Hüzün kıvamında ,ben,beni tutup yürürken
Ah ! İç sıkıntısı bu, derken can düştü bana
Bir sırrı sürükleyip, korlu nabzı kürürken
Ruh yine efelendi, bir ân yan düştü bana
Bazân çürük zeminde bir şekli deremezsin
Şu Türk'lük burcumdan arza tırmanan
Tutkularım vardı... yaşamadım ki
Bilmem tecelli mi yoksa ân be ân
Gayyaya duvardı...taşamadım ki
Ve bir gün türküler sorarsa seni
Ko,gitsin namertler karıl bu aşka
Bağlama kurşunu vurursa seni
Ko,yetsin hasretler sarıl bu aşka
Vursun da Türk'lüğün dillere gelsin
Ellerini uzatıp ruhumu titretirsen
Aniden taraçanın burcuna takılıver
Köşkümün perdesini eritip kirletirsen
Kederli pervazdaki köşeye çekiliver
Aşkın uçar giderse izbe viranelere
Meselâ diyorum; şu ânda sehven
Saatler, zamanı bölsün... ne dersin
Kalalım mı burda sâde sen ve ben
Sonra ne gelirse gelsin... ne dersin
Şivekâr sefâlar gelirse sehven
Cana, kafes kafes şiir dokurken
Bu şi'r seni seçmiş, sana geçmiştir
Nasıl anlatsam ki, tekrar okurken
Belki nefes nefes bana geçmiştir
Sen, karanlık ötesi hapsedilen gözyaşım
Kimden medet umarsın yıllar senin sırdaşın
Tozu gözüme kaçan can kafesimde yaşım,
Hicran sıtmalarını ölçer ya arşın arşın
Yetmez mi akıttığım kanrevân damlaların
Düşlerin rengine dudağı sarkan
Karanlık köşeyi vurasım gelir
Sineleri delen oklara kalkan
Olup da, zıhları kırasım gelir
Sevdaya kör kurşun sıkan cüceler
Şiirle özüme akar giderim
Sureti sözlere bananlar gelsin
Huzura şükredip bakar giderim
Hanemde benimle kalanlar gelsin
Derdi çağırırım aciz de kalmam
Cevap bulamadığım bir devr-i âlemdeyim
Ne cinayetler gördüm faili meçhul denen
Her idamlık karede ,düğümlü elemdeyim
Bir yığın hendeseyle şu kasavette dönen;
Salîble bir olanlar,susmuyor susmayacak
HOCAM SİTEMİZ KAYIP OLDU...