ÖĞRENCİ ŞİİRLERİ

ÖĞRENCİ ŞİİRLERİ

Adnan Deniz

Öğrencilerimiz… Bir kır bahçesinde çeşit çeşit çiçeklerimiz. İsteğimiz o çiçeklerin solmaması, onların gelecekte gülmelerini sağlayabilmek.
Ancak onların yetiştikleri ortam o kadar çeşitlidir ki. Hepsini tek tek bilmek ve tek tek anlayabilmek gerekiyor. Yoksa hazan mevsiminin sonbahar yaprakları gibi avuçlarımızdan uçup gidecekler. Ne kötü değil mi?

Nakış nakış, iğne iğne işleyebilmek ancak bir sanatkârın işi… Öğrencilerimizi, yararlı bireyler olarak yetiştirebilme işi de bir kutsal mesleğin üyelerine yani öğretmenlerine düşüyor. Ne mutlu!

Öğretmenlik: Engin bir gönül sevgisi, Uçsuz bucaksız fedakârlık ve duru suların önünü kapatan engelleri ortadan kaldırmak için mücadele eden yürek işçisi, Yüreklere bir nebze dokunabilen bir anne bir baba sevgisi.

..

Devamını Oku
Mehmet Cıngır

Ey idareci!
Alıp eline bir ok ile bir yay,
Öğrenci üzerinden öğretmeni oklamak kolay…
Yetiyorsa eğer gücün,
Güveniyorsan bilgine,
Çık öğrencinin karşısına,
Alfabeyi A’dan Z’ye bir say.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

İSMAİL KARAOSMANOĞLU NAM-I DİĞER AHMET KEMAL

Annem buğday hasadı zamanında doğduğumu söyler. Babamın memuriyete girişi dolayısıyla doğar doğmaz nüfusa kayıt olan tek evlat benim. Benden 2 yaş büyük abim benimle ikiz yazıldı. Benden iki yaş küçük erkek kardeşim ise 2 yıl gecikmeli kaydoldu. Bu yönden şanslı biriyim yani.
Adımı bebekliğinde ölmüş benden iki büyük ağabeyimden aldım. Ebem bana Ahmet adını koydu. Ben ona büyük şair Yahya Kemal’den ilhamla Kemal’i ekledim.(Ebem annemin babaannesiydi. Allah rahmet etsin. Pek mübarek bir kadındı. Bir sürü yetimi büyüttü.)
27 Mayıs İlkokulunu bitirdim. Sınıfın en küçüğüydüm. Benimle birlikte en önde oturan Kuzu soyadlı Mehmet’le bana problem soran öğretmenim Bedia Çelik’in isim takmasıyla tavşan lakabını aldım. Orta ve Liseyi İmam Hatip Okulunda tamamladım. 7 yıllık imam hatip okulu bende büyük tesir bıraktı.
Nihat Erim hükümetinin okulun Lise kısmını açmaması yüzünden Lise 1. Sınıfı Adapazarı’nda okudum. İlk gurbet hayatım böyle başladı. Erzurum Üniversitesi İslami İlimler fakültesini kazandım. 1980 öğrenci hareketlerinde yaralandım. Edebiyat ilgim ve bu yaralanma olayı dolayısıyla fakülteyi 3. Sınıf 2 kez tekrar ettiğim halde bitiremedim.
Çeşitli işlerde çalıştım. Gazetecilik ve serbest ticari faaliyetlerde bulundum. Annemin ısrarıyla tekrar sınavlara girerek Edebiyat fakültesine kaydoldum. Orayı da 1 yıl fazla kalarak bitirdim. Fakültenin ilk sınıfında Mehmet Kaplan, Abdülkadir Karahan ve Muharrem Ergin gibi seçkin şahsiyetlerin öğrencisi oldu. İlk şiirleriyle Mehmet Kaplan’ın şahsi beğenisini kazandı.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

