Kültür Sanat Edebiyat Şiir

yılmaz erdoğan sizce ne demek, yılmaz erdoğan size neyi çağrıştırıyor?

yılmaz erdoğan terimi tarafından tarihinde eklendi

  • Filiz Can
    Filiz Can

    Ne yaparsa yapsın çooook sevimsiz bir insan... Ve konuştuğu gibi yaşamayan insanlardan.

  • Sibel Keten
    Sibel Keten

    Anlatacaklarım var!
    Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek.
    Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira..
    Belki hayatı daha yaşanır kılmak için, ya da belki sade..
    Ama sade anlatmak için..
    Sen anlat dedi Tanrı bana;
    anlaşılsın diye değil,
    hiçbir mükafat istemeden anlat..
    Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak!
    Sen anlat dedi;
    sen sade anlat..
    Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu,
    çareye yol açsın diye çaresizliği anlat..
    Ders verme dedi kimseye,
    çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene.
    Çırakları olan bir çıraktır usta olsa olsa..
    Sen anlat dedi bana Tanrı;
    sen sade anlat....

  • Bilhan Erden
    Bilhan Erden

    Ben sevmeyi beceremedim, belki de sevilmeyi...
    Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı...

  • Muteber Senol
    Muteber Senol

    genel bakış acısıyla:potanensıyelinin farkında bunu kulnamak ıcın kendıne zemınde kurabılmış kulanadabılmış tuketedebılmış ama yenı potansıyelere yelken cabılecek ortamlardan kopmuş ve artık sınekten su cıkarabılme asamasında kendını yenıleme ıhtıyacında olan bır turkıye ınsanı

  • Hayat Suyu
    Hayat Suyu

    SANA BAKMAK

    her şey yapılabilir
    bir beyaz kağıtla
    uçak örneğin uçurtma mesela
    altına konulabilir
    bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
    sallanan bir masanın
    veya şiir yazılabilir
    süresi ötekilerden kısa
    bir ömür üzerine.

    bir beyaz kağıda
    her şey yazılabilir
    senin dışında
    güzelliğine benzetme bulmak zor
    sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
    her şeyden
    bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
    belki tabiattadır çaresi
    senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    ve benim
    bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
    anlarım bitkiden filan
    ama anlatamam
    toprağın güneşle konuşmasını
    sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

    sen bana ışık ver yeter
    bende filiz çok
    köklerim içimde gizlidir
    gelen giden açan soran bere budak yok
    bir şiir istersin
    “içinde benzetmeler olan”
    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok

    uzun bir yoldan gelen
    tedariksiz katıksız bir yolcuyum
    yaralı yarasız sevdalardan geçtim
    koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
    her şeyi anlattım
    olan olmayan acıtan sancıtan
    bilsem ki sana varmak içindi
    bütün mola sancıları
    bütün stabilize arkadaşlıklar
    daha hızlı koşardım
    severadım gelirdim
    gözlerinin mercan maviliğine

    sana bakmak
    suya bakmaktır
    sana bakmak
    bir mucizeyi anlamaktır

    sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
    aşk sorgusunda şahanem
    yalnız kelepçeler sanıktır
    ne yazsam olmuyor
    çünkü bilenler hatırlar
    hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
    bahçıvanlar değil tüccarlardır
    sen öyle göz
    sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
    sen teninde cennet kayganlığı iken
    sana şiir yazmak ahmaklıktır

    bir tek söz kalır
    dişlerimin arasından
    ben sana gülüm derim
    gülün ömrü uzamaya başlar

    verdiğim bütün sözler
    sende kalsın isterim
    ben sana gülüm derim
    gül sana benzediği için ölümsüz
    yazdığım bütün şiirler
    sana başlayan bir kitap için önsöz

    sana bakmak
    bir beyaz kağıda bakmaktır
    her şey olmaya hazır
    sana bakmak
    suya bakmaktır
    gördüğün suretten utanmak
    sana bakmak
    bütün rastlantıları reddedip
    bir mucizeyi anlamaktır
    sana bakmak
    allah’a inanmaktır

    Yılmaz Erdoğan

  • Hayat Suyu
    Hayat Suyu

    'ben sana gülüm derim, gülün ömrü uzamaya başlar'

    kendi sesinden dinleyin.

  • Yılmaz Ahmet
    Yılmaz Ahmet

    film çekmeye kalkıp eline yüzüne bulaştırmış başka işlerin adamı..

