Gördüm İstanbul’a kar yağıyor
Şimdi sen çocuklar gibi
Şen şakrak olmuşsundur
Bir kardan adamın ardında sessiz
Küçük bir çocuk gibi masum
Tatlı pusular kurmuşsundur
Sen, Friglerden kalma anıt
Ellerin Kibelesi Anadolu'nun
Tarih:buzul, taş ve kağıt
Savaşla barış, destanla ağıt
Meğer bahaneymiş Helenler
Paris, Hektor ve hatta Aşil
I.
Ben bir bulutum
Maraş semalarında…
Akşamüstü ufuklar yandığında
İçimden geçer hatıralar
Adım Cahit…
Yaşlı Bizans’ın namlı Kostantinapol’u,
Fatih’in İstanbul’u, iki gözümün nuru
Şehirlerin en güzeli, çiçeklerin en nazlısı
En güzel bestelerin hiç bitmeyen yankısı
Oysa sen bilmiyorsun...
Küsünce kızıla boyanan
Bir çocukluk var içimde
Kaçayım diye sessizce
Kalp atışlarıma karışan,
O tekinsiz hüzünden…
Sen geldin
Sanki
Bir yıldız buldum tavan arasında
Unutulmuş, tozlanmış
Kurumuş yüreğimdin
Bir düş gördüm sanki
Ve coşar ruhum bazen
İsterim ki bir gün
Uzaya çıkayım
Yıldızlara çiçekler asayım
Sonra semazenler gibi
Döneyim etrafında senin dünyanın
Kırılmış bir nar gibi
Saçılmışsın dört yana
Her tanen bir başka
Bir insanda filizlenmiş
Gözlerin bir iç denizin
Dalgasında gizlenmiş
Ben ve kalbim biz iki gezgin
Eskimiş bir köy odasında
Oturmuşuz bir sobanın başına
Hava soğuk, kesif ve bezgin
Bu sobanın başında süzgün
Taze meltemler dolaşıyor
Batarken gün berzah yokuşlarında
Uyandım senin mağrur varoşlarında
Sorma neden böyle uzaklara savrulmuş
Batık bir gemidir kalbim, kıyına vurmuş
Ve sen fırtınamın ardından doğuyorsun
Önce İstanbul diye bir şehir oluyorsun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!