Suretimdeki kahrın nefesi, kanat kanat
Gözlerimde çırptıkça, giryân düşsün istemem
Ân gelip patlayacak yanardağlara inat
Fikrime,onbin yıllık isyan düşsün istemem
Ezelî Türk yurdunun öfkeli sularına
BOĞULUR
Susmaz ise rebab, Türk'ün elinde
Sazaktan esen caz,sazda boğulur
Tek nağme çalmazsa Uygur ilinde
Uzaktan "Farabi" cazda boğulur
Şu bağrımı yakan kızıl hasretin
Gündüze sığmayan nârası sensin
Gece karanlığa düşen kasvetin
İnadına,her laf arası sensin
Seni sesliyorum ata yurduna
Lezzetiyle gelmemiş, gelmiş cefâ yerine
Ahû gözü düşmemiş,zevk ü sefâ yerine
Dalgalanan kâkülde, amma derd olmamalı
Serilmeli zülf-ü yâr, hoş kadife yerine
Yaz yiğidim yaz artık,fakat şu ân konuşma
Fırtınalar estiren rüyana kurbanım ben
Seçtiysen sözcükleri bekle biraz, yanaşma
Heybende taşıdığın gayene kurbanım ben
Her kelimeyi dizdin,uykulardan kopardın
Bana del olmuş bir yâr var diyorlar
Aşkından mecnûna ererse ersin
Vuslatın geçilmez duvar diyorlar
Yollara gülleri sererse sersin
Ruhuna Leylâ'yı sarıyormuşum
Çareler istersin de, her yana koşup duran
İkbâlin şafağını talihsiz günler vurur
Alevli bir gergefle zamanı hüzne kuran
Şu zalim saatler hep ayak sesinde durur
Kuşkular ki her zaman hükmedip yaşıyorsa
Bir mevzudayım ey âlem, dinleyin
Çok derin mevzuya bakakaldım ben
Hem de mühim bir dert, ister binleyin
İster kıyâm edin, derde daldım ben
Meselem düşünce tüm bedenime
Öfke rüzgâr gibi geçti buradan
O dem ki; kırılan dal olmadı mı
Karayelle yağmur düştü sonradan
Bu dem ki kâinat sel olmadı mı
Islandı sap,saman,afet haykırdı
Özlemin düştükçe ben, sen olurum
Kerkük divânına doyduğum zaman
Mum kimi yanıp da erir solarım
Özümü toprağa koyduğum zaman
Hiç görmedin bahar kimi ılık gün
HOCAM SİTEMİZ KAYIP OLDU...