  • Aşkım Özge Özkan
    Aşkım Özge Özkan

    Ütopyam... Yılmaz'ım... Sinirin, şiirlerin, oyunlarında ki hicivin... Odamın duvarında ki bir çift gözün... Bilseydim ki sana varmak içindi tüm yollar, koşar adım gelirdim...
    'Sana bakmak Allah'a inanmaktır....'

  • Selin Sel
    Selin Sel

    böyle zamansız güneşli,umulmadık mavi günlerde
    bir bekleme salonu yalnızlığına bürünüyorum..

  • Selin Sel
    Selin Sel

    iliklerimdeki yitik aşkı
    sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum...

  • Selin Sel
    Selin Sel

    sanki şiirini bilmediğim
    bir Fransız akşamında
    kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin..

  • Selin Sel
    Selin Sel

    içimde ayak izlerin,
    aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan...

  • Selin Sel
    Selin Sel

    ve ben ne zaman,kiminle sevişsem,

    hala seni aldatıyorum!

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    Ben sevmeyi beceremedim
    Belki de sevilmeyi...
    Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    Yardan düşmüştüm
    Yaralarım yardan armağandı
    Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    Bu ufukta bitiyor yüzün
    Ve başka bir gökyüzü başlıyor
    Komşu ellerle sarmalanıyorsun
    Yanıyorsun
    Ne kadar övünsen az
    Avazım çıktığı kadar susuyorum ismindeki sesli harfleri
    Mayınlı bir gülümsemeydi senin karasularında olmak
    Üstünde ilkbahar bilen tarih..
    Sanki yeniden eski bir öyküye başlamak...
    Yüzündeki o billur akşam kahvaltısı
    Sürgülerken özümü...
    Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın...?

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    Yerle yeksan,ıslak saçlı,kem gözlü,
    Kavim göçlerinden bu yana ağlayan
    Ve durmadan cep kanyağı yakıcılığında ezgiler çalan; çaldıran..
    Yakalatan,adı bende gizli bir kadındı İstanbul,

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    Biz ne zaman içsek; köfte geç gelir ve oturur muhabbetin terkisine çıplak bir efkar söcüğü
    Biz ne zaman içsek; sabah akar meycinin cebine,günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan
    Biz ne zaman içsek; iç değilizdir aslında...dışımızda bronz bir akşam sözcüğü çırıl bir efkar sözcüğü,eften püften bir kar beklentisi,delikanlı kıvamında sevda değilse de,tabansız sevişmelerdeki; el değmemiş pişmanlık...
    Biz ne zaman içsek; iç değilizdir aslında...
    Bu alkol ikindisi şiirle şimdi burada açılsaydım; adının baş harfi gibi...belki ağustos kokardı ağustos.
    Sen; fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara...senine boyuna sevilmiş sen,yalanı sevdasından büyük sen,bir bil sen...
    Biz ne zaman içsek; seni düşünüyoruz,genzimizde göl...gözyaşları
    Biz ne zaman içsek; iç değilizdir aslında
    Biz ne zaman içsek; dışımızda bronz bir İzmir akşamı.

  • Murat Akgün
    Murat Akgün

    kalbim bir etten organ sadece
    kalbim yüreğim olur,
    sen gelince...

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    bir tek söz kalır dişlerimin arasında,ben sana gülüm derim
    gülün ömrü uzamaya başlar
    verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim
    ben sana gülüm derim; gül sana benzediği için ölümsüz...
    yazdıgım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz.;

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    belki tabiattadır çaresi senin bir çiçege bu kadar benzemenin
    ve benim bilinci nasırlı bir bahçivan çaresizliğim
    anlarım bitkiden filan ama anlatamam topragın güneşle konuşmasını
    sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla...

  • Kk
    Kk

    gözlerin bir içimçaydı bizansta,
    gözlerin,
    ela teneşir uykularıma kapanan kırık pencere..

