Okunmaz alınyazım hem karalı hem silik.
Kaderi değiştirmek iddiası delilik.
Fırtınadan kuytuya düşen bir yaprak gibi,
Yaradan ‘a sığınmak faniye ebedilik...
Aç nefs-in peşi sira eskittigim her pabuç;
Muhterem Hocam Mustafa Yaralı’ya Saygılarla
Kar yangını söndürürüm köz ile,
Kimi sever kimi döver söz ile.
Böyle çile çekilir mi haz ile,
Bunca muammayı çözer mi bu baş,
Bir mısra şiir gibi,
Bir damla zehir gibi,
Ne bulanık, ne duru
Coşkun bir nehir gibi.
Kimi neşe, kimi gam,
Hasret ile tahammülü pişirdim,
Şefaat dilendim, ümit devşirdim.
Aşk ile duayı ördüm kapında,
Meczub derviş gibi aklım şaşırdım.
Şefkâtine susuz, sevgine acım;
Kadîr-i Zülcelâl Hakîm-i Mutlak,
Yaratıkla, Yaradan’da olan fark.
Isterse var eder isterse helâk,
VAR-da Hikmeti-ni gördüm Mevlâ’nın.
Her canlı “O”nunla doğar ve yaşar,
Alırım başımdan güllük tacını,
Yârin bahçesinde gördüğüm zaman.
Kökünden sökerim gül ağacını,
Yârin bahçesinde gördüğüm zaman.
İzine rastlarsam yârin bağında,
Rengini görürsem al yanağında,
Posta güvercinleri kaybetmiş mektubumu,
Dörtyol kavuşağında beklerim mâşukumu.
Sevgili kayalıkta açılan yayla gülü,
Sevgiye hasret gönül sanki buzullar çölü.
Yaratıkdan, Yaradan’a uzanır,
Bizim gönlümüzün karasevdası.
Bu yolda ölenler bile kazanır,
Gonca güle benzer aşkın yarası.
Med-cezir raksında hayat denizi,
Gönül ne of dinler nede amanı,
Ölümle mühürlü aşkın fermanı.
Menzil-i Mâşuk-sa çilenin sonu,
Sevdikçe kıskanır kıral çobanı.
Aşkın ateşinde gonca gül açar,
Tükendiği yerde başlar umutlar,
Daralır, genişler, uzar boyutlar.
Öyle bir sevda ki: almaz buutlar!
BIR’de birleşirmiş, binler sevince,
Binler, “BIR”e kurban, üstadım Ince! ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!