ATİLLA İLHAN

Onunla tanışmam nasıl oldu? Sağ cenah gazetelerde boy gösteren, röportajlar veren bu şair epeydir ilgimi çekiyordu. Üniversitede öğrenciydim. Bu benim ikinci fakültem. Edebiyat merakım beni ilahiyat fakültesinden etmişti ama edebiyatla ilgimi hiç kesmemiştim. Hatta serbest meslek icra ederken bile edebi eserler okuyordum.
Bir anket yapmak düşüncesi doğdu içime, röportaja döndü bu düşünce. Bir sürü soru hazırlamıştım 100’ e yakın. Mukaddime ’nin doğuş nedenini İbn-i Haldun dönemin önemli sayılan aydınlarına yönelik bir anketinin olduğunu öğrendiğim gün aklıma geldi bu düşünce. Ben de soruları önceden hazırladım.
O sıra yayınlanan bir dergide önemli bir görevde olduğunu öğrendiğim Atilla İlhan’ı aradım. İlk arayışım başarısızlıkla sonuçlanmış ama telefonunu elde etmeyi başarmıştım. Telefon ettim dergi idaresinde buluştuk. Bir grup halinde oturuyorlardı. Soyadı benimle aynı bir bayan ve şimdi hatırlayamadığım birkaç kişiyle oturuyor, koyu bir sohbete dalmışlardı. Bir ressamdan bahsediyorlardı. Bu Türk Ressamın Fransa macerası söz konusuydu. Erkeklik organlarının resimlerinden bir sergi açmış Ressamımız. Sergiyi gezen bir gay Fransız eleştirmen Ressamı Fransa’ya götürüp orada tanıtmış ve meşhur etmişti. Sanatın, özellikle Batı sanatının bu derece adileşmesi midemi bulandırmıştı.
Aslında yazarın ‘’Hangi Seks’ adlı kitabını da yeni okumuştum ve zaten nefret ettiğim Batıdan büsbütün nefret eder olmuştum. Hangi Batı zaten sağcı yazarlarda okuduğum yazıların bir benzeriydi ve beni şaşırtmıştı. Şiirlerinden Mihrimah ve Sultanı- Yegah’ını da beğenerek ve ayrıca besteleyerek okuyordum.
Onun Divan Edebiyatı hakkındaki görüşlerini de pek beğeniyordum. Şiirlerinden başka romanları ve denemelerini de okumuştum. Hepsine öğrenci bütçemden ayırarak para ödedim ve kitaplığıma katmıştım.
..

Devamını Oku
Adnan Deniz

Ödemesi en zor olanı kişi haklarıdır. Dinimiz bu konuda kul hakkıyla karşıma gelmeyiniz ayeti ile bu konuya verdiği önemi belirtir. Hiç düşündünüz mü hiç farkına varmadan kul haklarının gasp edildiğini! Mesela bir öğretmen dersine geç girdiğinde kaç öğrencinin hakkını yemektedir. Ya da derse girdiği halde öğrenciye vermesi gereken ders konularını öğretmemesi durumunda hak yemiş olduğunun bilmem farkında mıyız?
Öğrenciler arasında yapılan taraftarlık ve bunun olumsuz ya da olumlu olarak notlara yansıması birer haksızlık değimlidir? Acaba davranışlarımızda objektif olmamız mümkün değil midir? Ya da kişiler yaptıkları bu haksızlıkların farkına mı varamıyorlar acaba?
Sabahleyin nöbetine zamanında gelmeyen ya da nöbetini tam tutmadığı için çeşitli olayların meydana gelmesine neden olan nöbetçi öğretmenler meydana gelen olaylarda zarar gören hangi öğrencilerin hakkını gasp etmiştir acaba?
Görevine zamanında gelmeyerek kişi haklarını yiyen ya da görevini tam anlamıyla yapmayıp öğrenci ve velileri uğraştırarak haklarını yiyen idareciler herhalde kendilerini rahat hissediyorlardır! Öğrencileri en ufak bir hatalarında en büyük suçlarla suçlayıp, yargılayarak asan, onları toplumdan bir anda soyutlayan öğretmenler ve idareciler herhalde kendilerini vicdanen çok rahat hissediyorlardır!
İnsanları birbirine düşürmek için olmadık yalanları söyleyerek daha sonra doğruluk ve haklılık nutukları atanlar herhalde büyük onur ödülüyle ödüllendirilmektedir. Bilemiyorum; bu haksızlıkların hesabını verebilmek için herhalde bütün öğrencilerden teker teker haklarını helal ettirmek gerekir diye düşünüyorum.
Ya öğrencilerin yediği haklar! Hesabını veremeyecekleri haklardır bunlar. Devletin bütün imkânlarını sunduğu öğrencilerin derslerine çalışmayarak devleti ve ailelerini zarara uğratmalarından dolayı acaba kimlerin haklarını yemişlerdir. Bu vebalin altından kalmak mümkün değildir. Ayrıca sabahleyin erkenden kalkarak üzerlerine aldıkları eğitim görevlerini yerine getirmeyen öğrenciler kendilerine ve ailelerine verdikleri zararlarla acaba kimlerin haklarını yemektedirler. Öğrenciler arasına nifak sokarak ve yalan söyleyerek öğrencileri birbirine düşüren öğrencilerin yediği hakların hesabını vermek mümkün değildir. Ailelerin kıt kanaat kendilerini okutmak için çalışarak eğitim için harcadıkları paraları okuldan kaçarak veya okumayarak yok eden öğrenciler acaba kimlerin haklarını yemektedirler. Öğretmenlerini
Küçük düşürerek kendileri için çırpınan öğretmenlerini üzen öğrenciler acaba öğretmenlerinin haklarını nasıl vereceklerdir.
..