  • Kk
    Kk

    Bu Yol Nereye Gider

    bir kuğunun boynuna dokunurken…

    yol bir yere gitmez
    içerde
    düz saçlara uğrar
    ayak üstü bir akşamüstü
    her plansız ürperişin sonu
    hüsran
    ve hüsran
    çok sanat müziği bir kelimedir

    yol bir yere gitmez
    o bir durma biçimidir
    yol yoluyla gidebilir yare
    yoldan çıkabilir apansız
    ve ömür bitebilir yoldan once
    ama yol bir yere gitmez
    o bir durma biçimidir
    yaşamak
    hızlı bir ölme biçimidir
    düşünce ışıktan yavaşsa
    erken gidilmelidir
    gerdan sözcüğüne
    bir kuyumcuda da rastlayabilirsin
    bir kasapta da
    kalbin sızlamaz
    bir kuzu yüreğini vitrinde görünce
    o bir beslenme biçimidir
    ama korkarsın
    kurdun sevdiği havadan
    ayakkabı yaparsın yılandan

    yol bir yere gitmez
    o bir durma biçimidir
    her garantiyi istersin hayattan
    oysa ölümle yaşam arası
    uzun malum ince bir yol
    bir yere gitmez
    o bir ölme biçimidir

    iyi yolculuklar denmez bir gidene
    yapılamaz çünkü
    çok yolculuk bir seferde
    yolcu denmez her gidene
    herkes o yolun taraftarı olmayabilir
    hiç bir sürgün
    gittiği yolu sevmez mesela


    yol bir yere gitmez
    o bir susma biçimidir
    soğuk bir taşıtın uğultusunda

  • Oguzcan Demir
    Oguzcan Demir

    kendini komik sanan adam bir de şiir yazmaya başladı bunların ailesinde vardır örneğin kardeşi irlanda motiflerini çaldı anadolun ateşi dedi adına

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    ADAM - Kadınların sıradan bir evden çıkış
    hadisesini neden bu kadar ciddiye aldığını anlamıyorum.
    Sanki bir daha dönmeyeceğiz. Gidip bir evin bahçesinde
    köfte yiyeceğiz, hepsi bu!
    KADIN - Ona barbekü partisi deniyor canım.
    ADAM - Öyle mi? Köftelerin bundan haberi var mı? Yoksa
    bizim salak köfteler aşağılık bir mangalda can vereceklerini mi
    düşünüyorlar? Halbuki ne kızarması, parti kuruyor
    angutlar haberleri yok.
    KADIN - Amma konuştun ha... Geliyorum tamam.
    ADAM - Gitmek istemediğim bir yere sayende acele
    ediyorum ya, ben asıl ona yanıyorum.
    KADIN - Neden gitmek istemiyormuşsun?
    ADAM - Çünkü köfteleri mangala dizecek olan kişi
    senin eski sevgilin.
    KADIN - Yine mi aynı konu?
    ADAM - Evet aynı konu!
    KADIN - Aşkım o yıllar önceydi.
    ADAM - Ama o yıllarda da sevgililer sevişiyordu.
    KADIN - Eee?
    ADAM - Ne demek eee? Adamın senin memelerine bakıp,
    siz bir de bunları benim zamanımda görecektiniz, diye
    düşünmesi beni rahatsız ediyor.
    ...

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    ...Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan bir beyaz
    tutsaklık... İnsan kendine iltica edebilir mi?

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    ...Hiç düşündün mü belkiyi? Belki, eline en yakışan
    takı benim elim. Belki de en belli olacak yalan, benim
    söylediğim... Belki sen ve belki ben...

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    Kalabalık geceleri bekleyen yalnız kahvaltılar için hep acele ediyorduk. Yağsız beyaz peynir tadında ilişkiler kuruyorduk. Seviyorduk. Sevmeyi seviyorduk. Bazı elele yürüyüşlerde yağmur yağsın istiyorduk.
    Hangi sevdanın üstüne yağmur yağsa, biz onu aşk belliyorduk. Hijyene önem vermiyorduk. Beyaz çarşafların üstündeki lekeler aşklarımızın haritalarıydı. Hangisi biz, hangisi yavru vatan orada anlıyorduk.

  • ?
    ?

    Ankara'ya

    öyle yakışırdı ki kar..

    asfaltlar ışıldar,

    buz tutardı resmi yalanlar...

    kimse keman çalmaz belki ama
    çok keman çalınsın balolarında
    diye yapılmış
    gri
    sisli
    binalar...

    alnının ortasında
    ciddi bir devlet asabiyeti.

    çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
    bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
    bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
    (biz bir şeyi delicesine severiz
    ama tanrım neyi?)
    kahve önü çatlak mozaik
    bel kemiğine tehdit
    kürsüler üstünde
    çok sigara içen
    öğrenciler

    bir daha asla yaşayamayacağı
    aşkları teğet geçerken
    hep onu sevmeyenleri severek
    hep onu sevenin gözlerinden
    kalabalıklara kaçarak
    karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
    yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
    bir izmirli güzele dayatmak varken
    (hep kardeş olacak değiliz ya,
    yaşasın halkların sevgililîğî!)
    soyut bir sevdaya
    beşik kertilmiş olan
    dağda çoban,
    şehirde şark çıbanı sayılan,
    fırat'ın büyük elleri
    ararat'ın kız yelleri
    cilo'nun derin nefesleri
    hülasa kente hukuk mukuk okun
    mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş

    anadolu çocukları,

    ankara' ya

    öyle yakışırdı ki kar

    asfaltlar ışıldar,

    buz tutardı resmi yalanlar

    (belki balkona
    kar seyretmeye çıkar diye
    sevdiğimiz kızlar
    çok dibimiz donmuştur
    ve çoğu zaman
    bu kar mevzuu
    kızlara yeterince ilginç gelmemiştir

    hiçbir şey
    kapalı bir dükkan kadar
    hüzünlü gelmez insana
    ankara'da,
    yoksa bugün bir hayat
    yaşanmayacakmı duygusu çöker bütün bozkıra.

    Kimse keman çalmaz belki
    Belki bu fiim hiçbir zaman
    o kadar fiyakalı olmayacak ama
    Hiçbir lahmacunda
    o okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
    tadını vermeyecek bir daha
    Çok daha iyilerini yedim sonra
    bizzat Urfa'da hatta
    Ama hiçbirinde
    o kadar aç oturrnadım sofraya
    ankara'ya

    öyle yakışırdı ki kar

    çok yabancı bir soluk duyulur bazı
    bilinmez bir dilin ıslığından
    anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
    öyle deme ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
    bu kadar insanın neden ankara'yı sevdiğini anlamadan
    ankara'da yaşamak

    yollarına hep sevdiğimiz insanların
    adlarını vermediler ama
    biz her duvara
    bilvesile onların adını yazarak yaşadık
    kül ve betondan mürekkep
    yaşadıkça yaşanılası gelen
    o tuhaf bozkır kokusunda.

    ankara'ya

    öyle yakışırdı ki kar.

    asfaltlar ışıldar...

    bir günden bir sürü gün yapan
    mesai saatlerinde hiçbir şey yapan

    hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
    rakıyı bol sulu içen
    dokunmasın için deği!
    çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,
    hep kağıtlara bakarak,

    hep kağıtlardan bakarak
    hem neşet ertaş' ı hem bülent ersoy' u
    aynı anda sevmeyi başararak,
    karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
    çok beğenmeyerek ama
    yine de bu tasarrufunu takdir ederek
    boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
    hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
    yürüyen...

    memurlar.......

    ankara'ya

    öyle yakışırdı ki kar..

    asfaltlar ışıldar,
    buz tutardı resmi yalanlar...

    biz,
    şimdi kapalı birr kuruyemişçi

    dükkanının
    -ki bütün plan kar altında
    tuzsuz ay çekirdeği çitieyip
    yanı sıra bafra içmektir-

    kötü ışıklandırılmış vitrininden
    umutsuzca içeri bakan,
    kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
    merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,

    -yani sistem kendi verdiği kimliği
    zırt pırt geri istemektedir-
    doğduğu yer yüzünden
    doğuştan kavgacı zannedilen ama
    pek çoğu kavgadan nefret eden

    kavgacı
    esmer
    cesur
    korkak
    çoğu kürt
    çoğu türk
    çocuklardık...

    ankara'ya

    öyle yakışırdı ki kar....

    ha sonra

    belki ahmed arifin aklına
    hiçbir şairin aklına gelmeyecek
    -çünkü hiçkimse bir daha ankara' yı

    O'nun kadar sevemeyecek
    -bir şiir islenir:

    kar altındadır varoşlar
    hasretim,nazlıdır ankara.....

    ustam yine sen bilirsin ama
    hangi aralıkta bir şair ölmüşse
    işte o,en netameli aydır bence.

    ankara'ya

    öyle yakışırdı ki kar...

    asfaltlar ışıldar...

    yalanlar...

    şimdi ve sonra
    ne zaman ankara'ya kar yağsa
    elim gönlüm,
    çocukluğum buz tutar.

    Yılmaz Erdoğan

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    ve gecenin sessizliği ile kulaklarımı parçaladıgı anda selam ederim bu özel şahsa...