Kırlangıç kuşuyum
göç etmedim, kaldım
asiyim ve aykırı...
Mevsim sonbahardı,
ben sonbahar...
Bir gönüle kondum
En azından bir kaç hikayesi olmalı insanın, hatta çok fazla hikayesi olmalı... Çok daha fazla...
Anlatacak hikayelerim var benim; düşündürecek, sevindirecek, kızdıracak, hüzünlendirecek, öğretecek, umutlandıracak, aşka inandıracak, sevgiyi çoğaltacak.
Herkesin, küçük de olsa kendi hayatından bir parça bulacağı hikayelerim var çokça...
Hayatım; doğum-ölüm, başarı-başarısızlık, sevgi-sevgisizlik, merhamet-acımasızlık, sevaplar-günahlar, kendi olma mücadelesi ve insan olma yolunda ilerleme kaydetmeye çalıştığım hikayelerle dolu...Ve daha da dolu olacak, yaşadıkça.
Birinci sınıf hamurdan değilsen
yoğrulurken hayatın teknesinde,
parçalanıp ufalanıp
kalakalırsın öylece.
Mayan tutmaz bir türlü,
Kimseyi yargılamak istemiyorum artık, yargılamıyorum da, onlar kendi iplerini kendileri kesiyorlar zaten...
Ben kabul ve şükürle yaşarken; karşıma çıkanlar, hayatıma girenler ve girmek üzere olanlar benim kendim olma durumuma, insanlığıma, şaşkınlıkla bakıp, uyum sağlayamıyorlarsa, çabam da bir yere kadardır, anlayışım da benim.
Tavrım net, serzenişlerim fırtınalı, tepkim de kesin oluyor sonunda; ya bende kalırlar insan gibi olup, ya da giderler olmaları gereken yere. Bu dünyaya tekamül etmeye gelmiş olduklarını bilmeyenlerle uğraşmıyorum, yorulmuyorum... "Acımasızsın" diye yargılanmak umurumda bile değil, herkes hayatımda ki yerini bilecek ve de haddini.
Hayatımın odak noktasını BEN olarak dengelediğimden bu yana_ ki epeyce uzun yıllar oldu_ ruhumda ki çalkantılar bitti. Seçimlerimin, kararlarımın ve davranışlarımın sonuçlarına da hazırım ve katlanırım... "Yaşarken unutmak" diyorum ben; evet daha onlar yaşarken unutuyorum kişileri, insanımsıları, dostumsuları... Koskocaman kişiler, birey olmayı becerememişler ise; nereye kadar empati yapacağım, nereye kadar terapistlik yapacağım yahu..?
Senin yaşanacak çok yılların,
Onun önünde azalan yıllar.
Derdinden süzülmüş dersin de
Nasıl süzülmüş bilir misin?
Yoğurmuş, yoğrulmuş da
Hayatın içinde...
Nesrin
"Yaban gülü"yüm ben
budur ismimin anlamı.
Gül gibi narinim,
Kolay kırılırım amma
incitmeden sevin haa…
Kırmızıysa aşkın rengi
hangi tonundayım ki?
Nar çiçeği olmalıyım
evet eveeett…
Göz alıcı,can yakıcı.
El alem ne dermiş
el alemde kimlermiş?
El alemden bana ne.
Onlar bana el, ben onlara alem
hem de ne alemim, ne alem.
Oynatırım kalemimi, yazarım şiirimi
AŞK;
şimdi koynuna almayabilir,
eminim ki bir gün alacak.
Eli mahkum, koynunda saracak.
Hayallerim, her an dirilme noktasında.
Babacığım; ne kadar uzun yıllar geçti sana dokunmayalı, öpmeyeli... Rüyalarıma girdiğin ve seni hissettiğim zamanlar haricinde de aklımdan hiç çıkmayanımsın sen... Aramızdan ayrıldıktan sonra her şey o kadar değişti ki, aslında hep benimle olduğunu, her şeyimi bildiğini ve gördüğünü biliyorum ama yine de bir anlatayım dedim:
Sen gittiğinde torunun Kemal dört yaşındaydı, şimdi otuz dört... Benim ise büyümeye hiç niyetim yok, hâlâ senin küçük yaramaz kızınım.. İçindeki güzel çocuğu sarıp saklayan, hiç öldürmeyen, hep yaşatan kızınım.. ;))
Yaşanmışlıklarımın bir bölümünü hayatımdan çıkardım, yaşadım bitti, özgür ruhumla başbaşayım epey bir zamandır... Hayat kendi bildiği gibi geçip giderken, bende kendi bildiğimce yaşıyorum ve kendi doğrularımla yoğruluyorum anlayacağın.
Şimdi olsaydın keşke diyemiyorum, çünkü bendesin, gitmedin. Hem yaşasaydın doksan altı yaşında olacaktın, istemezdin o kadar yaşlanmış olmayı, sevmezdin. Biliyor musun bende istemiyorum o kadar yaşlanmayı; insan elden ayaktan düşmeden, kimseye yük olmadan gitmeli, bulmalı yerini diyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!