Devamını Oku
İhsan Hasan Kaya

ER KANI
(E) r kanı taşıyanlar, uyanık olur
(R) ahatlığı, huzuru latifede bulur.
(K) aptan olmak sorumluluk getirir.
(A) llah için çalışanlar mutluluğa erir.
(N) e verirse insan kendi için verir.

..

Devamını Oku
Hayriye Aygül

Annem:-Kalk kızım kalk,öğlen oldu.Kuzular hala ağılda,yazıktır,günahtır,diyor.

Her zamanki gibi,sıcak yatağımdan kalkmaya üşeniyorum.Gözlerim çapaktan kapalı,ovalaya ovalaya istemeyerek kalkmaya uğraşıyorum.Zira başka çarem yok,ya ben,ya da annem gitmeli...
Daha bebeklerle oynama çağım,hoş, hazır bebekler değil,bez ve çubukla yaptığımız bir model...,bazen saç olarak,keçiden kıl keser,yeni elbisemi yırtarak entari giydirirdim bebeğe.Kim dinler benim beş altı yaşımı,evde benden başka çocuk yok ki,yardım etsin.Sadece ben ve annem varız.Bütün işler bizi bekliyor.Ağabeyim başka kasabada öğretmen olarak görev yapıyor.Diğer ağabeylerim öğrenci,sadece büyük ağabeyimin maaşı ile geçiniyor ve okuyorlar..Allahım ne yıllardı,nasıl bir ruh haletimiz vardı? Başarmak bizim inancımızdı.Ailemiz sadece kendisi için değil,çevresinide kalkındırıyordu.köyümüzde okuyan kızlar, hepimize örnekti.Onları teşvik eden ve maddi destek veren ağabeyimdi.Aile bireyleri olarak yaz tatillerinde köyde toplanıyorduk.O yılları unutmamak,geçmişi düşünmemek ne mümkün? .................................................................................

Babam genellikle dışarıdaki (bahçe,bostan,ark kazma,sulama ve tarla...) işleri yapardı.Baharda sebze ve meyve bahçesinin bütün işlerini babam yapardı.Yazın tarla biçme,harman çevirme,buğday ve samanı içeri alma,...gibi işleri yapardı.
Annem tüm ahır ve samanlık işlerinin yanısıra,hayvanları sağma,kuzu,oğlak ve danaları emzirme,hayvanların kaşağılanması ve ahır temizlik işleri,ekmek mayalama ve pişirme,süt sağma,kaynatma ve mayalama,yayık sallama,yağ ve ayranın ayrılma işleri,çökelik pişirme,yanında temizlik ve derede çamaşır yıkama,bonya yaptırma işini yapardı.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

