeter ki ab-ı aşk'a daldır kirpiklerini,
Yarası 'merhem' olur, okun hezimetimse...
Rüzgarın dizgininden tutarak gir gönlüme,
Razıyım yenilmeye, kokun ganimetimse...
Elbette su akar yolunu bulur,
Taşırma kendini, sellenme gönül.
Ömür sarayları hep viran olur,
Sabret şu zulüme, dellenme gönül.
Çevirme isyana güzergâhını,
Nâr-ı cemal ile yakar durursun,
Sanki bir Zebanî melek misin sen?
Ruhuma kancalar takar durursun;
Can vü ten ayıran elek misin sen?
Elimsin, ayağım, hemi başımşın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!