Bir rızgın peşinde dağlar aşarım,
Kıta, kıta, ülke, ülke koşarım.
Bu nasıl? Çileki; bende şaşarım.
Dert sofrası açtım, serdim, topladım;
Bu yılda bayramı böyle kutladım! ...
Kırık bir çerçeve, yırtık bir resim
Silinmiş altına yazılan isim.
Buhurdanlar gibi yanar tütermiş,
Türbesine Nûr yağarmış dört mevsim.
“Ehl-i kelâm imiş” şâir-i âzam
Yazsam arzuhalim yüce divana,
Şu aşkın elinden halim zor desem.
Bilmem inanır mı? Nazlı yâr bana,
Anlatılmaz binbir derdim var desem.
Bütün arzuların başım üstüne,
Derdini gül diye taşıdığım yâr,
Ağlasam üzülür, gülsem azarlar.
Her canlı ölüme gebe doğarmış,
Ne sana ne bana kalır bu diyar.
Hangi Yusuf için bu dipsiz kuyu?
Erciyes’i sırtladım tırmandım zirvesine,
Varmı? Talib olacak çilenin böylesine.
Cemâlullah aşkıyla yananlara âşıkım,
Allah’im sen kavuştur, onlardan birisine.
Şu gurbet ikliminde hem mahsunum hem garip,
Tutsak emellerim bir dolunaya,
Gözlerim takılıp kalmış uzaya.
Çakılmış çıkmıyor soylu umutlar,
Paslı çivilerle, çürük tahtaya.
Ferhad’ın, Şirini gözümde sıla,
-ANASAM Genel Bşk. Sayın Sabit İnce’ye-
Tâ Dedem Korkut’dan beri,
Destanlaşmış eserleri,
Sayısız ulular, pirler,
Üçler, beşler, onikiler,
Rızgımı gurbette vermiş Yaradan,
Ayrı düştüm vatanımdan, sıladan,
Nere gitsem kurtulamam belâdan?
Canı, cânanından ayıran nâmert;
Yıkılmadı yıkılası şu gurbet...
Mürüvvet kapısına geldim dayandım,
Can dost diye canı koydum yoluna.
Canansız bedene candan usandım,
Can dost diye canı koydum yoluna.
“Aç derdini” dedin açtım, kapadın
“OL” diyen “ÖL” derse ne gam gerek ne keder,
Doğmak, yaşamak, ölmek; değişmez olan kader.
Cennette, Cemâlî’ni görmek bin ömre bedel!
Cemâlullah aşkıyla yana yana kül eyle;
Cennette Cemâlîn’le, şereflenen kul eyle! ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!