ENAYİLER OLMASA


Meşhur bir söz vardır: ’Enayiler olmasa açıkgözler nasıl geçinir.’ Bu söz bize her şeyi açıklıyor. Kurnazlar ve aptallar birbirini tamamlayan, bir bütünün iki parçası olan unsurlar.
Ortaokulda Türkçe Öğretmenim bize bir kompozisyon konusu vermişti. ‘Yüksek tepelerde hem yılanlara, hem de kuşlara rastlanır. Kuşlar uçarak, yılanlar sürünerek varırlar aynı yere. Bu söz her şeyi anlatıyor. Yıllar sonra bu tiplere her zaman, her yerde rastladım. Yüksek makamlara beleş olarak, tepeden inme yerleşenleri gördükçe hayıflandım. Aynı yerlere sürünerek, bin bir zahmetle çıkanları, hatta çıkamayanları gördükçe acıdım, yüreği burkuldu.
Bazı insanlar vardır hep işleri rast gider. Hep dört ayaküstü düşerler. Fırıldak çevirmeyi iyi bilirler. Her zaman, her yarda iş bitiricidirler. Hak etmeyi beceremezler, ama her zaman hak etmediklerini hem de fazlasıyla elde ederler.
İşte dünya böyledir. Bu tipler okulda en tembel talebedirler. Kopya çekereler. Her türlü yaramazlığı yaparlar. Hatasız, yanlışsız, vukuatsız günleri yoktur. Nasıl olsa bir diploma ederler. Beleşten bir üniversite de bitirirler. Ondan sonra gelsin kaymaklı işler. Ve o zavallı çalışkan dürüst öğrenci, her şeyi bileğinin hakkıyla almaya çalışan ve bin bir güçlükle bunu beceren iyi insan, dosdoğru adam, sırf adamı olmadığı için işsiz güçsüz perişan olur. Zaten onun hakkı olan makam ve mevki de adamını bulduğu, yaltaklanmasını iyi becerdiği için o üçkâğıtçı tarafından elde edilmiştir.
..

Devamını Oku
Ali Eryılmaz

Bu gün bir gemi yanaştı bu limana
Dokuz ay on gün sonra geldi cihana
Geminin kaptanı acı çeken bir ana
Hayırlımı hayırsızmı olacak dünyaya...

Her insan misafir gelir bu dünyaya
Gülerek gelen yok gelir ağlaya ağlaya
..

Devamını Oku
Harika Ufuk

Küçücük bir çocuktum, sevgiyle sana koştum,
Öğretmenim seninle hayatım buldu ahenk!
Okul denen yuvada bilginle dolup coştum,
Senin sevgin içimde büyük denizlere denk!
*
Bembeyaz bir sayfaydım, donattın çiçek çiçek,
Kanatsız meleksin sen, benim bu sözüm gerçek,
..

Devamını Oku
Şeref Coşğun

En güzel yıllardır, öğrencilik yılları.
Borç yok, dert az, geçim endişesi uzakta.
Kovalar aylar ayları, yıllar yılları,
Tuz torbası boynunda, çocuklar kucakta.

Herkes öğrenci olur, az ya da yıllarca.
Azı öğretmen olur, okur da yıllarca.
..

Devamını Oku
Birgül Kızılkaya

Yıl 2011;
Bir yıl önceki doğum günümde yazdıklarımı okudum az önce. Hayatı okul, kendimi öğrenci olarak nitelemişim. Çok doğru bir tespit.

İnsan hayatında bir yılda ne çok şey değişiyormuş meğer. Mesela iki çizgi daha ilave oldu çizgilerime ya da daha fazla demeyi çok isterdim :)) .

Şu an bu yazdıklarımı hasta yatağımdan yazıyorum. Ve ben hala şükretmeye devam ediyorum. Neden mi?
11 Eylül 2011 Tarihinde Didim’de, hem de denizin içinde kalp krizi geçirdim,. Şans eseri ve daha da çok Tanrı öyle istediği için atlattım.. Hastanenin çok yakın olması ve büyük şehirdeki gibi bir trafik olmaması bu vartayı atlatmamda en büyük etkendi…Denizde korkunç bir sancıyla kendimi kaybedip hastanede gözlerimi açtığımda hala yaşadığıma ben bile inanamadım.)) Hemen ardından 20 eylül 2011 tarihine açık kalp ameliyatı oldum. Koroner arter by passs dediler. İki damar değişti. Bu yetmedi sol kalp kapakçığımda değişti.) (Mitral kapak) Ve yine bütün bunları neden ben yaşadım demedim. Demek ki bu yıl da bunu yaşamam gerekiyormuş diye düşündüm.
..

