I
Şu an
Huzurlu bir sessizlik olsa da evde
İçimdeki sızıya çare bulamıyorum...
Harpten çıkmış gibiyim.
Bir şeyler sende kaldı,
ağızdan ağıza
izmarit gibi gezmek olmaz..
tek bir ciğere gireceksin!
seni de
kimse benim gibi içine çekemeyecek..
göreceksin...
Bir acıyı; mutluluk değil de, yeni bir acı unutturduğunda, gerçek ağrı asıl o zaman başlıyor... insan soruyor kendisine, “nereden başlasam kanamaya? ” sondan başa mı? baştan sona mı?
Ben baştan sona gidiyorum, öyle yüzleşiyorum kendimle...ve anlıyorum; daha sonraki yanılgıları doğuran, hep o ilk acı! O ilk kaybediş... O ilk gözyaşı... O İlk kez yıkılması bir insanın.... Diğer kaybedişler ise, sadece o “ilk acıyı” hatırlattığı için acıdan sayılıyor! Her şeyiyle gerçek olan aşk, eğer bir kez yaşanıyorsa, “acılar” diye bir şey yoktur aşk serüveninde. Tek bir “acı” vardır.... Yani o ilk kaybediş... o ilk gözyaşı... Ondan sonrakiler, O ilk acıyı tazeleyen yeni yüzler sadece... yeni bedenlerde karşımıza çıkıp kendisini bize hatırlatıyor, dinmeyen o ilk sancı...! Gömülemeyen o eski yüz....! insan her kaybettiğine “aşık” olmadığı halde, yine de üzülüyor... Onu yeni bir acı, yeni bir kaybediş olarak görüyor. İşte aşkın en büyük numarası bu... Aslında insan her yeni kaybedişte, O ilk kaybettiğine yas tutuyor... Başka bir kılığa giriyor ilk acı. Başka bir ses, başka bir ad, başka bir beden olup çıkıveriyor insanın karşısına. Yoksa bir insan; aşk serüveninde birden fazla kişi yüzünden acı çekecek kadar güçsüz olabilir mi?
Kim bilir kaç kişi seslenmiştir, yeni bir yüze “eski acısının” adıyla? Kim bilir kaç kişi demiştir, “o da böyle kokardı, hareketleri ona ne kadar da çok benziyor” diye. gömülemeyen o ilk aşk, geri tepiyor işte... ve bir çok insan, aslında ömrü boyunca aynı kişiyi seviyor, sadece bedenler farklı... baktığı gözlerin rengi değişik... ve yeni bir isim...kısacası aşka aşık insan... “bana onu –unutturdu-” diyen birisi, bilmiyor ki; ona o eski mutluluğu, eski günlerini–hatırlattığını-? O eski mutlu günlerini hatırlayan, mutlaka o zamanın –kahramanını- da hatırlayacaktır.... Kimse kimseyi unutturamaz... Hatırlatır! Yeni olan, sevdiğinin o eski acısını rafa kaldırabilir ancak. eğer kapıda yeni bir ayrılık daha varsa; rafa kalkan o eski acı tekrar iner ait olduğu yere. Ve kişi, o klasik cümleyi kurar; “yine olmadı, yine kaybettim” hayır! İlk kaybedişi, o ilk gözyaşını, ilk yıkılmanı hatırladın hepsi bu..... o son giden, ilk gidenin bir parçası.... “eski, yiter yenilerde” der bazı insanlar, bazen öyle bir an gelir ki; özellikle de giderken, yeniler eskiyi diriltir.....
Gidebilirim bir gece
Aklın bende kalmasın..
Unutma ki
Dudaklarındı,
Şiir gibi bir sevişmeye koyulmadan
Öptüğüm ilk hece..
Hırsız telaşı benimkisi
Alacağı bir şey olduğunu bildiği halde
Açamayacağı kapıyı zorlayan..
Fener misali düşleri elinde
Ama sürekli
Gerçeğe yakalanan
Eleği asılmış bu öykünün
Unu elenmiş..
Vuslata bilenmiş hasretim
Naçar gülüşümde
Demlenmiş..
Galiba sonları yaşıyoruz seninle
Yaşadığımız anlar,
Ayrılık öncesi zamanlara benziyor
Hazırla mendilini sevgilim
Hikayemiz bitti bitiyor...
Geceyi birkac kadeh daha uzatıyorum.....
Ayrılık yine yürürlükte!
Ve seni beklemekteyim gittiğin günden bu yana
Söyle ben varmıyım,
Gamzelerinde biriken gözyaşlarında?
Bazen sakallarıma karışmış,
Sigara dumanı kadar yakındın bana
Bazen en derin uçurumların dibinde,
Ulaşılması zor bir kadındın...
Gitmeseydin ne iyi olurdu,
seninle birkaç yıl yaşlanmak...
ayrılamıyorsan;
ayrılmış gibi
seviyorsan;
sevmemiş gibi yapacaksın...
ve gitmeyi de öğreneceksin,
ardına bakmadan.
HELAL OLSUN SANA TÜM ŞİİRLERİNİ OKUDUM VE HAYATI KISMINI MERAK EDENLER İÇİN ŞİİRLERİN TAMAMINI OKUYAN HAYATINI ANLAR ZATEN..SENİ KISKANMADIM DESEM YALAN OLUR NASIL OLUYORDA BENDEN KUCUK BIRISI BENDEN ONCE BUNLARI YASIYOR,HAYATIN BIR KAC ADIM ÖTESİNDESİN TEBRIKLER
Merhaba Okan,
Şiirlerin gerçekten çok güzel. Aynı zamanda anlam yüklü ve yaşamdan kesitler olduğunu anlamak zor değil. Her birinde ayrı bir anın var sanki..
Unutamadığın..
ya da, unutmak isteyipte başaramadığın..
Seni tebrik ediyorum, şimdiye dek çoktan ünlü bir şair olman ger ...