Ne şan mesut eder ne de asâlet,
Sevmekle mümkündür ancak saadet.
Ilâhî sevgiye gönül verenler,
Istemez dünyada ne mal ne servet.
Seven boyun eğmez şaha, fermana,
Gurbete çıktığım günden bu yana,
Içim alev alev yanan ocaktır.
Bu hasret şiirler yazdırdı bana,
Dönersem şairlik son bulacaktır.
Çatlamazsa eğer bu sabrın daşı,
Farkı varmı ölüm ile gurbetin?
Pençesinde ezilirim hasretin.
Tükendi dermanım, bitti gayretim
“Gel demiştin hasta-sayrı olmadan”
Gelebilsem, görebilsem ölmeden...
Sırlar çözülse bir an,
Olmasa zaman, mekân.
Ben yolcu, “O” kılavuz,
Kavuşsa canla, Canan.
Gelse gönlüme nevrûz.
Acı acı çalar sirenler,
Teşhis edilmez ölenler,
Kriz geçirir görenler,
Sel olur gözyaşım gardaş,
Yardıma koşalım gardaş.
Rabb-ül Âlemîn’dir seni yaratan,
Beşikten, mezara rehberin Kur-an,
Nebiler-nebisi Resûlü Zişan,
Amentü-yü ikrar aklın zaferi;
Aklını kullanan içer Kevser’i! ...
“Meczub-u aşk” derler buna,
Virüsü işlermiş kana.
Tiryaki eder hicrâna,
Mecnun’dan beterim bugün.
Can yandı, cânân aşkına
Bir yanda ayrılık biryanda çile,
Sıla ettim gurbet ili kendime.
Akan gözyaşlarım döndü sebile,
Sevgili silermi? Silmezmi? Bilmem…
Gün gelir ağlayan güler hâlime,
Râbbil âlemin’sin sırrı kâinat!
Senin eserindir bütün mahlûkat.
Himmetine muhtaç mü’min, müminat,
Dilimizde tekbir, tahmid, telbiye;
Lûtfu kereminle çıkar cezbeye! ..
Diz çöküp mürşidin çilegâhında,
Yanmayan pişermi? Aşk dergâhında.
Muhabbetullah var aşkın ahında,
Çevirme Cânan’dan yüzün ey gönül! ..
Sakın haa mazluma çatma kaşını,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!