Devamını Oku
Mehmet Kıyak

OKUL VE EĞİTİM (Konuşma)


.............................................................................................................................

Hepimiz yeni bir eğitim-öğretim yılına başlamanın heyacanı içindeyiz.Uzun bir tatili geride bırakarak büyük bir enerji, büyük bir sevinç ve mutlulukla yeni bir yıla başlıyoruz.

..

Devamını Oku
Vehbiye Yersel


 Doğup büyüdüğüm şehir,kalenin eteğine petek gibi yerleşmiş,taş binalardan,konaklardan,saray kadar 4,5 sokak kapısı olan değişik yapıda evlerden Mezopotamya ovasına nazır kurulmuştur.Evlerine içine girip de,yakından inceliyecek olursanız hayretler içinde kalırsınız.Taşlara ne kadar emek verildiğini,.oya gibi işlenmiş evlerin pencere,kapı,yüklük, dolap çevreleri üzüm,çiçek,yaprak ve hatırlayamadığım birçok resimleri taş üzerinde oyulmuş,bir sanat eseri ortaya çıkmıştır.Mardin gündüz taş yığını,kayalık gibi,yeşillikten yoksun harabeye benzer,ama evler geceleyin ışıl ışıll bir gerdanlık gibi kalenin eteğini süsler.Maardin için'gündüz mezarlık,gece gerdanlık' derler.Bir söz daha var bizim bu şirin şehrimizle ilgili,'Gelen ağlar,giden ağlar.'Gercekten Mardin`e ilk defa gelenler,mahrumiyet bölgesi diye istemiyerek gelirler,ama bir müddet sonra istemiyerek ayrılırlar. Hatta bekar gelenler evlenmiş olarak dönerler.Mardin kızlarının çogu renkli gözlü,beyaz tenli,ince yapılıdır.İş yeri, atölye,fabrika olmadığı için okumak zorunda kalınıyor.oradaki gençlerin çoğu lise mezunu veya üniversite mezunudur. 
 Ana cadde ile yeni yolu birbirine bağlayan ara yollar sokaklar cesitlilik arzeder,ana sokaklar biraz daha genis,iki-üçc metre genişliğinde ara sokaklar ise daracık,bir kısmı merdiven gibi basamaklı,dönemeçli,Durumlarına göre halk tarafından adlandırılmış bu sokaklar.Dar sokak,çaputlu sokak.abbaralı sokak.Mardin merkezinde 5 -6 metre uzunluğunda abbaralar vardır. 
 Ulaşım sorunu hem var hem yok denilebilir..Bir kere hasta olsan da,sağlam olsan da,tabana kuvvet diyerek istediğin yere gitmek için yürümek zorundasın.Yürüyemeyecek kadar ağır hastaysanız, doktora gitmek için hamalın sırtında veya hayvan üzerine bindirilerek gidersiniz.Yapacak başka çareniz yok çünkü.Arabalar yalnız ana caddede çalışır.. 
 Daha sonraları yeni yol adı altında şehir mezarlığının kuzeyinde Mardin’in bütün güneyini kaplayan bir yol aşıldı.Bu yolun kenarında evi olanlar için iyi oldu.Ara sokaklardaki evlerde oturanlar için değişen bir şey olmadı.evlerimize kadar odun,kömür.toptan alınan zahire ve salçalık domates.toptan alınan herşey,sırtta veya hamal üzerinde taşınırdı. 
 Mardin şehrinin süt ve sut ürünleri o zaman katıksızdı.esi yoktu.meyvelerimiz.sebzelerimiz bol.her istediğimizin en güzelini alıyorduk.ama ulaşım ve yüksek okul sorunu vardı,bu sorunlar bizi doğup büyüdüğümüz şehirden buralara göç etmeğe sebep oldu.. 
 Canınız sıkıldığı zaman gidecek bir park yoktu.o zamanlar.Mesire haftasında umumiyetle kale arkasına gidilirdi.Kale arkasına gitmek için kestirme yollar vardı.oraya da yürüyerek giderdik.ama konuşa konuşa yürüyüş bizi hiç yormuyordu.spor oluyordu. 
 O günleri inanın arıyorum,her şeye rağmen daha huzurluydum.Komşuluk vardı,samimiyet vardı.Şehirde herkes birbirini tanıyordu.Büyük şehirlerde kendimizi kaybettik desem yalan olmaz.Kim olduğumuz,kimsenin umurunda değil.benim Mardin hakkında bir Mardin’li olarak.yazacağım çok güzel konular var aslında,tatilinin bir bölümünü Mardin’de geçiren bir arkadaşımın kaleminden dökülen güzel anlatımı hep birlikte okuyalım. ……31/08/2008 
 puzzle9-Bu sene tatilimin bir bölümünü şimdiye kadar gitmeye fırsat bulamadığım canım Türkiye'min doğu bölgelerini gezmekle geçirdim. Mardin'de bir gece kaldım. Tavsiye üzerine iki otele gittik. Çarşı içinde asırlık binaları turistik otele çevirmişler. Kalabalık ve kargaşa bize cazip gelmedi. Sonunda Büyük Mardin Otel'de kaldık. Ve hayatımın unutulmaz bir gecesi başladı. Otelin park yerinde beklerken bir ezan sesi duyduk. Ezan ama ezan gibi değil. Sonradan anladık ki sela veriliyormuş ve yatsı namazından sonra defnedilecekmiş. Bu arada park yerine son model arabalar geliyor ve içinden çok şık hanımlar ve beyler iniyordu. Otelde o gece düğün varmış. Otelin 5.inci katındaki suit odalardan birine yerleştik ve aşağıya yemeğe indik. Otel müdürüne roof'ta yemek yiyip yiyemeyeceğimizi sorduk. 350 kişilik bir düğün telaşında olduklarını roof'ta garsonlar tarafından unutulabileceğimizi söyleyince, bizde düğünün yapıldı geniş terasın alt tarafındaki büyük terasa oturduk. Şehir halkından insanlar olduğu kadar, yabancı ve bizim gibi yerel turistler, ayrıca filmciler vardı. O eşsiz manzara karşısında Süryani şarabı içerek harika bir gece geçirdik. Düğünden gelen müziği unutmama imkan yok. Türküler bile bir başkaydı. O tarafın türküleri sayesinde biraz türkü sever oldum. 'Mardin kapı şen olur, kızları güzel olur.' Birden havai fişekler atılmaya başladı. İlk defa bu kadar yakından gördüm ışıl ışıl ve rengarenk yağmur gibi üzerimize yağan renk cümbüşünü. Mardin'in resimlerini çok görmüştüm. Ama yakından görmek, o manzara karşısında saatlerce oturmak bir rüya gibiydi. Yemekten sonra içkilerimizi alarak roof'a çıktık. Bir taraf ışıl ışıl mardin, bir taraf uçsuz bucaksız karanlık ve karanlığın içinde ışıl ışıl bir kaç kilisesi ile Mezapotamya, çok ilerlerde Habur kapısı, ışıkları hayal meyal görünen Suriye... Yemek yerken bir üst kattaki düğüne şimdi kuş bakışı bakıyorduk. 'Şemmamme' ya da buna benzer isimli bir oyunu izledik. Şemmamme düğünü yapılan bir kızın ismiymiş. Oyun ve şarkı bu kız için yapılmış. Bizde tek başımıza koskoca tarasta danslar ederek resimler çekerek, takı merasimini izleyerek, tarası neredeyse dört dönerek Mardin'i içimize sindirerek harika bir gece geçirdik. Ne zaman yattık, ne zaman uyuduk hatırlamıyorum. Sık sık uyanıp Mardin'e baktık otantik süslerle bezenmiş odamızın pencerelerinden. Sabah uyandığımızda Mardin'e ait değişik yiyeceklerin bulunduğu muhteşem bir kahvaltıyla karşılaştık. Mardin spor ile maç yapmaya gelmiş Urfa spor'un oyuncuları ile sohbet ederek sütümüzü, kahvemizi, meyve sularımızı içtik. Nefis böreklerden yedik. Otelden gece içtiğimiz enfes şaraplardan satın aldık hediye vermek için. Otelden ayrılmadan önce tekrar roof'a çıktık, gece gördüğümüğüz manzaraya tekrar bakmak üzere. Boşuna dememişler; 'Mardin gece gerdanlık, gündüz mezarlık gibidir' diye... Mardin daha başka güzel gündüzleri. Ama gece ışıklar olduğu altında gibi değil. Mezapotamya'ya baktık bir kere daha. Ezan sesleri kilise çanlarına karıştı. Pazar günü olmasına rağmen açık kuyumcu aradık ve bulduk telkari işlenmiş gümüşler almak için. Bir gün önce Midyat'tan almamıza rağmen gümüş üzerindeki o işçilik bizi cezbetmişti. Mardin benim için unutulmaz anılardan biri oldu. Belki de çocuklarımla beraber olduğum içindir, 0nların gülen gözleri beni mutlu ettiği içindir kimbilir..'puzzle9 ' 
 
 -Canım arkadaşım,benim doğup büyüdüğüm,hayatıımın en güzel gençlik yıllarını,dile kolay,tam 25 yıl ilkokul,ve orta okula çeşitli derslere giderek,yetişkinler eğitimi çalışmalarım,ve bu arada kendi öz çocuklarımı yetiştirmek,o zor şartlarda kolay olmazsa gerek.Şimdi tam oturulacak bir ortam var,ama aile fertleri,her birimiz bir tarafa dağıldık.toplanmamıza imkan kalmadı.Mardin Hakkında yazdığın güzel yorumun için teşekkür ederimSevgilerimle.sana Mardin türkülerinden bir demet yolluyorum. 
 .VEHBİYE YERSEL

 Sayın hocam,Türküler için sanaçok teşekkür ederim.Bu yazımı da Yola çıktım Mardin”e türküsü ile yazıyorum-sevdan başım belası…bana gurbet gezdirdi,kırk bin başlık parası.”Dün sizin yazınız görmeden önce markette iki öğrenci ile karşılaştım.Biri Mardinliydi,diğeri Mersinli.Çocuklarla şehirleri üzerine.Beni yine çekiyor mu oralar ne… Dediğiniz gibi bazı yaşanmışlıklar sadece anı olarak kalıyor. 12.03.2009 
 Vehbiye Yersel
..

Devamını Oku
Ahmet İnce

kirli bir gecenin sabahında
tırmalıyor beynimi elleri yorgunluğun
süzüyor umudu şiir
avuçlarımda aşınmamış imgeler

boşuna beklemesin kapıda kara duygu
göz kapaklarım geçit vermez artık
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Az çileler çekmedim, bakınca geçmişime,
Çektiğim çilelerim, tek tek girdi düşüme,
Bin kere pişman oldum, dünyaya gelişime,

Tükendim ah tükendim, bırak beni tükendim,
Kimseyle sorunum yok, sorun yalnızca kendim,

..

Devamını Oku
Ömer Faruk Bostancı

Her plaka 06.
Herkes burada aynı.
Memur dört başı.
Hoca dolu sokakları.
Öğrenci dolu sokakları.
Her plaka 06.
Binaların duvarları,
..

Devamını Oku
Neşe Fidan

Hep çocuk kalsaydım,
Elime bir defter bir de kalem alsaydım,
Tekrardan öğrenci olsaydım,
Sevdiklerime notlarımı saysaydım.

Hep sevmeyi öğrenseydim,
Ayrılık nedir bilmeseydim,
..

Devamını Oku
Necdet Uçan

Çapa

okulumun semti gençliğimin
bahçesi, sandalyesi, kanepeleri, klinikleri
cafe Ümit, ortopedi kantini mekânlarımızdı
en yoğun tartışmaların merkezi, yemekhanenin altı öğrenci kantini ve kavgası ile

..

Devamını Oku
İsmet Zeren

Kırmızı bir balondu mutluluk
Yirmi beş kuruş harçlıktı
Bir taze simitti sabahların serinliğinde
Tokalı bir naylon ayakkabıydı giydiğim
Bir bayram sabahı mutluluk

Bir okuma kitabıydı uzun yaz tatillerinde
..

Devamını Oku